ÇEDES liseli genç kadınlar arasında nasıl değerlendiriliyor?
“Bence imam atamakla uğraşmasınlar. Bizim müdürlere imamlık belgesi versinler, olsun bitsin. Zaten bir imamın yapacağı her şeyi yapıyorlar.”
Evrensel
Enes Kaan TÜRKAN
Kayseri
Lisesi gençliğin içerisinde bulunduğu ekonomik kıskaç gün geçtikçe artıyor. Bir yandan ekonomik sıkıntılar artarken bir diğer yandan eğitim müfredatıyla gün geçtikçe kıskacın daraldığını söyleyebiliriz. Sohbet ettiğimiz liseli genç kadınların önemli bir kısmı bu tartışmalara dair fikir sahibi olmasa bile anlattıkça tartışmaya katıldıkları söylenebilir. Sorunların buralarda eğitim müfredatına bağlandığını fark etmeleri yetiyor. Özellikle işin içerisine ÇEDES tartışmaları da dahil oldukça gençlerin tartışmaya katılmak istiyorlar. “Abi zaten okulda oldukça zorbalığa maruz kalıyoruz. Bunlar olurken rehberlikçinin yüzünü göremiyoruz. Ne zaman makyajımızda ya da kılık kıyafetimizde bir sorun olsa, ki sorun da kime göre sorun, odasında olmayan rehberlik hocası bir anda odasında oluveriyor. Adam ışınlanmayı bulmuş” şeklinde konuşmaya dahil oluyorlar.
ÇEDES uygulamasının içeriğinin ne olduğuna dair pek bilgisi olmasa da liseli genç kadınların meseleyi okullarda imam ataması üzerinden ele alıyor. Başta rehberlik öğretmeninden şikayetçi olan genç olayı tam da bu meseleden bağlıyor. “Zaten müdürlerimiz başımızda namus bekçiliğine soyunuyorlar. Pantolon giyindiğinde neden dar olduğu dert ediyorlar. Eşofman giyindiğimizdeyse bunun okula uygun olmadığını ve giymememiz gerektiğini sert bir dille söylüyorlar. Ben anlamadım ki ne giymem gerektiğini. Bence imam atamakla uğraşmasınlar. Bizim müdürlere imamlık belgesi versinler, olsun bitsin. Zaten bir imamın yapacağı her şeyi yapıyorlar” diyerek sözlerine devam ediyor. Grubun en konuşkanı gibi gözükse de arkadaşları onun bu tarz problemleri çokça yaşadığını ve dolduğunu söylüyor.
BİR TAS ÇORBAYLA BİZDEN NE BEKLEYEBİLİRLER?
Eğitim sistemine dair sohbet açmaya çalıştığımızdaysa başta dediğim gibi tartışmalar çok da ilerleyemiyor. En kötüsünün bu olduğuna ve daha kötüsün olamayacağına inanıyor hepsi. Geleceğe dair beklentilerinin olmadığını ifade ettiklerinden dolayı çok da eğitim sistemini kafaya takıyor gibi görünmüyor. İlk bu konuyu açtığımızda derslere çok katılamadıkları ifade ederken nedenini “Öğle arasında bedava diye aş evinden bir tas çorba ve ufacık ekmek veriyorlar. Bir zahmet de bizden çok bir şey beklemesinler. Beyin dediğimiz şey bir tas mercimekle çalışır mı? Bence çalışmaz” şeklinde anlatıyorlar. Devamındaysa eğitim sisteminden beklentileri sorulduğunda “Abi eğitime dair bir beklentim yok açıkçası. Bazen kendime de kızıyorum. Keşke meslek lisesinde okusaymışım. En azından okulu bitirdikten sonra bir işim, ne bileyim gidecek bir yerim oldu. Şuradan (okulu göstererek) mezun olduktan sonra hiçbir halta yaramayacak. Sadece mezun olmak için okuyoruz. Yani adresimiz belli olsun, ailelerimiz ‘Kızımız boş gezmiyor’ diyebilsinler diye okuyoruz aslında. Üniversite okur muyum bilmiyorum. Sanırım okumam. Çevremizde geleceğinden korktuğu için 18 yaşına girer girmez evlenmeyi düşünenler bile var. Bu kadar erken yaşta evlilik düşünmekle uğraşamam” şeklinde esprili bir biçimde sözünü sonlandırıyor. Bu cevapların çizdiği genel umutsuzluk havasının arka planının gençliğe reva görülen geleceksizlik kıskacının da daralması olduğunu söyleyebiliriz. Her geçen gün birçok alandan sistematik bir şekilde yapılan bu gerici ve bilimsellikten uzak, ezbere dayalı eğitim formatı gençliğin önündeki yol haritasını çizmesini zorlaştırıyor. Çoğu lisede, özellikle genç kadınlar arasında, sorunların dayanılmaz bir boyutta olduğunu ve bunlarla başa çıkamayan gençlerin psikolojik anlamda sıkıntılar yaşadığını söylemek yanlış olmaz.