ÇMO İstanbul çevre raporu: İstanbul’un havası, suyu, tarım arazileri tehlikede
Dünya Çevre Günü'nde açıklama yapan ÇMO İstanbul Şubesi İstanbul’un havasını, suyunu, tarım arazilerini etkileyen faktörlerin başında sanayinin geldiğini vurgulayarak yanlış politikalara dikkat çekti.
Fotoğraf: Andaç Aydın Arıduru/Evrensel
TMMOB ÇMO İstanbul Şubesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde İstanbul ile ilgili hazırladığı raporu açıkladı.
İstanbul’un içme, kullanma ve atıksu durumu, atık yönetimi, toprak kirliliği, hava kalitesi, arazi kullanımı, kentleşme baskısı, afete karşı direncini, iklimini ve ÇED süreçlerinin incelendiği raporda İstanbul’un havasını, suyunu, tarım arazilerini etkileyen faktörlerin başında sanayinin geldiği vurgulanırken yanlış politikalar ve uygulamalara dikkat çekildi.
“DÜZCE’NİN BÜTÜN KİRLETİCİ UNSURLARI MELEN’E AKIYOR”
ÇMO’nun raporuna göre İstanbul’un 2023 yılı verilerine göre su ihtiyacını karşılayan baraj kapasitelerinin yüzde 59,42'si Avrupa Yakasında, yüzde 40,58'i ise Anadolu Yakasında bulunuyor. Buna karşılık İstanbul nüfusunun yüzde 64,07‘si Avrupa Yakasında yüzde 35,92’si ise Anadolu Yakasında yaşıyor.
ÇMO raporunda, “Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi ile Avrupa Yakasında İstanbul’un su havzaları yapılaşmaya açılırken aynı zamanda bölgede nüfus artışı gerçekleşecek, Avrupa Yakası için kişi başına düşen su miktarındaki dezavantajlı durum daha da kötüleşecektir” ifadelerine yer verdi.
İstanbul’a su sağlayan barajlardan biri olan Melen Havzasının suya muhtaç duruma geldiği belirtilen raporda, İstanbul’a su sağlayan ve kente 200 km mesafede bulunan suyun kalitesinin ise 3. Veya 4. sınıf olduğuna dikkat çekilerek Düzce’nin bütün kirleticilerinin Melen suyuna karıştığı ifade edildi. Su kıtlığı ile mücadele çerçevesinde kamunun bilinçlendirilmesi gerektiğinin altı çizilen açıklamada, gerçek çözümün doğal yaşam alanlarına ve ekolojik dengeye zarar veren yanlış politika ve uygulamalara son vermek olduğu vurgulandı.
“ATIKSU POLİTİKASI DEVAM EDERSE MARMARA’DA CANLI YAŞAMI YOK OLACAK”
Atıksu yönetimine de değinilen açıklamada, “İstanbul’da bulunan 90 adet atıksu arıtma tesisinde, toplam atıksuyun yaklaşık yüzde 43’lük kısmı yalnızca ön arıtmadan geçirilerek Marmara Denizine deşarj edilmektedir. Bu tesislerde atıksudan sadece fiziksel olarak içindeki iri ve çökelebilen katı maddeler ayrılmakta, biyolojik arıtma işlemine tabii tutulmamaktadır. 2023 yılında İstanbul’da geri kazanılan atıksu miktarı 29.285.760 m3 olup bu miktar toplam atıksuyun yalnızca yüzde 1.78’i kadardır. Geri kalan atıksu alıcı ortama deşarj edilmektedir. İstanbul’un atıksu yönetiminde gerekli önlemlerin alınmaması durumunda can çekişmekte olan Marmara Denizi'nde canlı yaşamının tümüyle yok olacağı açıktır” denildi.
İstanbul’un yıllardır devam eden atık sorununa ilişkin 2023 yılında da gerçekçi çözümler ortaya koyulmadığı belirtilen açıklamada öncelikle atık oluşumunun engellenmesi gerektiği vurgulandı
“SANAYİLEŞME VE DENETİMSİZLİK TOPRAK KİRLİLİĞİNİ ETKİLİYOR”
Toprak kirliliği ile ilgili açıklamada, İstanbul’da sanayileşmeye ve nüfusu yoğunluğuna bağlı olarak çarpık kentleşmenin toprağı kirleten başlıca etkenler olduğunun altı çizilen açıklamada “Sınırlı olan tarım arazilerinin uygunsuz kullanımı, mega projelerle verimli arazilerin yok edilmesi de diğer başlıca sebeplerdendir. Organize Sanayi Bölgeleri dahil birçok tesis ve fabrika bulunmaktadır. Bu tesis, fabrika ve işletmeler toprak kirliliği açısından faaliyet gereği potansiyel şüpheli saha durumundadır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nde yeteri kadar denetim personelinin istihdam edilmemesi, işletme sayısının fazla olması denetimde yetersiz kalınmasına neden olmaktadır” diyerek denetimin eksikliği uyarısı yapıldı.
“HAVA KİRLİLİĞİ BÜYÜK BİR ÇEVRE SORUNU”
İstanbul’da hava kirliliğinin önemli çevre sorunu haline geldiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Sanayi, ısınma, inşaat ve trafik kaynaklı kirlilik, hava kalitesini ciddi şekilde etkilemektedir. Bu olumsuz tabloyu bir nebze olsun iyileştiren şey ise İstanbul’un Kuzey Ormanları’dır. Hâkim rüzgâr yönü poyraz olan İstanbul, kuzeyinde yer alan ormanlar sayesinde kuzeyli rüzgârlar aracılığı ile kötü olan tablosunu iyileştirebilmektedir. Ancak Kuzey Ormanlarında Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlantı yolları, İstanbul Havalimanı ile başlayan tahribat, planlanan projelerle artacaktır”
Bakanlığın limit değerlerinin aşağı çekilmesiyle övündüğünü, ancak bakanlığın sitesinde günlük ve saatlik limit aşımlarına dair bilgi bulunmadığı vurgulanan açıklamada İstanbul’un havasının Dünya Sağlık Örgütü standartlarına uygun olmadığına işaret edildi.
“DEPREME HAZIRLIK İÇİN ALTYAPININ DA DAYANIKLI OLMASI GEREKİR”
Kentin su havzaları, orman, mera ve tarım alanları üzerindeki baskıyı azaltmak için nüfusu artırmaya yönelik yatırım ve planlamadan kaçınılması gerektiği uyarısında bulunan ÇMO İstanbul Şubesi, “2009 yılında onaylanan İstanbul ili 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın kentin kuzeyindeki hassas ekosistemlerin korunmasını gözeten esasına sadık kalınmalıdır. Ancak gerçekleştirilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlantı yolları, Kuzey Marmara Otoyolu ve İstanbul Havalimanı projeleri ile birlikte bu ilke açıkça ihlal edilmiştir. Yatırım programına alınan projeler incelendiğinde de bu ihlalin ve İstanbul’un yaşam alanlarına yönelik yapılaşma baskısının devam edeceği görülmektedir” denildi.
Olası İstanbul depremine ilişkin uyarılarda da bulunulan açıklamada, “Depreme hazırlık için bina stokunun yansıra altyapının da dayanıklı hale getirilmesi hayati önem taşımaktadır. Enkaz ve yıkıntı atıklarının yönetimi için plan ve hazırlıkların tamamlanması depremden önce alınması gereken önlemlerdendir” ifadelerine yer verildi.
“İLİÇ GİBİ FACİALARIN YAŞANMA İHTİMALİ YÜKSEK”
ÇMO İstanbul Şube tarafından yapılan açıklamada, “Doğayı bir sermaye birikim aracı olarak gören anlayış, halkın ve doğanın çıkarları yerine karlılık için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaktan çekinmemekte, ekolojik yıkım projelerine karşı açılan davaları ve yargı kararlarını görmezden gelmektedir. 13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik Çöpler Maden İşletmesi’nde yaşanan facia bunun en acı örneklerinden biridir. Yaşanan bu facianın benzerlerinin ülkenin dört bir yanında yaşanma olasılığı oldukça yüksektir. Kapitalist ekonomi politikalarıyla hayata geçirilen yıkım projeleri, dünya genelinde artan sıcak hava dalgalarına, yüzey sıcaklıklarının yükselmesine, deniz suyu sıcaklıklarındaki artışa, hava, su ve toprak kirliliğine neden olarak hem ekosistemler hem de insan yaşamı üzerinde ciddi tehditler oluşturmaktadır” ifadeleri kullanıldı. (İstanbul/EVRENSEL)