Sanata ve sanatçıya sansürün bülteni
Sanatçılar, yaratıcılıklarını ifade etmek için verdikleri mücadelede desteklenmelidir, sanatta sansürün karşısında durulmalıdır.
Fotoğraf: Şeyma Akcan/Evrensel
Sanat Fabrika
İstanbul
Türkiye'de sanatçı olmanın zorluğu sadece ekonomik sıkıntılarla değil aynı zamanda kültürel ve politik engellerle de şekilleniyor. Sanatın erişilebilirliğinin sınırlı olması, sanat emekçilerinin sömürülmesi ve hükümet sansürleri sanatçılar için ciddi engeller oluşturuyor. Sanatın toplumsal değişim ve eleştiri gücüne sahip olduğu bilinse de bu gücü kullanmak isteyen sanatçılar sıkça engellerle karşılaşıyor. Bu yazımızda, Türkiye'de ve dünya genelinde yaşanan sansür ve yasaklama olaylarına dair birkaç çarpıcı örnek sunacağız.
BASKI ATMOSFERİNDEN BİRKAÇ ÖRNEK
10 Mayıs'ta başlayan 6. Mardin Bienali'nde sadece Türkçe ve İngilizce eserlerin sergilenmesi kararı, sanatçı Enver Basravi'nin eleştirel performanslarına yol açtı. Basravi, Bienal görselleri üzerinde Kürtçe ve Arapça yazılarla sanatın dil çeşitliliğini savunan performanslar gerçekleştirdi ancak bu çabalar sansürle karşılaştı. Aynı etkinlikte, Asena Hayal'in Kürtçe ve Arapça parçalar çalması sponsorların tepkisine yol açarak sahneden indirilmesiyle sonuçlandı. Bunun gibi örnekler dillere yönelik uygulanan baskıları bir kez gözler önüne serdi.
Başka bir örnekle, 7 Mayıs'ta Gaziantep Üniversitesinde düzenlenmesi planlanan Dolu Kadehi Ters Tut konseri, Gaziantep Aile Platformu ve Yeniden Refah Partili Gaziantep Belediyesinin baskıları sonucunda iptal edildi. LGBTİ haklarını destekleyen açıklamaları nedeniyle hedef gösterilen grup, konserin iptal edilmesiyle sansüre maruz kaldı. Bu olay da sanatçılara yönelik politik baskıların bir örneği olarak dikkat çekti.
11 Mayıs'ta tamamlanan Eurovision yarışmasındaysa İsrail protestoları gündeme damga vurdu. İsviçre'nin birincilikle kazandığı yarışmada, birçok sanatçı Filistin'e desteklerini belirtti. Ancak bu destekler İsrail sansürüne takıldı ve Hollandalı sanatçı, İsrailli yarışmacıyla yaşadığı husumet sonrası şaibeli nedenlerle diskalifiye edildi. Malmö kentinde düzenlenen yarışma boyunca Filistin için düzenlenen protesto gösterileri de olayların boyutunu genişletti.
Tiyatrocu Metin Zakoğlu'nun 7 Mayıs'taki gösteriminden sonra, beş oyunu için imzaladığı sözleşme AKM tarafından iptal edildi. Kültür Bakanlığının iptal kararının, komedyenin Murat Kurum'la ilgili şakası nedeniyle sansüre maruz kaldığı iddia edildi. Bu olay, Türkiye'de sanatçılara yönelik sansürün ne kadar yaygın olduğunu bir kez daha gösterdi.
77. Cannes Film Festivali'nde, “Ekranların Arkasındaki Yoksulluk” kolektifinin düzenlediği eylem polis müdahalesiyle sonuçlandı. Eylemciler sektördeki iş koşullarının iyileştirilmesini talep ettiler ve bu olay sanat emekçilerinin karşılaştığı sömürüleri bir kez daha gündeme getirdi.
ABD'nin Nevada eyaletinde düzenlenen Burning Man festivalinde bu yıl sergilenmesi beklenen Karpuz heykeli, Filistin'e ait bir sembol olduğu gerekçesiyle tepki gördü ve festival listesinden çıkarıldı. Bu sansür, sanatın politik sembollerle ilişkilendirilmesinin nasıl engellenmeye çalışıldığını ortaya koydu.
Sinemada sansüre dair güncel bir başka örnek olarak karşımıza “Kanun Hükmü” adlı belgesel çıkıyor. Belgesel sinemacı Nejla Demirci’nin yönetmenliği yaptığı belgesel, ilk olarak Antalya Altın Portakal Film Festivali ve ardından açılış filmi olarak gösterilmesi planlanan 19. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nde hukuksuz bir biçimde sansürlendi. KHK’yle görevden alınan doktor Yasemin Demirci ve öğretmen Engin Karataş’ın mücadelesini anlatan filmde yargı süreci devam eden bir kişinin olduğu gerekçesiyle festivalden çıkarılarak gösterimine engel olunması, kültür ve sanat alanlarının özgürlüğüne ve bağımsızlığına müdahalenin ne kadar sıklaştığını bizlere gösteriyor.
SANATIMIZ İÇİN SANSÜRÜN KARŞISINDA DURMALIYIZ
Bu sayısını çoğaltabileceğimiz birkaç örnek sanatın ve sanatçının üretimlerine, eserlerine müdahalelerin, engellemelerin seyrine dair önemli bir tablo çıkarıyor. Sansürün nasıl bir baskı aracı olarak kullanıldığını gözler önüne seriyor.
Halbuki sanat sadece estetik bir ifade aracı değil aynı zamanda toplumsal değişim ve özgürlük mücadelesinin de önemli bir parçasıdır çünkü sanatçılar, eserleri aracılığıyla baskı ve adaletsizliklere dikkat çekerek toplumun daha adil ve özgür bir geleceğe doğru ilerlemesine katkıda bulunurlar. Sanatın özgürleşmesi de bu anlamda dünyanın özgürleşme mücadelesinde önemli bir adımdır ve bu mücadelenin bir parçası olarak, her türlü baskıya ve sansüre karşı durmak gereklidir. Sanatçılar, yaratıcılıklarını ifade etmek için verdikleri mücadelede desteklenmelidir, sanatta sansürün karşısında durulmalıdır.