Kanada ve Hollanda'da Filistin'e dayanışma eylemleri: Öğrenci hareketi ivme kazandı
Filistin’le dayanışma için öğrenci eylemlerinin yapıldığı Kanada ve Hollanda’daki üniversitelerden öğrenciler süreci gazetemize anlattı.
Fotoğraf: Mouneb Taim/AA
Meltem DEMİRALP
Ankara
ABD’nin Columbia Üniversitesinde 18 Nisan’da başlayan Filistin’le dayanışma için öğrenci protestoları New York Üniversitesi (NYU), Yale, Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT) gibi üniversitelere ardından İngiltere, Almanya, İspanya, Fransa, Hollanda gibi Avrupa ülkelerine sıçradı. Kanada, Lübnan, Mısır, Kuveyt, Japonya gibi dünyanın birçok farklı ülkelerindeki üniversitelerde de protestolar gerçekleşti. Bazıları yoğun polis şiddetiyle bastırıldı, bazıları mezuniyet törenlerinde protesto eylemlerine dönüştü, bazıları ise hâlâ sürüyor.
Öğrenciler, İsrail’in Gazze’ye saldırılarına karşı çıkarken üniversite yönetimlerinin Filistin halkına karşı soykırım girişimini desteklememesi talebi ön plana çıktı. Eylemler sırasında birçok öğrenci gözaltı alındı, protestolara katılan kimi öğrencilere üniversite yönetimi tarafından uzaklaştırma kararı verildi. Ancak, süreç içerisinde bazı üniversiteler geri adım attı. Granada Üniversitesi Gazze saldırıları sona erene kadar İsrailli eğitim kurumlarıyla iş birliğinin askıya alındığını duyurdu.
Kanada’da bulunan McMaster Üniversitesinden yapılan açıklamaya göre de öğrenciler, üniversitenin İsrail ile bağlantılı yatırımlarını açıklaması ve bunlara son vermesi talebiyle sürdürdükleri protestoya ilişkin yönetimle anlaşmaya vardı. Konuya ilişkin görüş aldığımız McMaster Üniversitesi Siyaset Bilimi Doktora Öğrencisi Ulaş Taştekin, bir kazanımdan bahsetmek mümkünse bile bunun kısmi bir kazanım olduğunu, özgür Filistin mücadelesinin devam edeceğini ifade etti. Kanada’daki diğer üniversitelerin aksine, McMaster yönetiminin daha dengeli bir tutum benimsemek zorunda kaldığını aktaran Taştekin, yapılan anlaşmada, ekim ayı itibariyle, İsrail’le ilgili yatırımların geri çekileceği ve risk altındaki öğrencilere bir bütçe ayrılmasına ilişkin çerçeve çizildiğinin altını çizdi.
ÖĞRENCİ EYLEMLERİ OKULUMUZDA ÖNEMLİ BİR İVME KAZANDI
Nasıl bir araya geldiniz ve öne çıkan taleplerinizden bahsedebilir misin?
McMaster Üniversitesinde Filistinli öğrencilerin ve bu konuda dayanışma gösteren öğrencilerin oluşturduğu topluluklar vardı. Ayrıca okulun bulunduğu şehir olan Hamilton’da geçmişten bu yana barış talebiyle faaliyet yürüten inisiyatifler var. Bu inisiyatifler yalnızca Filistin’le ilgili gündemlerde değil öncesinde de oldukça kritik süreçlerde anlamlı tutumlar almıştı. Yine de Gazze’de başlayan soykırım, bu toplulukların talepleri açısından yeni bir aşamanın başlangıcı oldu. Talepleri hem öğrenciler hem de üniversitenin diğer bileşenleri açısından daha geniş kitlelere ulaşmaya başladı.
Dört talebin öne çıktığını söylemek mümkün. İsrail’e giden silahlarla ve bu endüstriyle ilişkilenebilecek üniversitede ve araştırma geliştirme projelerinde ne gibi yatırımlar olduğunun açıklanması, bu alanlardan yatırımların çekilmesi, akademik boykot ve bunun deklare edilmesi.
Okulda çadırlar kurarak kampın başlaması 5 Mayıs’ta oldu ama öncesinde de okulda yapılan eylem ve etkinliklerle bu talepler sık sık dile getirilmişti. Talepler dikkate alınmayınca diğer üniversitelerden de alınan momentumla çadırlar kuruldu. Üniversite yönetimi bir “tatsızlık” çıkmasından kaçınacak dengeli bir tutum aldı. Bunun yönetimin anlayışlı olmasından çok taleplerin yakıcılığından kaynaklandığını düşünüyorum. Bugüne kadarki başka gündemlerde okul yönetiminin pervasız ve umursamaz olduğunu not etmek lazım.
Bu süreçte üniversite yönetiminin tutumuna ek olarak, öğrenci hareketinin geldiği aşamayı değerlendirebilir misin?
Görüşmelerde okul yönetimi yatırımlardan sadece yüzde 10’unun silah endüstrisiyle ilişkili olduğunu ifade etti, fakat öğrenciler buna biraz kuşkuyla yaklaşıyor. Doğrudan silahlanma üzerine olmayan kimi yan çalışmalar da bu alanla ilişkili olabilir. Örneğin okulda yaygın nükleer çalışmalar yürütülüyor bir kısmı sağlık alanında ama nükleer çalışmaların askeri sanayiyle ortaklık geliştirmesi ve buna katkı sunması çok yaygın bir pratik.
Yine de bu sürecin öncesine kıyasla öğrenci eylemlerinin bizim okulumuzda önemli bir ivme kazandığını görüyoruz. Alberta’daki okullarda çadırlar kısa sürede polis müdahalesiyle kaldırılmıştı, McGill Üniversitesi polis zoruyla çadırları kaldırmak için iki kez mahkemeye başvurdu ama mahkeme bu talebi reddetti. Bunlara kıyasla McMaster yönetimi daha dengeli bir tutum benimsemek zorunda kaldı. Yapılan görüşmelerde bir anlaşma çerçevesi sundu ve öğrencilerin taleplerine yanıt verme yönünde adım attı. Birleşmiş Milletler ilkelerine bağlı kalma, ilgili yatırımları açıklama, ekim ayı itibarıyla bu yatırımları çekme ve risk altındaki öğrencilere bir bütçe ayırmayı kabul eden bir çerçeve bu. Öğrenciler de bu anlaşma üzerine 25 Mayıs’ta çadırları kendi iradeleriyle kaldırmaya karar verdiler.
BİRBİRİMİZİN CESARETİNDEN İLHAM ALIYORUZ
Hollanda’daki Amsterdam Üniversitesi de Filistin’le dayanışma eylemleri açısından Avrupa’da öne çıkan üniversitelerden biri oldu. Sosyoloji Öğrencisi Gloria ise, kendi üniversitesinin yanı sıra Vrije Üniversitesi ve bir sanat koleji olan Amsterdam Kolejinin Hollanda genelinde yoğun eylemliliklere sahne olduğunu aktardı. Üniversite öğrencilerinin ortaklaştığı taleplerde ise İsrailli şirketlerle olan ilişkilerine dair kamuoyuna açıklama yapılması, İsrail şirketlerinin ve kurumlarının boykotu, İsrail’e yatırımların durdurulması gibi üç maddenin ön plana çıktığını belirtti. Protestolara katılan öğrencilere yönelik af talebinin de öne çıktığını söyleyen Gloria, TU Eindhoven Üniversitesi öğrencilerinin üniversitelerinden Filistinli araştırmacılar, eğitimciler ve öğrenciler için acil durum bursları oluşturmalarını talep ettiğini de ekledi.
Mevcut hükümetin öğrenci hareketine yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsun?
Hükümetin ülkedeki öğrenci hareketini şiddet yanlısı olarak tarif ettiğini söyleyebilirim. Hatta, bazı politikacılar İslamofobik açıklamalar yaparak; protestolara katılanların öğrenci değil, nefret ve şiddet yanlısı Müslümanlar olduğu algısını yerleştirmek istiyorlar. Üniversite yönetimi, protestolar devam ederken kampüse polis çağırdı. Bu durum, Amsterdam Belediye Başkanı ile iş birliği içinde gerçekleşti. Öğrencilerin kesintisiz protestolarından sonra, yönetim, üniversiteleri birkaç günlüğüne kapattı. Barışçıl protestolar gerçekleştirirken bu durumun çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Şiddeti tırmandıran üniversite yönetimi olmasına rağmen, suçun öğrencilerde olduğunu söylediler. Kampüsleri kapatmak, protestoların üniversite yönetim kuruluna ulaştığı ve nihayetinde olan biteni inceleyip öğrencilerle müzakere edecekleri anlamına geliyor. Üniversitenin öğrencilerin güvenliği konusundaki endişesini bir dereceye kadar anlıyorum, ancak barışçıl protestoculara polis çağırmanın mantıklı olmadığını düşünüyorum.
Protestoların nasıl devam edeceğini öngörüyorsun?
Protestolar ve kamp kurma etkinlikleri devam ediyor. Ancak, kampüste çok yoğun polis şiddeti yaşandıktan sonra bazı insanlar gözaltına alındı, bazıları yaralandı ve şimdi birçoğumuz korkmuş ve şok olmuş durumdayız. Bunun bir yansıması olarak, bu hafta protestolara katılan kişi sayısında azalma görüyorum. Hepimiz üniversite taleplerimizi karşılayana kadar protestoları sürdürmek istiyoruz. Ancak, geçen hafta üniversite yönetim kurulunun aldığı kararlardan sonra (Kampüsü kapatma, kampüse polis çağırma, müzakere etmeyi reddetme vb.) ne olacağı konusunda artık pek olumlu değilim. Elbette, taleplerimiz noktasında ısrarcı olmamızın üniversite yönetimini öğrencilerle uzlaşmaya ve taleplerimizi karşılamaya ikna edeceğini umuyorum.
Dünyanın farklı yerlerinde bu protestolara katılan öğrencilere bir mesajınız var mı?
Cesaretinizden ilham aldığımı, otoriteye karşı gelmekten korkmadığımızı ve insanlığın doğru tarafında olduğunuzu söylemek isterim. Hepimiz bu süreci birlikte örüyoruz. Üniversitelerimiz bizim taleplerimizi karşılayana kadar ve en önemlisi Filistin özgür olana kadar mücadele edelim.