Siyaset yapma gücümüz birliğimizden gelir!
Türkiye gençliğine daha “daha çok üret, daha az kazan, yaşamından daha fazla ödün ver” programına baskı ve şiddet yoluyla mecbur edileceği bir program ilan ediliyor.
Kaynak: Max Pixel
Tarihe not olarak iliştirilebilecek pek çok hadisenin yaşandığı günlerden geçiyoruz. Gelecekte karşılaşabileceğimiz pek çok gündemin temellerinin ve gerekçelerinin yaşandığı günleri deneyimliyoruz. Aynı bugün dün yaşananlarının belirli sonuç ve koşullarıyla örüldüğü gibi çevremiz, yarın için belirli koşulları oluşturuyor.
Nurdan Gürbilek, Örme Biçimleri kitabında, yapıtın (work) metne (text) dönüşümünden sonra tarihsel olarak “iğne mi kalem mi” ayrılığında bir dönüşümün yaşandığından bahseder. Yapıt işçiliği metin ise dokumayı (textile) öne çıkarır. Ve sorar, “çekiçle felsefe (Nietzsche), baltayla yazı (Galeano) oluyorsa, dokuyarak, örerek, ağ oluşturarak yazmak neden mümkün olmasın?” Aynı bu ve bundan önceki rotalarımızda olduğu gibi, yazdıklarımızın adım adım işlenmesi, dokunması, örülmesi, çevremizde olup bitenlerin sonuçlarını kendimizi de içine alan, sorumlu kılan bir biçimde görmek bakımından bir yol açmaya çalışıyor.
Yazmakla yapmak arasındaki ilişki bir kez böyle kuruldu mu, artık yalnızca bu işi profesyonel olanların yapması yerine, yaşamın bütün alanlarında değiştirmeyi içine alan bir biçimde, herkesin parçası olduğu alana dair gözlemleri, çıkarımlarının yazıya aktarımı mümkün olur. Her birimizi ortak olarak bulunduğu alanlar, her birimizin benzer gözle görebileceği ve izleyebileceği alanlara dönüşür.
Türkiye, Türkiye gençliğinin dokuyabileceği bir alan. Yazarak, tartışarak, yaparak değiştirebileceği bir alan. Bu değişimin kendi araçları var, kendi birikimi var. Tek adam yönetiminin, OVP’yi uygulamak için yapması gereken ilk iş tam olarak bu araçlara saldırmak olacak. Bunu uygulamaya başladığını iki alandan görüyoruz. İlki yumuşama tartışmasıyla gençliğin de takibinde olduğu ana muhalefet partisinin halk kesimleriyle olabilecek her türden ortaklığının önünün kapatılması. Ki bu CHP’nin odağında gençlik kesimlerinin sorun ve talepleriyle buluşmak olmasından ziyade, içeride biriken rahatsızlıkların kendisine bir biçimde temsil araması, temsil edilmeye konuşulmaya zorlayacak bir enerjinin birikmesinden ileri geliyor. Bunun önünün kesilmesi siyaset araçlarına saldırmanın bir adımı. İkinci adım ise, Kobani kumpas davası başta olmak üzere, 1 Mayıs ve Filistin eylemlerine yönelik başlatılan davalar ve tutuklamalardır. Gençliğin izlediği, bir parçası olduğu taleplerin dile getirilmesi, bir arada meydanları doldurmasından geri çektirilmesi, bu siyaset araçlarının daha fazla kriminalize edilmesi planın bir parçasıdır. Siyaset yapmanın gücünü beraberliğinde bulan milyonlarca gencin yan yana gelmekten çekince duymaya itilmesi, başta OVP olmak üzere Türkiye sermayesinin biçtiği gelecek planının hayata geçirilmesi açısından önemlidir, tek adam da bunun uygulayıcısı olarak görevlendirilmiştir.
Türkiye sermayesinin temsilcisi, programı uygulamak için önüne pürüzlerin çıkmaması bakımından toplumsal kesimleri topyekün bastırmanın aracı olabilecek her fırsatı değerlendiriyor. Nedir bu pürüzler diye baktığımızda her birinin içinde en geniş kesimlerin özlemlerini görmekteyiz. Acil talepler mücadelesinden demokratik ve siyasal taleplere kadar yaşamın her alanında biriken mücadele süreçlerinin irili ufaklı birlikler yaratarak çıkması Erdoğan rejiminin en korkulu rüyası.
TOPLUMSAL MÜCADELELER VE TALEPLER YARGILANIYOR!
Gösterilen iradeye saldırmak tam da bu sebeple yalnızca birkaç kişinin yargılanmasını ve ceza almasını değil bir bütün olarak hareketi bastırmanın bir aracı haline dönüşür. Toplumsal mücadelelerin yargılanması, bir bütün olarak talepler ve kitlelerin yargılanması mümkün olmadığından, hareketin içerisinde seçilmiş kişilere yönelik bir cadı avına dönüştürülür. Türkiye gençliği görünüşte isimlere ve gruplara yönelikmiş gibi gözüken ama özünde kendi yaşamsal çıkarlarının yargılandığı bu davaları ve sonuçlarını izlemeli, mücadele rotasını artan baskı ve saldırılar karşısında daha güçlü bir biçimde ortaya koymayı ilan etmelidir. Geçen rotamızda geçen “Siyaset yapma gücünü nereden alacağız?” başlığında gelişen mücadele örnekleri, işçi emekçilerin hak ve talepler mücadelesinin ivmelenmesi, Türkiye gençliğinin son süreçte kazanımlarına sahip çıkma, elindekilere yönelik saldırıları püskürtmek bakımından biriktirdiği deneyimleri işaret etmiştik.
Mücadele süreçlerinin gelişiminden yalnızca biz öğrenmiyoruz. Tek adam yönetimi ve burjuvazi de kendi çıkarlarını korumak bakımından yükselen bu mücadelelerden, onların ivedilikle baskılanması planını çıkarmayı öğrendiği bir gözle izliyor. Kendi tarihinde siyaset yapma gücünü kitlelerin bastırılmasına yönelik araç ve politikalarında buldukları oldu, şimdi de benzer bir pratiği uygulamaya daha sert bir biçimde girecekleri görülüyor.
Bu siyasetinin hedefi aleni bir biçimde OVP ve 12. Kalkınma planının özünü oluşturan kemer sıkma politikasına dayanıyor. Kemer sıkmaya yönelik gelişen ekonomik ve siyasal taleplerin baskılanmasına devletin dişlerini gösterme programı eşlik ediyor. Bu iki süreci birbirinden ayırmadan izlemek bize mücadele rotası oluşturuyor.
Şimdi üniversitelerde ve liselerde bütçe kesintilerinin olacağı, işçi işsiz gençlik bakımından çalışma ve yaşam koşullarının daha da ağırlaşacağı, bir bütün olarak Türkiye gençliğine daha “daha çok üret, daha az kazan, yaşamından daha fazla ödün ver” programına baskı ve şiddet yoluyla, siyaset alanlarının daha fazla kısıtlanmasıyla mecbur edileceği bir program ilan ediliyor. Üstelik bunun bir yanı, siyaset yapmaktan el çektirilmiş olarak teknolojinin, akademik ve bilimsel üretimin bütün kanallarının emperyalist tekellerin savaş ve sömürü programının daha ileriden uygulanması adına yeniden dizaynını içeriyor.
OVP’Yİ REDDETMEK BUGÜN YAŞAMIMIZA SAHİP ÇIKMANIN EN SOMUT HALİ!
Şimdi geleceğimize, siyaset araçlarımıza sahip çıkmanın olanaklarını hep birlikte daha fazla düşünmeye ihtiyacımız var. Önümüzdeki somut engelleri aşmak üzere tartışmak bunun önemli bir adımı olacak. Bulunduğumuz her alanda OVP’ye bağlı gelişen adım ve uygulamaları karşısında taleplerimize daha ileriden sahip çıkmakla işe başlamalı, kemer sıktıran diş sıkan tek adam yönetimine cevabı veren, Türkiye gençliğinin taleplerini kazanma mücadelesi olmalıdır!