25 Mayıs 2024 08:04

Arjantin’den Türkiye’ye, hakikatin peşinde

Ana Fraile ve Lucas Scavino yönetmenliğinde “Kardeşimi Kim Öldürdü?” belgeseli Aynalı Geçit’te gösterildi. Üzerine ülkemizde ve dünyada mücadelenin kayıp yakınları tarafından nasıl örüldüğü konuşmalı.

Solda, Plaza De Mayo Anneleri’nin destek videosundan ekran görüntüsü. Sağda, Cumartesi Anneleri gözaltına alınıyor. | Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Paylaş

Ekim Deniz AKARSLAN

Zorla kaybedilen yakınları için adalet ve hakikat isteyen Cumartesi Anneleri/İnsanları mücadelelerinin bininci haftasında. Bininci hafta ile birlikte 17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplar Haftası kapsamında “Cumartesi Anneleri”, İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından birçok film, belgesel gösterimi ve söyleşi düzenleniyor.

“Kardeşimi Kim Öldürdü?​” adlı, Ana Fraile ve Lucas Scavino tarafından yönetilen bu belgeselin gösterimi Nazım Dikbaş tarafından çevirisi yapılarak Yönetmen Ana Fraile’nin de katılımıyla Aynalı Geçit’te gerçekleşti. Bu yazının bir bilgilendirme ya da haber olmasından ziyade belgeselin bize neler söylediği, zorla kaybedilen yakınları için ülkemizde ve dünyada mücadelenin kayıp yakınları tarafından nasıl örüldüğü ve belgeselin salonda bulduğu karşılığı anlatabilmek önemli.

2009 Arjantin’inde polis tarafından delil dahi gösterilmeden gözaltına alınan, işkence gören ve sonrasında da zorla kaybettirilen 16 yaşındaki Luciano Arruga ve yerel yönetiminden, valisine ve kolluk kuvvetlerinin bütün tehditlerine rağmen yılmadan kardeşini arayan Vanesa ve ailesinin mücadelesi bütün açıklığıyla ortaya konuyor. Öyle ki belgesel esnasında kayıp yakınlarının, mücadele arkadaşlarının ve bütün izleyenlerin belgesel boyunca süreçlerin ve yaşanılanların ne kadar benzer olduğuna dair çıkardığı nidalar sıkça kulağa geliyor. İşletilmeyen süreçlere, oyalamalara karşı Luciano’yu unutmamak ve ona ne olduğunu öğrenmek ablası Vanesa’nın iradesinden etkilenerek “Luciano’ya n’oldu?​” sorusunu soranların sayısı artmaya başlıyor.

Luciano’yu bulabilmek, ona ne olduğunu öğrenebilmek için yan yana gelenler belgesel boyunca şunu gösteriyor ki: Devletin, kolluk kuvvetlerinin ve bürokrasinin koyduğu engellerin ve baskının artması başta Luciano’nun ablası Vanesa olmak üzere hakikati arayanların bu yolda mücadele araçları yaratma konusundaki yaratıcılıklarını gittikçe derinleştiriyor. Luicano’ya, hafızasına sahip çıkmak isteyen ailesi yeri geliyor işkence gördüğü karakola el koyarak anısını yaşatmak adına buluşmalar düzenliyor. Radyo programları gerçekleştiriyor. Yeri geliyor “Luciano Arruga demokraside kayboldu” pankartı en önde arkasında yüzlerce insanla sokakta zorla kaybedilen insanların nerede olduğunu soruyor.

İnsan hakları naraları atıp süreç işletmeyen insan hakları mahkemeleri, elinden geleni yaptığını söyleyip Vanesa ve ailesini kapıdan döndüren savcılar, burjuva demokrasisinin ikiyüzlülüğü… Bütün belgesel boyunca nasıl bir dünyada yaşıyoruz ve neden mücadele etmemiz gerekiyor, bize bütün açıklığıyla gösteriliyor. Dünyanın bir diğer ucunda yaşananların ülkemizle olan benzerliğine dair salondaki nidalar da devam ediyor.

Yılmadan sürdürdükleri mücadele sonucu Vanesa ve ailesi daha önce onları dinlemeyen, kapıdan çeviren her türden mecrada direnişleriyle yer ediyor. Vanesa bu süreçte gördüğü ve yukarıda sıralanan ikiyüzlülüğe karşı şu cümleyi kuruyor: “Biz yoksullar, adaletle baş etmeye alıştık. Adalet umurumda değil.”

Gözaltılar, işkenceler, zorla kaybetmeler aralarına virgüller koyarak sıralayabildiğimiz bu kelimeler dünyanın dört bir yanında yaşanan gerçeğimiz. Ama kardeşi Luciano’yu yılmadan arayan, hesap soran ablası Vanesa ve ailesinden Cumartesi Anneleri/İnsanları da gerçeğimiz. Rotamızı daima o tarafa çevirmemiz gereken bir gerçek. Çünkü tam bin haftadır yine yılmadan hakikatin ve adaletin peşinden giden, mücadeleleriyle kayıplarına ulaşabilmek için Galatasaray Meydanı’nı milyonlarca insanın hafızası haline getiren Cumartesi Anneleri/İnsanları ise bininci haftasında dirençleriyle, ellerinde karanfilleri bizlere şairin dizeleriyle cevap vermeye devam ediyor: “Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte/Sen de bir başkasına  veriyorsun daha güzel/O başkası yok mu bir yanındakine veriyor/Derken karanfil elden ele.”

Karanfil elden ele… Arjantin’den Türkiye’ye, İtalya’ya, Filistin’e. Hakikatin peşinde yılmadan ilerleyen kayıp yakınlarından hepimize.

ÖNCEKİ HABER

Sömürü düzenin bizden çaldığı bir arkadaşımız daha: Ata Emre Akman

SONRAKİ HABER

Öğretmen yok müdür var, öğrenci yok okul var!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa