03 Haziran 2024 04:25

Durak sohbetleri: Ne dolap doluyor ne yüzüm gülüyor

"Bir metal fabrikasında işçilerin azımsanmayacak kısmı müdürüyle zam için birebir tartışmaya girmiş. Bu örnekleri geçerli bir deneyimle eş tutan değerlendirmeleri sıklıkla duyuyoruz..."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Eylül TAŞ
Ankara

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücrette ara zam konusunda, “Öyle bir konu gündemimizde yok. Başta nasıl bir karar aldıysak şu an süreç bu şekilde devam edecek” diye konuşmuştu. Bunun üstüne açıklanan tasarruf paketi, Erdoğan ve Şimşek’in açıklamaları ara zam beklentilerini düşürecek nitelikteydi.

Buna rağmen Sincan genelinde konuştuğumuz işçilerde beklenti hâlâ yüksek. Temel tüketim mallarına gelen zamlar, kira fiyatları gibi geçim sıkıntısının giderek büyümesi işçiler arasında ara zammın bir ‘mecburiyet’ olarak görülmesine sebep oluyor. Fabrikalarda patronların ‘Asgari ücrete zam yoksa, ücretlere de olmaz’ şeklindeki, zammı devlete bağlayan tutumu işçiler arasında da kabul görmüş olacak ki birçok işçi devletten ‘Haber bekliyor.’

"NE DOLAP DOLUYOR NE YÜZÜM GÜLÜYOR"

Sabah servis bekleyen iki kadın işçiyle sohbet ediyoruz. Ara zam lafı geçer geçmez “Yeni açıklama mı var? Olacak mıymış” diye bize soru yöneltiyorlar. Gözleri kulakları zam haberlerinde. “Aslında bizim durumumuz iyi çok şükür. Ben de çalışıyorum. Eşim de çalışıyor. Çocuklar da evlendi gitti. Ama durumu kötü olanlar var onlar için zam şart” diyor biri. Diğer kadın ise öfkeli. Arkadaşına da laf atarak “Şükrettiğin şeye bak. Yaşıyoruz buna da şükür diyeceksin. Ben yoruldum valla kızım. Sabah işe gel akşam dön, ne dolap doluyor ne yüzüm gülüyor. Çok yaşlanmış hissediyorum. Zam da vermezlerse ne yaparım bilmiyorum” diyor. İş yerindeki diğer işçilerin hiçbir şeye sesini çıkarmamasına öfkeliler: “Galatasaray şampiyon oldu. Ankara’yı yaktılar. Zam için sesleri çıkmaz...”

FORMEN YA DA MÜDÜRLE BİREBİR ZAM TARTIŞMASI

Bu öfke, sohbet ettiğimiz birçok işçide var. Mücadele etmenin olumlu sonuçlar vereceği kabul görse de hemen hemen herkes iş arkadaşlarının ‘duyarsızlığından’ yakınıyor. Fakat bu yönde görüş bildiren hiçbir işçi, iş arkadaşlarını bir araya getirmenin yollarını aramamış. Azımsanmayacak bir kısmı formen ya da müdürüyle zam için birebir tartışmaya girmiş. Kazan’da bir metal fabrikasında çalışan işçi ile sohbet ediyoruz:

- “Bir araya gelmenin zor olduğunu düşündürten ne? Daha önce yaşadığınız deneyimler mi?​”

- “Evet, tabii ki. Ben çok kavga ettim. Hatta dedim ki zam yapmazsan beni at. Ama kimse benim gibi cesaret edemez ki. Atılmaktan korkar.”

- “Ama bu bir araya gelmek değil ki, senin patrondan önce arkadaşını ikna etmen gerekmez mi?​”

- “Onu da yaptık. Üç kişi ile gittik zam vermeyeceksen çıkışımızı ver diye konuşmaya.”

Bu tarz bireysel mücadele örneklerini geçerli bir deneyimle eş tutan değerlendirmeleri sıklıkla duyuyoruz. Sohbetin devamında, kimi işçi mücadelelerinden, mücadelelerin nasıl örgütlendiğinden örnekler veriyoruz. Arkada kalan iki arkadaşını tutup kolundan getiriyor. “Gel hele bunlara da anlat.”

KURTARICI ARASINDA EN İDEALİ...

Mücadele geçmişi olan fabrikalardaki işçiler ise günün sonunda işten atılmaların olması üzerinden örnek veriyor. “Çok uğraştık, boş işler bunlar” diyor bir metal işçisi: “Bize zammı vermemişlerdi. Biz de WhatsApp grubu kurduk. İş durdurduk. Sendikaya rağmen. Hatta kazandık da. Ama günün sonunda işin başında kim var kim yok işten attılar...”

Birlikte mücadeleyi deneyimlemiş birçok fabrikada yaşanan benzer durumlar gazetemizin sayfalarında da zaman zaman yer almıştı. Günün sonunda işçiler açısından çıkarılan sonuç ‘değişmezlik’ oluyor.

Bir şeyleri değiştirecek olarak işaret edilen de genellikle kendileri dışındaki unsurlar oluyor. “Sağcı değil de solcu sendika olsaydı iyiydi. Onlar az da olsa işçiyi düşünüyor” diyor bir Arçelik işçisi. Emek Partisinin Sincan’da düzenleyeceği ek zam mitingine bir işçi şöyle bir yorum yapıyor: “CHP katılırsa belki etkili olur.” Yanındaki arkadaşını böyle bir mitinge götürmek için uğraşmak bunun yollarını aramak akla gelen olmuyor. Kurtarıcılar arasından en ideali seçilmeye çalışılıyor.

Özetle tecrübesizlik, mücadele azmindeki zayıflık ve kendisini mücadelenin öznesi olarak görmeme, fikri bir iknanın önüne geçen unsurlar oluyor. İşçiler arkadaşlarını ‘korkaklık’ ile suçlasa da aslında birçok işçinin hayatlarını sürdürebilmek için hayat planları mevcut. Ek iş arama, borsayı takip etme, çocukları evlendirmek, işten atılmamak için yollar denemek, tatlı dille maaşını yükseltmek gibi. Sonuç olarak öyle ya da böyle bireysel ya da birlikte mücadele etmek işçiler açısından yeni bir kavram değil. Ancak nasıl olacağına dair daha somut yollara, deneyim aktarımına ve ikna edilmeye muhtaç.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Ayakkabı işçilerinin ne sigortası var ne emeklilik hakları

SONRAKİ HABER

Binler sokak hayvanları için toplandı: ‘Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa