Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
23 Mayıs 2024 12:20
/
Güncelleme: 30 Ocak 2025 16:38

Türkiye’de mülteci olmak: Nereye baksan çıkmaz sokak

Laçin BARIŞ

Avrupa Sayıştayı (ECA) geçtiğimiz ay yayımladığı raporunda, Türkiye’nin kötü insan hakları sicilinin ve ekonomik faktörlerinin Ankara ile yapılan göç anlaşmasının etkinliğini zayıflattığını aktarıyor.

Raporda, 2016 yılında Türkiye’de bulunan dört milyondan fazla mülteci için AB’nin yapacağı yardım karşılığında Geri Kabul Anlaşması imzalandığı ancak bu finansmana rağmen mültecilere yönelik mesleki eğitim sağlanmadığı, çalışma alanları yaratılmadığı, sağlık ve eğitim gibi temel insani haklarla ilgili planlamaların yetersiz kaldığı ifade ediliyor. Raporda mültecilere ilişkin çalışma yürüten sivil kurumlara baskı uygulandığı, bu çalışmaların zorlaştırıldığı vurgulanıyor.

KISKACA ALINMIŞ HAYATLAR

Özellikle 2023 genel seçimlerinden bu yana hükümet ve CHP, İYİP ve Zafer Partisi gibi partilerin mültecilere karşı sürdürdüğü ırkçı söylemler nedeniyle mültecilerin yaşam koşulları kıskaca alındı. Oluşan nefret ikliminden faydalanan iktidar, mültecilere yönelik baskıyı iki yönlü arttırıyor. Birincisi, çalışma yaşamında kayıt dışına itilen göçmenler en ucuza çalışmaya zorlanarak yoksullaştırıyor. İkincisi, mültecilerin yaşam koşullarına itiraz etme hakkı, hakkını savunma refleksi ve yaşadığı ülkenin politikalarına yönelik fikir beyan etmesini engelliyor. Bu süreç özellikle kolluk ve kamu görevlilerinin mültecilere karşı pervasızlaşmasına zemin hazırlıyor. Özellikle sınır kapılarında ve GGM’lerde mülteci ve göçmenlere yönelik işkenceler ve baskılar günden güne artıyor.

Sadece son bir ayda yaşananlar durumun vahametini gösteriyor. Geçtiğimiz ay Ayvacık GGM’de işkence ve tecavüz iddiaları ortaya çıktı. Antalya GGM’de 52 mülteci ‘işkence’ iddiasıyla Adalet Bakanlığına şikayette bulundu, şikayetin ardından GGM’deki baskılar arttı. Emek Partisinin GGM’lerdeki duruma ilişkin hazırladığı raporda da GGM’de kalan kişilerin aktarımlarıyla benzer kötü muamele örnekleri sıralanmıştı.

En temel haklardan yoksun bırakılan mültecilere karşı GGM’ler sopa olarak gösteriliyor. ‘Susmazsan geri gönderirim’ baskısı, yoksulluk, hukuka erişememe bir yandan mültecileri daha fazla şiddete açık hale getirirken bir yandan da intihara sürüklüyor.

UMUDU TÜKENEN İRANLI İNTİHAR ETTİ

Geçtiğimiz haftalarda İran basınına iki mülteci intiharı yansıdı. İlki Antalya’da yaşayan 34 yaşındaki İranlı mülteci kadın Sanaz Jalouei. Jalouei üçüncü bir ülkeye gitmek için 9 yıldır Türkiye’de bekliyordu. Birleşmiş Milletler tarafından onay almasına rağmen Göç İdaresi tarafından dosyası kapatıldı ve sınır dışı edileceği söylendi. Jalouei ardından intihar etti. Jalouei’nin ailesi intihara sürükleyenin Göç İdaresinin kararı olduğunu aktardı. Uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan mülteci hakları savunucularından Farah Mohajer, Jalouei’nin intihar haberinden bir gün sonra Instagram hesabında başka bir genç kadının fotoğrafını paylaşarak şunları yazdı: “Aylin Kermyar, dosyası reddedildikten sonra intihar girişiminde bulundu ancak kurtuldu ve hastanede.”

IRKÇILIĞI BESLEYEN HERKES SORUMLU

Türkiye’deki mültecilerin önemli kısmı yıllardır insan hakları örgütleri ve Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bir ülkeye geçme umuduyla Türkiye’de bekliyor.

Uzun yıllar üçüncü ülkeye gitmeyi bekleyenler, süreçte ilerleme kaydedilmeyince tüm tehlike ve risklere rağmen tehlikeli kara veya deniz yolları üzerinden üçüncü ülkeye ulaşmaya çalışıyor. Son yıllarda Akdeniz’e mülteci teknelerinin batması nedeniyle yüzlerce mültecinin öldüğüne şahit olduk.

Öte yandan sınır dışı edilme ve geri gönderme kararlarının sayısı da günden güne artıyor. İnsan hakları savunucuları, sığınmacıların özellikle siyasi mültecilerin, savaştan kaçan mültecilerin karşılaşacakları tehlikeler konusunda uyarılarda bulunmaya devam ediyor. Ancak AB ve Birleşmiş Milletler yaşananlar karşısında sadece rapor yayımlıyor. Mültecilerin çıkmaz sokaklara sürüklenmesinden AKP başta olmak üzere ırkçılığı besleyen herkes sorumlu.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Cesaret zamanı

Cesaret zamanı

Ucuz emek ve yüksek kâra dayalı çalışma düzeni sendikal yasaklarla sürüyor. Bu düzenin değişmesi için sendikal hak ve özgürlüklerin kazanılması ve bunun için mücadele hayati önemde. Fiili grevleri kazanımla sonuçlanan Birleşik Metal-İş’in Başkanı Özkan Atar, “İşçiler inisiyatifli ve cesur olmalı, bize düşen sinmek değil mücadele etmek” diyor.

Sendikalı işçi oranı: %8,4

TİS kapsamındaki işçi oranı: %4,7

İş cinayetinde ölen sendikalı oranı: %1,9

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et