5 Haziran Ekolojik yağmaya karşı mücadele günü: Kapitalizmin yeşil yalanı
Hava kalitesinin düştüğü, su kıtlığı ile burun buruna geldiğimiz bu günlerde, kapitalistler ve onların ortakları "yeşil dönüşüm" adı altında günah örtüyor ancak bir yandan da doğayı talan ediyor.
Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel
Özlem Songül ABAYOĞLU
İstanbul
İnsanlık tarihinin 100 bin yıl önce başladığı tahmin ediliyor. Sürekli ve daha çok üretim, daha çok kâr sistemiyle dönen kapitalist sanayileşmenin kısa sayılabilecek 200 yıllık tarihi ise doğanın görülmemiş boyutta yıkım ve talanının da tarihi oldu. Geçen sürede ormanlar yok oldu, su, toprak ve hava zehirlendi, delik deşik edildi, doğanın dengesi bozuldu, kuraklık, iklim değişikliği… Vahşi talan düzeni bugün “yeşil dönüşüm”, “sürdürülebilirlik” adı altında günahlarını örtmeye çalışırken, bir yandan da büyük bir açgözlülükle yağmasına devam ediyor. Devam eden yağmanın sonuçları ise oldukça karanlık.
TÜRKİYE HAVA KİRLİLİĞİ, STANDARTTAN ÇOK FAZLA
Bugün Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her 10 kişiden 9'u hava kirliliğine bağlı nedenlerle hayatını kaybediyor. Dünya genelinde hava kalitesiyle ilgili çalışmalar yapan IQAir şirketinin 2023 raporuna göre, DSÖ tarafından belirlenen PM2.5 standartlarına 134 ülkeden sadece 7’si sahip. Bu ülkeler, Avustralya, Estonya, Finlandiya, Grenada, İzlanda, Mauritius ve Yeni Zelanda. IQAir’e göre Türkiye genelinde hava kirliliğinin PM2.5 seviyesinden 3 ila 5 kat fazla olduğu gözlemlendi. Nüfusun daha yoğun olduğu Marmara Bölgesi ve Ege Bölgesi’nde hava kalitesinin daha düşük olduğu görüldü.
TÜRKİYE’NİN AKCİĞERLERİNE MADEN DELİĞİ
Türkiye’nin hava kirliliğinin neden bu seviyelere düştüğüne bakacak olursak, Türkiye’nin akciğerleri diye adlandırılan yerlerinden Kaz Dağlarının yüzde 79’u maden ruhsat alanı. Kaz Dağları Milli Park Alanı’nın yüzde 80’i, Troya Milli Parkı’nın ise yüzde 10’u ihale ruhsat alanında kaldı. Yüzde 43’ü tarım alanı olan Kaz Dağları yöresinin toplam ruhsat alanı 1 milyon 294 bin 335 hektara yükseltildi. Kaz Dağlarının yanı sıra doğa talanı AKP iktidarı döneminde artmaya devam ediyor. Çalışma alanı sınırları içerisindeki orman alanlarının yüzde 50’si madenler için ruhsatlandırıldı, orman alanlarının yüzde 35’i ihale, yüzde 13’ü arama, yüzde 2’si işleme ruhsat safhasındaki maden ruhsat alanları ile ruhsatlandırıldı. Arazi kullanım niteliğine göre çalışma alanında tarım ve mera alanı olarak tanımlanan alanların yüzde 63’ü madenler için ruhsatlandırıldı. Milli parkların yüzde 54’ü ihale ruhsat alanlarında kaldı.
Kaz Dağlarındaki ağaçların maden şirketleri tarafından kesilmesi, siyanür kullanılarak altın madenciliği yapılması, Kaz Dağları yakınlarındaki su kaynaklarının kirletilmesi, ya da maden şirketleri tarafından kullanılması, tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylülerin tarım arazileri ve mera alanlarına madenci şirketlerin çökmesi bugün çevrenin nasıl kullanıldığını gösterilebilecek ilk örneklerden. Bunun yanı sıra İkizköylülerin tepkisine rağmen Akbelen’in Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerine kömür temin etmesi için Limak Holdinge bağlı Yeniköy Kemerköy Enerji (YK Enerji) Şirketine verilmesi ve Akbelen’deki ağaçların kesilmesi de en yakın örneklerden biri. İstanbul’un akciğerleri denilen Kuzey Ormanları da köprü ve otoyollarla ranta açılıyor.
BAKAN: SU KAYNAKLARI YÜZDE 20 AZALACAK
Bugün insanlığın en büyük sorunlarından biri de temiz suya ulaşım. 2023 yılının başında NASA tarafından yayımlanan ve Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya’nın bir bölümünü gösteren haritada yer altı sularındaki düşüşe yer verildi. Haritaya göre, Türkiye’nin yanı sıra, Fransa, Almanya’nın önemli bir bölümü, Fas, Cezayir gibi ülkeler yer altı sularının en çok azaldığı ülkeler arasında bulunuyordu. Türkiye’nin iklim risk haritasına göre 81 ilin 30’u yüksek ve çok yüksek kuraklık riski altında. 81 ilin 77’sinde ise hem ortalama sıcaklıklar hem de en yüksek sıcaklıklar artıyor. Sıcak günlerin sayısı ise tam 79 ilde artışta. Geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, hava sıcaklıklarının son beş yılda 170 yıla oranla katlanarak arttığını ve 2030 yılına geldiğimizde su kaynaklarının yüzde 20 azalmasını beklediklerini söyledi. “Su kullanımlarımız bu şekilde giderse, hiçbir fark oluşturamazsak ve iklim değişikliği etkileri de artarak devam ederse 6 yıl sonra toplam nüfusumuzun yüzde 49'u, sulanan tarım alanlarının ise yüzde 78'i su yetersizliği riski ile karşı karşıya kalacak” diyen Yumaklı, su kıtlığının nedenini halka yıktı.
SU KAYNAKLARI ÜZERİNE SANTRALLER, HAVZA ÜZERİNE HAVAALANI
Bununla birlikte Türkiye’de sulama suyu olarak kullanılan akarsuların, içme sularının üzerine kurulan toplan 709 adet hidroelektrik santral var ve 23 santral şu an faaliyette. AKP-MHP oylarıyla Meclisten geçirilen Enerji Kanunu’nda değişiklikler içeren talan yasası nedeniyle de bu HES’lerin sayısının artacağı öngörülebilir. “Yeşil dönüşüm” diye pazarlanan HES’ler su kaynaklarının üstüne kurulup, su kıtlığına yol açarken fabrikalardan, tesislerden akan kimyasallar nedeniyle kullanılmaz hale gelen akarsuların sayısı da oldukça fazla. Yıldız Dağlarından doğarak Ege Denizi'ne dökülen 280 kilometrelik Ergene Nehri, ağır metal kirliliği nedeniyle atık kanalı haline dönüştü, 13 Şubat 2023’te maden faciasının yaşandığı Erzincan İliç’te bulunan Fırat Nehri faciayla birlikte siyanür karışma riski ile karşı karşıya kaldı, 2022 yılında ise aynı madenden Fırat Nehri’ne siyanür karıştığı tespit edilmiş, şirkete para cezası kesilmiş ancak şirket kapatılmamıştı. Gediz Nehri ise Manisa'da 6 organize sanayi bölge müdürlüğü, 3 tane dericiler sanayi bölge müdürlüğü olmak üzere toplam 9 sanayi bölgesinin, 160 zeytinyağı işletmesi, 230 salamura sofralık zeytin işletmesinden akan kirlilik nedeniyle kullanılmaz halde. İstanbul’un su havzasına ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın övgü ile bahsettiği İstanbul Havaalanı yapıldı.