04 Haziran 2024 04:20

Sovyet sinemasında Nâzım izleri

Filmin geçtiği isimsiz şehir İstanbul olmasa da film Bakü’de çekilmiş olsa da deniz kıyısıyla, mahalle aralarıyla Nâzım’ın İstanbul’u hatıralarında yaşatmaya çalıştığı izlenimi veriyor.

Aynı Mahalleden İki Delikanlı filminin afişi

Paylaş

Oğuzhan Aykut EKŞİOĞLU

“Aynı Mahalleden İki Delikanlı” ya da Azerbaycan’daki adıyla “Bir məhəllədən iki nəfər”, Nâzım Hikmet’in senaryosunu yazdığı 1957’de Bakü Film Stüdyosu ve Gorki Film Stüdyosu tarafından çekilen filmdir. İlya Gurin ve Ejder İbrahimov’un yönettiği film Rusçadır.

1951’de Türkiye’den bir daha dönemeyecek şekilde ayrılan Nâzım, ülkesinin bir dönemini anlatmaktadır bu filmde. Aynı mahallede yaşayan Ahmet ve Nuri’nin hikayesini Doktor Aziz’in sesinden dinliyoruz. Adı verilmeyen bir şehirde geçen hikayede zorlu çalışma koşullarına kalbi dayanmayan Nuri genç yaşta kalp krizi geçirir. Belki de o yıllarda epeyce artmış olan Nâzım’ın kendi kalp rahatsızlığını Nuri’de tekrar yaşatmasıdır bu.

KARANLIK AKŞAMLARA IŞIK OLMAK

Halkın yoksulluğu satır aralarında anlatılır. Şehrin ileri gelenleri balolarda eğlenirken kefenin dahi veresiye alındığı bir yoksulluktur insanların yaşadığı.

Şehrin tek gazetesi Amerikan yanlısı “Akşam”a karşı Ahmet ve Nuri; Ali Usta ve diğer dostların da yardımlarıyla “Işık” adında yeni bir gazete çıkarmaya başlarlar. Yerel bir gazete olmasına rağmen tüm ülke siyasetiyle ilgili yazılarıyla karanlık akşamlara ışık olmayı hedeflerler. Gazeteye övgü dolu mektuplar ve doğal olarak ardından tehdit mektupları gelmeye başlar. Tehditlerin somutlaştığı bir suikast girişiminden sağ kurtulduktan yarım saat sonra tutuklama emriyle gelen polis, gençleri götürür. Oldubittiye getirilerek 10 yıl hapis cezası alırlar.

Demokrat Partinin iktidara gelişi ile çıkan aftan yararlananlarla birlikte hapisten çıkarlar. Hapisten çıktıktan sonra iki arkadaşın yolları ayrılır. Nuri “Akşam” gazetesinin sahibinin kızıyla yakınlaştıktan sonra orada yazmaya başlar. Kendi babası dahil çevresindeki herkesin ihanet olarak gördüğü bu hareket iki arkadaşı tamamen farklı yollara sokmuştur artık.

Filmin geçtiği isimsiz şehir İstanbul olmasa da film Bakü’de çekilmiş olsa da deniz kıyısıyla, mahalle aralarıyla Nâzım’ın İstanbul’u hatıralarında yaşatmaya çalıştığı izlenimi veriyor.

AMERİKAN ASKERLERİ ÜLKEDE

Film boyunca müstemleke bir ülkede gibi hareket eden Amerikan askerleri gözümüze çarpıyor. Mesela trenle seyahat ederken yiyecek attıkları aç, çıplak çocukların kapışmasını izlerken vahşice zevk alıyorlar. Bir başka sahnede yaşlı bir kadını döverken görüyoruz. Sesleri duyan kalabalığın askerleri pataklaması ise o zamanlar için yüreklere su serpen bir fantaziden ibaret kalıyor maalesef. Fakat yine de askerlerin dövülmesinden sonra Ahmet’in “Bugün mahalleden, yarın kentten sonra ülkeden kovulurlar. Her yerden kovmalıyız, fabrikalardan, tarlalardan, madenlerden” demesi yakın bir gelecekte 6. Filo askerlerini Dolmabahçe’den denize dökecek Türkiye gençliğinin habercisi gibidir adeta.

Devletin Kore’ye asker göndereceğini öğrendiğinde öfkeyle gazeteye makale yazmaya başlar Ahmet. Fakat uğradığı iftirayla işlemediği bir cinayet yüzünden tekrar hapse girer, mahkemede kendini savunur. Politik bir davaya inanan birisinin kendini suçsuz olduğu başka bir konuda savunmak zorunda kalmanın acısı sanık koltuğundaki Ahmet’in yüzünden okunmaktadır. Üstelik idam cezası alır. Açlık grevine başlar. Türkiye’de ses getiren açlık grevlerinden yıllar önce senaryoda açlık grevi yazılması da ilginçtir. Sonunda Nuri yolundan dönse de Ahmet’in hükmü uygulansa da gazeteleri basılmaya devam etmektedir. Filmi “Onların mücadelesini gördünüz. Onların zaferini de göreceksiniz” diyerek bitirir anlatıcı.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Gazze'de can kaybı 36 bin 479’a çıktı

SONRAKİ HABER

Bakanlıktan çalışan annelere destek olmayan “destek”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa