Tasarruf bir öğünden olmamalı
Kamuda tasarrufla birlikte okul kapatmalar, özelleştirmeler, çocukların eğitimine devam edebilmesi için başat olan beslenme hakkının karşılanmaması önümüzdeki süreçte eğitime erişimi engelleyecek.
Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel
Sıla ALTUN
Tasarruf genelgesi bir süredir hem kamu emekçileri hem de halk açısından tartışılan ve yoğunlukla tartışılması gereken bir mevzu. Şimşek programının henüz 2023’te sinyalini verdiği bir hamle “kamuda tasarruf.” Bunun ne demek olduğunu hepimiz bir şekilde idrak ettik: Bütçeden kamu hizmetlerine ayrılan payın azalması, bununla birlikte hem kamu hizmetlerinin niteliğinin ve kapsamının daralması hem de bu hizmeti vermekle yükümlü emekçilerin haklarının gaspı.
Kamuda tasarruf belgesinde doğrudan bir madde olarak yer almasa bile kamusal bir hak olan eğitim hakkında çeşitli biçimlerde “tasarrufa” gidiliyor. Genelgeyle birlikte kamu hizmetleri için yeni binalar alınamayacağını, kiralanamayacağını ya da yapılamayacağını biliyoruz. Ama mevzu bundan da öte. Daha geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de mevsimlik işçilik yapan ailelerin çocuklarının yoğunluklu olarak gittiği bir okulun “kamu zararı” gerekçesiyle kapatılacağı açıklandı. Kamu zararı... Onlarca çocuğun eğitim hakkının kamu zararı olarak ifade edildiği bir dönemdeyiz.
Devletin “kamu hizmetlerinde tasarruf” ilkesinin benimsemesinin eğitim, sağlık, şiddete karşı korunma gibi emekçilerin sahip olduğu birçok hakkın engellenmesine yol açacak.
Henüz kamu tasarrufuna yönelik tartışmalar başlamamışken yükselmişti okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek talebi. Ekmek ve Gül’ün çağrısıyla binlerce kadın, dernekler, sendikalar çocukların eğitim hakkına erişimi için devletin çocuklara bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemeği okullarda sağlaması için çalışmalar yürüttü. Ancak açılan davada “Kaynak yok. MEB öğrencilerin beslenmesini karşılamakla yükümlü değil” kararını vermişti mahkeme heyeti. Halbuki en temel haklardan biri olan eğitim hakkının karşılanması için en önemli koşullardan biri öğrencilerin beslenme sorunu.
MADEM TASARRUF YAPIYORUZ, 5 MİLYAR LİRA NEREYE GİDİYOR?
Şimdi ise çocukların beslenme hakkını geçtik, öğrencilerin bulundukları alanlarda nitelikli bir eğitime erişmesinin önünde engel oluşturuyor tasarruf genelgesi. Birçok devlet okulu, hali hazırda nitelikli eğitim verebilmek için devletin kendisine ayırdığı bütçenin yetersizliğinden çeşitli yollarla kaynak bulmaya çalışıyor. Bunun üzerine bir de tasarruf belgesi gelince önümüzdeki süreçte kamusal bir hak olan eğitim hakkının sağlanmasındaki zorlukların artacağı bariz.
Peki tasarrufu bir okul tuvaletindeki tuvalet kağıdından, bir öğretmenin ücretinden ya da bir çocuğun bilimsel eğitim hakkından yapmak mı gerek?
Tasarruf tedbirleri açıklandığından kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasını taşıyan bir kararla Türkiye Maarif Vakfına MEB bütçesinden 5 milyar 702 lira kaynak aktarılmasına karar verildi. Bu vakfın mütevelli heyetinde 2011 yılında AKP Adıyaman Milletvekilliği yapmış Muhammed Murtaza Yetiş, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Cihad Demirli ve AKP’ye yakın olan nice isimler var.
Henüz tasarrufa dair tartışmalar başlamamışken kaynak eksikliği ve “Devletin okullarda eğitim alan tüm çocuklara ücretsiz yemek sağlama gibi bir pozitif yükümlülüğü bulunmadığı” gerekçesiyle çocukların eğitim hakkına erişimi açısından büyük bir önemi olan beslenme hakkının sağlanmasına yönelik red kararı verilmişti idare mahkemesince. Yoksullukla birlikte çocukların beslenme ihtiyacının karşılanmamasının eğitim hakkına erişim açısından sonuçları birçok alanda açıkça ifade edilmişti oysa. Eğitimden uzaklaşma, çocuk işçilik, çocuk yaşta zorla evlendirme...
- 2017-2018 yılları arası ortaokul çağındaki çocuklar için net okullaşma oranı 94.7 iken 2022-2023 yılları arasında bu oran yüzde 91.2’ye düştü.
- 2023 yılında 16-17 yaş aralığında 11 bin 177 çocuk evlendirildi. Bunların 10 bin 471’i kız çocuklarıydı.
- TÜİK’e göre 14-17 yaş arası çocukların iş gücüne katılımı yüzde 22.1’e yükseldi.
SORUMLULUK KADINDA DEĞİL DEVLETTE OLMALI
TÜİK verileri de çocukların eğitim hakkına erişemediğini gösteriyor. Kamuda tasarrufla birlikte okul kapatmalar, özelleştirmeler, çocukların eğitimine devam edebilmesi için başat bir nokta olan beslenme hakkının karşılanmaması gibi faktörler önümüzdeki süreçte eğitim hakkının ulaşılabilirliğini daha da zorlaştıracak.
Bu tasarruf genelgesiyle birlikte var olan sağlık, eğitim hizmetlerine erişimdeki temel haklar, kamu emekçilerinin servis, kreş gibi çeşitli hakları gasbedilirken başka taleplerin gerçekleştirilmesine dair umutlarımız azalmasın. Gerçek şu ki biz taleplerimizi ve hakkımız olanları ne kadar geriden tutarsak, ne kadar savunma pozisyonunda durursak o kadar hak kaybediyoruz. Kısacası kaynak bol, “emekçiden tasarruf” lafı boş. Bugün açısından ücretlere gelmeyen zamlarla, törpülenen ekonomik haklarla, yükselen enflasyonla mücadele eden işçi ve emekçi kadınlar kendi yaşamlarından çalınanlar kadar tüm sorumluluğu üzerlerine yıkılmış çocuklarının haklarından çalınanlar için de bir araya gelmeli, mücadele etmeli.