25 Mayıs 2024 05:36
/
Güncelleme: 08:39

Cumartesi Annelerinin 1000. haftası: Galatasaray Meydanı, kaybedilenlerin mezarı!

Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1000. haftasında, "Biz bu meydana gençliğimizi verdik!" diyor ve ekliyor: Son kayıp bulunana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz, bu meydanı bırakmayacağız!

Cumartesi Annelerinin 1000. haftası: Galatasaray Meydanı, kaybedilenlerin mezarı!

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/ EVRENSEL

Eylem NAZLIER

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için başlattığı adalet arayışında 29 yılı geride bıraktı. Kayıp yakınları bugün Galatasaray Meydanı’nda 1000. buluşmalarını gerçekleştirecek. Cumartesi oturmaları, Emine Ocak’ın oğlu Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te gözaltına alınması ve 55 gün sonra işkenceyle öldürülmüş bedeninin kimsesizler mezarlığında bulunmasıyla başladı. 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00'de kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları “Gözaltındaki kayıplar son bulsun, kayıpların akıbeti açıklansın, sorumlular bulunsun ve yargılansın” talebiyle ilk kez oturma eylemi yaptı. Cumartesi Anneleri için Galatasaray Meydanı artık kayıplarla buluşma mekanı olmuştu.

POLİS ŞİDDETİNE RAĞMEN VAZGEÇMEDİLER!

1995-1999 yıllarında her cumartesi aynı saatte aynı taleple Galatasaray Lisesi önünde oturdular. Her cumartesi oradaydılar, ta ki polis saldırısına uğrayana kadar. 170. haftadan 200. haftaya kadar her cumartesi polisin engellemeleri ve saldırılarıyla karşılaştılar, gözaltına alındılar, tartaklandılar, işkence gördüler. 13 Mart 1999’da polisin sert müdahaleleri nedeniyle oturma eylemlerine ara verdiler. 10 yıllık aradan sonra 31 Ocak 2009’da Cumartesi oturmalarına yeniden başladılar. Annelerin yanında artık çocukları ve torunları da vardı. Ellerinde kırmızı karanfiller ve kaybedilen, katledilen sevdiklerinin resimleriyle seslendiler, adalet istediler. Bir gün giden ve bir daha geri dönmeyen evlatlarına, eşlerine, babalarına ne olduğunu bilmek istediler. Yine barışçıl eylemleri polis copuyla, biber gazıyla ‘bölündü’. Bu seferde 700’üncü hafta oturma eylemlerinde meydana girmeleri yasaklandı, darbedildiler, gözaltına alındılar. 2018’de alınan yasak kararı Anayasa Mahkemesine (AYM) taşındı. AYM söz konusu kararın ihlal olduğuna hükmetti. Ancak Beyoğlu Kaymakamlığı, AYM’nin kararına rağmen 29 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’nda eylemin yapılmasına izin vermedi. 

Yine vazgeçmediler. Her hafta ters kelepçe ile polis şiddetine maruz kaldılar. Kayıp yakınları, yaşanan hukuki sürecin ardından 5 yıl sonra, 11 Kasım 2023’te 972’nci haftalarında ilk defa 10 kişilik bir grupla Galatasaray Meydanı’na çıkarak açıklama yaptı. 1000 haftadır bıkmadan, usanmadan, vazgeçmeden kayıplarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri Evrensel’e 29 yıldır süren mücadelelerini anlattı.

"GÖZALTINDA İNSANLARIN KAYBEDİLDİĞİNİ HERKES DUYDU"

12 Eylül 1994’te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in ağabeyi, “Bir devlet vatandaşını nasıl kaybeder?​” diye soran İrfan Bilgin, “30 yıldır kayıplar son bulsun, kaybedenler yargılansın istedik. Bugün de aynı talebimiz geçerli. Bizim mücadelemiz sonunda gözaltında kaybetme azaldı. Gerekli zaman belki yine de başvuracaklar o yöntemlerine ama belli bir süre ara verildi. Çünkü teşhir oldular. Türkiye'de insanların gözaltına kaybedileceğini herkes anladı, duydu, gördü. Bunu artık alenen yapamayacaklar. Bizim mücadelemiz bunun önüne geçti. Ama diğer taleplerimiz, yargılama, kayıpların kemiklerinin bulunması, bir mezarlarının olması taleplerimiz halen devam ediyor” ifadelerini kullanıyor.

Bilgin bu süreçte yaşadıklarını ise şöyle özetliyor: “Galatasaray Meydanı’nda zaman zaman oturabildik, zaman zaman saldırıya uğradık. Her türlü şeyi yaşadık biz o meydanda. Bu meydan bir hafıza merkezi oldu. Anneler, eşler, çocuklar için meydandaki heykel bir mezar taşı oldu. Biz Galatasaray Meydanı'nı terk etmeyeceğiz. 1000 hafta da geçse bizim yaramız taze, yaralarımız kanıyor. Yaşadığımız sürece biz orada o eylemlerimizi sürdürmeye çalışacağız.”

Bilgin, son olarak şunları söyledi: “Meydan bizim meydanımız. Ama görüntüyü bozduğumuz iddiasıyla bize yasaklandı. Şimdi karakola çevrilmiş. Görüntü bu abluka ile bozulmuyor da bizim orada 10 dakika oturmamızla mı bozuluyor? Kayıp yakınları olarak kaybedeceğimiz hiçbir şeyimiz yok. Biz en kıymetlilerimizi kaybettik. En sevdiğimiz, en onur duyduğumuz canımızın parçalarını kaybettik. Yaşamı savunuyoruz. İnsanlarımızı savunuyoruz. Katillerin yargılanmasını istiyoruz ve vazgeçmeyeceğiz. Böyle onurlu, kavgasız, slogansız 15 dakika oturma eyleminde bu kadar zulüm bizim ülkeye mahsus bir olaydır. 1000. haftada da orada olacağız, kayıplarımızı anacağız. Sevdiklerimizin akıbetini öğrenmek için elimize gelen her şeyi yapacağız.”

"GALATASARAY MEYDANI SEVDİKLERİMİZİN MEZARI"

20 Kasım 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kız kardeşi İkbal Eren, “Oturma eylemine başlarken Cumartesi Anneleri başka anneler ağlamasın, insanlar gözaltında kaybedilmesin diye başladı. Bunu başardı Cumartesi Anneleri. Ama bunun yanında tabii ki biz sevdiklerimize ulaşmak, onlara ait bir mezar olsun istedik. Bunu başaramadık. Yaklaşık 40 kişinin bedenine Mardin Dargeçit’te ulaşıldı, ancak kayıpların çoğunluğuna ulaşamadık” dedi. Birçok kayıp için dava açıldığını ama cezasızlıkla son bulduğunu hatırlatan Eren, “Hedeflerden biri elbette insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımının olmaması. Faillerin yargılanması için cezasızlığın son bulması, buna ilişkin yasaların düzenlenmesi gerek” diye konuştu.

Galatasaray Meydanı’nın kendilerine tekrar açılması gerektiğinin altını çizen Eren, “Galatasaray Meydanı bizim için sadece basın açıklaması yaptığımız bir yer değil, bir hafıza mekanı. Bu ülke için de öyle. Bizim sevdiklerimizin mezarları olmadığı için biz orayı mezar yerimiz gibi görüyoruz” dedi. Galatasaray Meydan’ındaki ablukanın kaldırılmasını talep eden Eren, “Biz şu anda 10 kişiyle alana çıkabiliyoruz. Bu kazanımı elde edebilmek için 29 hafta gözaltına alındık. Ama yeter diyoruz, yeter. 1000 koca hafta, 29 koca yıl oradan ses yükselttik. Bu sabır, bu inat sevdiklerimizden vazgeçmediğimizden. Onların akıbetini öğrenmeden, onların cansız bedenlerine ulaşmadan da oradan ayrılmayacağız” dedi.

"TALEBİMİZ NET: KAYIPLARIMIZ BULUNSUN"

Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un ağabeyi Hasan Karakoç, 1000 haftadır aynı taleplerle Galatasaray Meydanı’na çıktıklarını söyleyerek, “Dönem dönem baskılara, işkencelere maruz kaldık. Polis köpekleri salındı üzerimize, coplandık. 80 yaşındaki annelerimiz saçlarından sürüklenerek gözaltına alındı. Son 30 haftadır kavurucu sıcağın altında havasız otobüslerde gözaltına alınarak eylemimiz engellenmeye çalışıldı. Talebimiz çok net. Bizim insanlarımızın yaşam hakları ihlal edildi, en ağır işkencelere maruz bırakıldı. Bu şekilde yok edildi insanlarımız” ifadelerini kullandı. 

Galatasaray Meydanı’nın bir direniş alanı olduğunu ifade eden Karakoç, “Aynı duyguları, aynı acıları yaşayan insanlarla mücadele, güç ve el birlikteliği yaptığımız bir alan bizim için. Oraya gelmediğimiz zaman kendimizde eksiklik hissediyoruz. Kaybettiğimiz insanların anılarına sahip çıkmadığımız düşüncesine, duygularına kapılıyoruz. Kayıplarımızla ilgili olan her şey bizim için Galatasaray'la özdeşleşti adeta. Gençliğimizi verdik buraya. Kar, kış, soğuk, sıcak demeden her koşulda oraya sahip çıktık” dedi.

Bir mezara sahip oldukları için kendilerini şanslı saydıklarını ifade eden Karakoç, “Bu nasıl bir duygu anlayabilir misiniz?​” diye sordu. Her ne pahasına olursa olsun Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceklerini dile getiren Karakoç, “Anayasa Mahkemesine başvurduk, bizi haklı buldu. Bu devlet ilelebet yaptığı katliamların üstünü örtemez. Elbet bir gün bu ülkede cesur bir savcı çıkar. Bugün bizlere bu durumları yaşatanlar, bizi bu acılara boğanlardan hesap sorar” dedi.

1993’te özel harekatçılar tarafından kaçırılarak öldürüldüğü ortaya çıkan Ankara Altındağ İlçesi Nüfus Müdürü Mecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın ise “Cumartesi Anneleri sadece bir görselden ibaret değildir. Yaraları birbirine benzeyen annelerimiz o meydanda iyileşmeye başladı. Dünyanın en büyük acısı benim acım diye çıktığım Galatasaray Meydanı’nda artık başka annelerin içindeki yangına el uzatmak, acısını paylaşmak için çıkıyorum. Biliyorum ki acılar paylaşıldıkça hafifliyor. İşte tam da bu yüzden ben ve benim gibi yarım bırakılmış çocuklar devlet yetkililerinin bizlere uyguladığı sindirme projesine karşı ayakta duruyoruz” dedi. Kayıplarının akıbetini aramaya devam edeceklerini söyleyen Baskın, “Zihnimdeki kara günlerin mimarlarına karşı açtığımız hukuk savaşında elimizi tutan annelerimizin var olduğunu bilmek, göğüs hizasında kalbe yakın tuttukları kayıp fotoğraflarının bir gün katillere zul geleceği gerçeğini haykırıyor olmak, bizlere güç veriyor. Son kayıp bulunana kadar sesimizi tüm vicdan sahiplerine duyuracağız” diye konuştu.

Evrensel'i Takip Et