02 Haziran 2024 03:05

“Normalleşme dedikleri kendi ceplerini genişletmek”

İşçilerin ‘normali’ yoksulluk, işten atılmak, düşük ücret, patron baskısı... Kendi normallerini direnerek değiştirmeye çalışan işçiler anlattı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Cihan ÇELİK
İstanbul

31 Mart yerel seçimlerinin ardından iktidar "siyasette normalleşme" tartışmaları başlatsa da, Erdoğan-Şimşek eliyle yürütülen emeğe karşı sert ekonomi politikalarıyla işçi ve emekçilerden kemerleri daha da sıkması isteniyor. Temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapılmayacağının açıklanması, ağır uzun çalışma koşulları, işten atmaların yoğunlaşması ve artan yoksulluk "Nedir bu normal?" dedirtiyor. Bu süreç bizim için "normalleşme değil” diyen ve saldırı politikalarına direnen işçiler ile çalışma-yaşam koşulları ile mücadelenin yollarını konuştuk.

‘BURADAKİ KAZANIM BÜTÜN İŞÇİLER İÇİN ÖNEMLİ’

İzdoğa İşçisi Umut Taşkale: İzmir Büyükşehir Belediyesinin bünyesindeki İzdoğa'ya mülakatla girdik ve kazandık. Bizi iki aylık deneme süreci sonrası fazlalık gerekçesiyle işten attılar. Biz sahada çalışan şoförleriz, kaynakçıyız, çöpçüyüz, güvenlik görevlisiyiz. Bu süreçte işten atılan 40 kişi Ankara'ya gitti, Özgür Özel ile görüştü; 'Belediye başkanına ben bir şey diyemem ama rica edebilirim durumunuzla ilgili' dedi. Biz de işten çıkarılan İZENERJİ işçileri ile bir araya geldik ve beraber hareket etmemiz gerektiğine karar verdik ve direnişe başladık. 11. gündür direniyoruz. Burada birlikte direnişte olduğumuz arkadaşların arasında kemoterapi alan arkadaşımız var. Eşim çalışmıyor, iki çocuğumuz var. Onları ailemin yanına göndermek zorunda kaldım. Bu yapılan insanların hayatları ile oynamak. Belediye işçilerinin durumu kötü. Bayraklı'da, Menemen'de işten çıkarıldı işçiler, eylemlerini hâlâ sürdürüyorlar. Sermayeye karşı bütün işçilerin birleşmesi, birlikte olması gerek. Buradaki kazanım bütün işçiler için önemli. Bizle aynı işleri yapan işçilere sesleniyorum, işten çıkarmalara karşı desteğe gelsinler yoksa yarın onların da başına gelecek.

‘İŞÇİYE DAHA FAZLA SÖMÜRÜDEN BAŞKA HİÇBİR ŞEY YOK’

Melike Tekstil işçisi: İşçiye hiçbir şey yok, daha fazla emek sömürüsünden başka. Faydası patronlara. Gittikçe kötüleşiyor yaşam koşullarımız. Sendikalaşma olmadıkça daha çok çalışma koşullarımız zorlaştırılıyor. Ücretler eridi, asgari ücrete bu yıl zam yapmama kararı ile iyice dibe çöküyor. Kölelik düzeni bu. Biz geçen yaz düşük zamma karşı iş bıraktık önceki denemelerimiz başarısız olmuştu çünkü birlik olmamıştı. Ancak bu sefer diğer vardiyalar da bize katıldı ve bir arada durduk, başarılı olduk. Ancak hâlâ koşullar kötü. İşçilerin örgütlenmesi ve birlik olması lazım. 1 Mayıs’ta bile işçi çalıştırıyorlar, iki yevmiye veriyor ki yeter ki işçi sokağa çıkmasın, talepleri duyulmasın.

‘GÜCÜMÜZÜN FARKINDA OLMALIYIZ’

Şireci Tekstil işçisi: 6 yıldır tekstilde çalışıyorum. Aldığımız ücret asgari ücretin altında. Maaşım kendi ihtiyaçlarımı karşılamaya yetmiyor. Öğrenim kredisi borcum var 4 yıldır ödeyemiyorum. Başpınar’da en düşük ücret veren yerlerden birisi burası. Bazen ücretlerimiz geciktirilerek yatırılıyor. Yıl ortasında zam açıklandığı zaman ücretlerimizin farkını 4-5 ay sonra ödüyor. Sürekli aksatıyor o paranın değeri kalmıyor yatırdığında da. Yılbaşından önce işten çıkarmalar oldu, eksik kadroyla çalıştırdılar. Buna karşı çıkan arkadaşlarımız işten çıkarıldı. Biz de eylem yaptık. O dönemin şartı için 15 bin maaş istedik, ikramiye ve gıda yardımı talebinde bulunduk. Talepler karşılandı. Ama gıda yardım talebimizi karşılamadılar, 'O sözü Fatma Şahin verdi o tutsun' diyerek. Sonra patron eyleme katılan işçilerin peşine düştü. Sendikalı işçilerin e-devlet şifrelerini istedi arkadaşımız vermedi. Fabrikaya yeni işe alım yapıyor. Ama getirilenler AKP’nin elemanları. 18 yaş altında işçiler ya da emekliler, MESEM’den gelen çocuklar alıyor.

Asgari ücretle çalıştırılan ülkenin yarısıyız, bir orduyuz neredeyse. Patronlar da farkındalar. Sadece işçi olarak gücümüzün farkında değiliz. Öğrenilmiş bir çaresizlik var, ek zam istersek bizi işten çıkarırlar diye korkuyorlar. Bir sendika etrafında örgütlenirsek, örgütlülüğümüzü bozmadan dayanışırsak başarırız. Başpınar’da çok şey değişir. 8 saatin 1 saatini kendimize çalışıyoruz. Neden bunun 2 saat 3 saati kendimize çalışmıyoruz. Biz değil patronlar bize muhtaç. Bunun farkında olmalıyız.

‘GREVLE BİRLİĞİN, DAYANIŞMANIN GÜCÜNÜ GÖRDÜK’

Megapolitien işçisi: Çalışma ve yaşam koşulunda sürekli gerileme yaşıyoruz. Çünkü verilen asgari ücret çalışanların giderlerini karşılamıyor ve ayrıca her daim işveren işçinin hakkını hukukunu yok saydığı ve göz diktiği için işçi hiçbir zaman maddi manevi ilerleyemiyor. İşveren ile sıkıntılar yaşıyor. Biz geçtiğimiz aylarda itiraz ettik. Biz iyi niyet göstergesi olarak ücretlerimiz yatar düşüncesi ile hareket ettik ama oyalama taktikleri başlayınca sabrımız kalmadı. Aylarca bugün yarın, bugün yarın diyerek bayramı sadece 6 bin TL ile geçirmek zorunda kaldık. Buna ramazan ayı da dahil. Sonrasında grev kararı aldık. Bu grevde birliğin dayanışmanın gücünü görmüş olduk. Bu bize çok şey kattı. Birlik sayesinde direniş sayesinde iki maaşlar yatırılmış oldu. Sonunda sendikamız ile ortak karar alıp direnişe son verdik. Olayı yargıya taşımış bulunmaktayız, şu an itibarıyla ara bulucuyu kabul etmiyorlar.

‘İŞVERENİN AĞZINA BAKAN SENDİKALARA GÜVENMEMEYİ ÖĞRENDİM’ 

Harb İş üyesi Hava İkmal Fabrikası işçisi: Son iki yılda alım gücü inanılmaz derecede düştü. Maaşlar yükselmiş gibi gözükse de ultra hiper enflasyon yüzünden bir anlamı olmuyor. Pazar ve market alışverişleri can yakar halde. Çocuk sahibi işçi kesimi tamamiyle ücretsiz olması gereken eğitim ve sağlık için yüksek meblağlar ödüyor. Geçen sene kasım ayından sonra başlayan lokal eylemler -ki eylem yapan üçü geçmeyen sendika sayısı- kendilerine sendikacı diyen, aldıkları maaş ve ikramiyelerle lüks şartlar içinde yaşam süren kişi ve örgütlerden değil, bıçağın kemiğe dayandığı kısıtlı sayıda işçi tarafından başlatıldı. Bu süreçte bize sarı değil sapsarı olan yüzünü işçiye değil işverenin ağzına bakan, gerektiğinde yumruğunu masaya vurup kaldırmayan sendika ve sendikacılara asla güvenmemeyi öğretti. İşçi kesiminin birbirine güveninin azaldığı geldiği şu ortamda harç görevi görecek, eylemsellik yolunda gözünü kırpmadan yürüyen işçilere ve sendikalara ihtiyaç var.

"BİRLEŞMEKTEN BAŞKA ŞANSIMIZ YOK"

İşten atılan Özak İşçisi Funda Bakış: Normalleşme dedikleri kendi ceplerini genişletmek. Yaşanan sıkıntılar büyük. Bu süreç bizim için normalleşme süreci değil. Özak direnişinden sonra işçilerin hepsi işsiz kaldı. Üzerinden neredeyse bir yıl geçti. İşçiler sürekli işsizlikle yevmiyeli çalışmalarla kendini geçindirmeye çalışıyor. Bu süreç bizim için normalleşme değil. Patronlar bize 'Ya ekmeğini alırım ya susarsın' diyorlar. Örgütlü bir şekilde birbirlerini organize ediyorlarsa bizim de öyle yapmamız lazım. Nasıl ki onlar birleşmeyi biliyorsa, bizim de birleşmemiz gerekiyor. Buna karşı mücadele vermeye devam ediyoruz. Mücadelemizin davamızın arkasındayız. Biz anayasal hakkımızı kullandık. İşçilere normalleşmeden bahsetmesinler. Hiçbir zaman işçinin yanında durmadılar. Sermayenin paranın yanında durdular. Hiçbir devlet memuru da yanımızda durup derdiniz nedir demedi. Birleşmekten başka şansımız yok.

ÖNCEKİ HABER

Kocaelili işçiler: Temmuz’da zam kaçınılmaz

SONRAKİ HABER

Uluslararası araştırma: Mültecileri çöle sürmek için AB fonları kullanılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa