03 Haziran 2024 04:15

Ölümünün 61. yılında Nâzım Hikmet | Güneşe gülmeye de beraber dövüşmeye de…

Nâzım Hikmet’in kavgası da ölümünden sonra Mayakovski gibi mücadeleye devam eder geride kalan düşmanlarıyla. İnsanı kutsayan, yaşamı kutsayan, emeği kutsayan şiirleriyle kavgasını sürdürür.

Fotoğraf: Bundesarchiv, Bild 183-14809-0004/Sturm, Horst/CC-BY-SA

Paylaş

Tarık ÖZYILDIRIM

Nâzım Hikmet, Rus Devrimi’nin şairlerinden Mayakovski’nin ölümünün ardından geride kalanlara şöyle seslenir: “Hayatlarında dövüşenlerin isimleri ölümlerinden sonra da, sağ kalan düşmanlarıyla kavgada devam ederler.” Nâzım Hikmet’in kavgası da ölümünden sonra Mayakovski gibi mücadeleye devam eder geride kalan düşmanlarıyla. İnsanı kutsayan, yaşamı kutsayan, emeği kutsayan şiirleriyle kavgasını sürdürür Nâzım dün de bugün de yarın da.

Nâzım Hikmet’in sanatındaki bu mücadelesi, kavgası, dünya görüşü yaşarken de o öldükten sonra da en çok tartışılan konulardan biri olur. Nâzım Hikmet’in şiirine, sanatına ideolojik kaygıyla bakılmalı mıdır; ideolojisi, şiirine egemen olmalı mıdır? gibi sorularla bu tartışma günümüze dek ulaşır. Halide Edib Adıvar, bir yazısında Nâzım’ın şiirlerini beğendiğini fakat ideolojik olmasını eleştirince Nâzım Hikmet, bu eleştiriye çok sert bir dille karşılık verir. “İyi bir sanatkar olmamı ideolojime borçluyum.” der. 

Nâzım Hikmet için sanat demek, şairin yaşamıyla tek vücut olması demekti. Nâzım, şairin hayatıyla edebi faaliyetleri arasında hiçbir ayrılık olmaması gerektiğini vurgular. Turgut Uyar, Nâzım Hikmet’in şiirini değerlendirirken “Hayatında ne varsa şiirinde de o vardır: Hasretleri, aşkları, kavgaları…” Octavia Paz’ın “Yazarların yaşam öyküleri yapıtlarıdır” sözünü uygular Nâzım, onun da gerçek yaşam öyküsü şiirleridir. 

Nâzım Hikmet kendi şiir poetikası için: “Ben hem yalnız kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum, hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler. Hem bir tek elmadan, hem sürülen topraktan, hem zindandan dönen insanın ruhundan, hem kitlelerin daha güzel günler için savaşından …” Nâzım Hikmet, sanatında bireysellikle toplumsallığın iç içe olmasını ister. Bireyin dünyasında şiiriyle, sanatıyla toplumcu bir pencere açma çabasında olur. Nâzım Hikmet, bu pencereyi açarak sanatıyla, şiiriyle halkı güzel günlere çağırır. Halkının acısına, öfkesine, umuduna, hasretine ardına kadar açılan bir kapı olarak görür sanatını. Halkı egemen kılacak, zafere götürecek, iyiyi, doğruyu öğretecek bir şiirdir Nâzım’ın şiiri.

“Yürümek iyiye, haklıya, doğruya/ Dövüşmek yolunda iyinin, haklının, doğrunun/ Zaptetmek iyiyi, haklıyı, doğruyu.”

HALKIN TÜRKÜSÜ 

Şiirini de yaşamını da halkın türküsüyle donatır Nâzım Hikmet. Yaşar Kemal’in “ Nâzım’ın sanatının üstün yanı ondaki halk inancı ve halk sevgisidir” tespiti, Nâzım’ın şiirinin temelini bütüncül bir şekilde özetleyen bir yaklaşımdır. On altı yıl hapis, işkence, sürgün, hapis, vatandaşlıktan çıkarılma, kitaplar dolusu hakaretler… Susan Sontag “ Yazar, çektiği acıyı sanata dönüştürür” der. Nâzım Hikmet de bunca eziyete rağmen sesiyle, nefesiyle Türkiye edebiyatına hâlâ yön verebiliyorsa bu Nâzım’ın sanatını halkla beraber yapmasıdır, çektiği acıları, halkının çektiği acıları sanata dönüştürmesidir.

“Çalışkan, namuslu yiğit insanlarım/ yarı aç, ayrı tok/ yarı esir…”

Hapishanede yapılan bir söyleşide, çektiği bunca eziyetin sebebini bir cümleyle özetler Nâzım: “Benim bütün günahım, memleketimi ve milletimi çok sevmekten ibarettir.” Her şey bu toprakları, bu toprakların insanını sevmesiyle başlar. 

“Memleketimi seviyorum/ Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım./ Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı/memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.”

Yaşar Kemal’in ifadesiyle Nâzım Hikmet; yiğit yazarlar çağının, yiğit ozanlar çağının doğal öncüsüydü. Nobelli Yazar Mario vargaz Llosa “ Okuduğumuz o iyi kitaplar olmasaydı şimdikinden daha kötü durumda, daha uzlaşmacı, daha itaatkar olurduk” der. Bu anlamlı sözü, Nâzım Hikmet ve onun gibi devrimci şairlere uyarlarsak hata etmiş olmayız sanırım: “ Okuduğumuz, o iyi ozanlar olmasaydı, daha itaatkar oluverirdik.” 

KİTAPSIZ BİLENLERİN ŞİİRİ

Şeyh Bedrettin Destanı’nda da Memleketimden İnsan Manzaraları’nda da halkının şiirini yazar Nâzım Hikmet. Halkının, Anadolu insanının şiirini yazar. Toprakla öğrenip kitapsız bilenlerin şiirini yazar. Bir köylünün, bir gardiyanın, bir mahpusun, bir emekçinin şiirini yazar. Halkının türküsünü söyleyerek, halkına türküsünü söyleten bir halk ozanına, bir destan şairine dönüşüverir Nazım Hikmet. Turgut Uyar, Nâzım Hikmet’in halk şairliğini “Nâzım, Batı’dan aldığı bütün eklere karşın yüzde yüz bir halk ozanıydı… İlk hüzünlerini, ilk isyanını Anadolu’dan almıştır çünkü” diyerek açıklar.

Şiirimin kökleri yurdumun topraklarıdır diyen Nâzım Hikmet’in bugün ölümünün 61.yılı,  “Veda” şiirinde de dediği gibi beraber güneşe gülmeye de beraber dövüşmeye de devam edeceğiz yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek; yeryüzü iyiliğin, umudun yüzü oluncaya dek.

“Hoşça kalın/ dostlarım benim/ hoşça kalın!/ Sizi canımda/ canımın içinde,/ kavgamı kafamda götürüyorum./ Hoşça kalın/ dostlarım benim/ hoşça kalın.../ Yine görüşürüz/ dostlarım benim/ yine görüşürüz.../ Beraber güneşe güler,/ beraber dövüşürüz... /A dostlar/ a kavga dostu/ iş kardeşi / a yoldaşlar a..!! / ELVEDA..!!...”

Nâzım Hikmet, Yazılar 1, Yapı Kredi Yayınları 9.Baskı 2022 İstanbul

Nâzım Hikmet, Yazılar 5, Yapı Kredi Yayınları 9.Baskı 2023 İstanbul 

Nâzım Hikmet, Yazılar 6, Yapı Kredi Yayınları 9. Baskı 2023 İstanbul 

ÖNCEKİ HABER

On binlerce İsrailli esir takası anlaşması talebiyle Tel Aviv'de eylem yaptı

SONRAKİ HABER

Elektrik akımına kapılan işçi hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa