24 Mayıs 2024 16:01

Mücadeleyi amfi sıralarımızdan kaldıralım!

Öğrenci hareketinin tarihine göz gezdirdiğimizde her kazanım yalnızca eylem çağrısıyla değil o eylemlerin arka planını öğrenciler birlikte güçlendirdiği için kazanılmıştır.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Aslı
Hacettepe Üniversitesi

 

Üniversitemizin amfi tiyatrosunun bir şirkete kiralanması, HÜFEST için kampüs dışına bilet satımı ve ardından yemekhaneye yapılan zamlar sonucu taleplerimiz için rektörlüğe yürüdüğümüz iki eylem ortaya koyalı çok kısa bir zaman oldu. Rektörlükle görüşme talebiyle yürüdüğümüz ikinci yürüyüş rektörlüğün görüşme talebimizi kabul etmesiyle sonuçlandı. Ancak rektörlükle yaptığımız görüşmeden kayda değer bir sonuç alamamakla önümüzdeki süreci hem en acil taleplerimizi kazanmak noktasında hem de dayanışmamamızı daha kalıcı birliklere dönüştürmek noktasında hızlıca planlamanın ihtiyacıyla kısıtlı yerlerle de kalsa bazı bölüm ve topluluk toplantılarında bir araya geldik.

EYLEMLER HERKESİN BİR PARÇASI OLUP SAHİPLENMESİYLE BÜYÜDÜ

Gerçekleştirdiğimiz eylemler topluluk gruplarında sosyal medya hesaplarında duyurulan sınıf gruplarında yaygınlaştırılan bir eylem olmasıyla okulun pek çok bileşeni tarafından sahiplenilerek, bir parçası olunarak büyütüldü. Hacettepe’de uzun süreden sonra ilk defa bu kadar kitlesel bir eylemin gerçekleşmesine karşın bunun bir kültür, gelenek haline gelmesi gerektiği tartışmaları da üçüncü bir eylem olsun tartışmalarıyla büyüyor. Ancak üçüncü bir eylemin nasıl yapılacağı noktasında öne sürülenlerin bir öncekini nerdeyse tekrar eden bir eylem olacağı kaygısıyla sürüyor. Rektörlüğe yürümek gibi eylemler taleplerimizi kazanmak, dayanışmamızı büyütmek adına yaratıcılığımızla çeşitlendirebileceğimiz belki onlarca araçtan bir tanesi. Ancak üçüncü bir eylem hangi ihtiyacımıza cevap olarak ortaya koyulacağından kopuk tartışıldığında eylem yapmanın kendisini amaç haline getiren, ne için bir araya gelmesi gerektiğini bilmeyen dağınık bir toplamla karşılaşırız. Yapılan iki eylemin ardından uzun süre sonra bu kadar öğrenciyi bir araya getirmek, hızlı dağılmasını engellemek, hemen bir birlikteliğe dönüşmesini sağlamak gibi adımları atmayı gerektirdi. Ancak bu durumda hala atılan adımlar kısıtlı ve dar bir hareket çemberinde sürüyor. Bu kalabalığın gelmeyen bir o kadarıyla beraber neden kendi fakülte ve yurt gruplarında, toplantılarında daha istikrarlı bir araya gelişleri alınan kararları uygulayarak göstermesi gerektiği sorularının kafalarda şekillenen cevapları da çok kısıtlı. Haliyle sınıfta ya da yurtta arkadaşlarıyla bir araya gelmek bir plan değil ama eylem yapmak daha somut, gözle görülür bir tepki olarak sahipleniliyor.

BAŞARMAK İSTİYORSAK BUNU SINIFLARIMIZDAN BAŞLAYARAK ÖRMELİYİZ

Önümüzdeki süreçte ihtiyacımız olan ise kuşkusuz öğrencilerin kendisini katılımcısı olarak gördükleri değil doğrudan düzenleyicisi oldukları eylemleri inşa etmektir. Bu eylemleri bu haliyle inşa etmek ise daha örgütlü bir zemini beraberinde getiriyor. Bunun bugünkü yoluysa bölümlerde, sınıflarda üç kişi beş kişi demeden hızlıca bir araya gelebileceğimiz, arkadaşımızla bir araya gelerek sınıfımıza seslenmenin yollarını tartışmak. Bugün her ne kadar Hacettepe’de işlevini yitirdiğini tartışsak da Öğrenci Temsiliyet Konseyleri (ÖTK) öğrencilerin kendi kararlarını alma ihtiyacıyla ısrarlı ve örgütlü bir mücadeleyle kazanılmış kazanımlardır. Hacettepe’de 10 yıl önce resmi olarak kurulan Kadın Çalışmaları Topluluğu zeminini sınıflarda, fakültelerde bir araya gelen kadınların mücadelesiyle kurmuş, sesini tüm okula yaygınlaştırarak binlerce imza toplamasıyla kurulmuştur. Bizlerde şayet bugün benzer mevzileri kurmak, ÖTK gibi var olup içi boşaltılanları tekrar canlandırmak istiyorsak bunu en alttan yani sınıflarımızdan, fakültelerimizden örerek başarabiliriz. Bugün Türkiye’deki öğrenci hareketinin tarihine göz gezdirdiğimizde her kazanım yalnızca eylem çağrısıyla değil o eylemlerin arka planını öğrenciler birlikte güçlendirdiği için kazanılmıştır. 60’lı yıllarda kurulup 12 Eylül Askeri cuntasına rağmen ayakta kalan ÖTK’den tutun ODTÜ 2019 Bahar şenliklerine, Hacettepe’de bir kadın çalışmaları topluluğunun kurulmasından birçok üniversitede kazanılmaya çalışılan CİTÖK’lere kadar her talebimiz ve kazanımımız ancak bizimle nefes bulmuştur. Bu üçüncü bir eylemi diğer eylemlerle aynısı olmaktan çıkaracak zeminde bu örgütlü zemindir.

ÖNCEKİ HABER

Fakültemizden çıkacak kıvılcımı tüm okula yayalım

SONRAKİ HABER

Yapay zekanın Afrikalı işçileri: Teknoloji işçileri sömürülüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa