Filistin öğrenci hareketi: Oslo öncesi ve sonrası
Öğrenci hareketleri işgalci güçlerin ablukasına ve hükmüne doğrudan meydan okuyordu. Üniversiteler Filistin direnişinin öncüsü olarak, faaliyetleri organize etmekte önemli bir rol oynuyordu.
Batı Şeria’daki İsrail duvarı | Fotoğraf: Justin McIntosh CC BY 2.0
Filistinli bir genç
İstanbul Üniversitesi
Öğrenci hareketleri, fikir hürriyetinde ve köklü toplumsal değişimlerde her zaman mühim bir platform görevi görmüştür. Küresel gerilimin ve öğrenci ayaklanmalarının artmasıyla oluşan zeminde Columbia Üniversitesi'nden başlayarak dünya çapındaki eğitim kurumlarına yayılan, Filistin’in ve hakikatin sesini yaymayı amaçlayan protestolar ortaya çıktı. Bu süreçte üniversitelerin ve eğitim alanlarının öğrenciler adına siyasi katılım için besleyici ortamlar olduğu fikri daha da belirginleşti.
Bu yazı serisinde Filistin öğrenci hareketini Oslo öncesi, Oslo sonrası ve 2000 sonrası olarak üç aşamada ele alacağız ve direnişin yolunda yıldızı parlamaya devam eden birçok devrimci figürün yetişmesine vesile olan Batı Şeria'daki Filistin ulusal öğrenci hareketlerinin tarihine ve doğasına ışık tutmaya çalışacağız. Serinin ilki olan bu yazıda da Oslo öncesi ve Oslo sonrası dönemi inceleyeceğiz.
OSLO ÖNCESİ İŞGALE DİRENİŞİN KISA TARİHİ
Filistin öğrenci hareketlerindeki düşüşte öğrenci hareketinin içinde bulunduğu nesnel koşulların önemini es geçmemek gerekir. Batı Şeria'daki yıllar içinde meydana gelen dönüşümleri anlamak, kasıtlı politikalarla zaman içinde etkilenen öğrenci hareketindeki çelişkili evrimi anlamaya yardımcı olacaktır. Öğrenci hareketinin yaşamakta olduğu bu kriz, özellikle Birinci İntifada'nın patlak vermesi ve üniversitelerin dört yıl boyunca kapanmasından da etkilenmiştir ancak bu tarihten daha önce başlamıştır. Bu hareketler, özellikle 1993 Oslo Anlaşmalarından sonra kurulan Filistin Ulusal Otoritesi'nin ardından net bir gündem eksikliği nedeniyle yönlerini kaybetmiş durumdadır.
Çoğu Filistin mücadele yolu öğrenci liderlikleri tarafından kurulmuştu ve Oslo'dan önce de öğrenci hareketleri, fraksiyonların oluşumunun itici gücüydü. Daha sonra partiler öğrenci hareketlerini kontrol etmeye başladı. Bu yüzden yazımızın başında belirttiğimiz üzere Filistin öğrenci hareketini üç farklı aşama olarak ele almak gerekir: Oslo öncesi, Oslo sonrası ve 2000 sonrası.
Oslo öncesinde, işgale karşı direniş öğrenci hareketlerinin birincil hedefiydi. Grevlerden oturma eylemlerine kadar çeşitli protestolar düzenleyen hareketler işgalci güçlerin ablukasına ve hükmüne doğrudan meydan okuyordu. Bu nedenle üniversiteler Filistin direnişinin öncüsü olarak, faaliyetleri organize etmekte önemli bir rol oynuyordu.
Eğitim çevrelerinden ortaya çıkan entelijansiya, özelikle Fatah ve Kurtuluş Cephesi gibi sol örgütlerin bel kemiğini oluşturuyordu. 1987'de İslami Blok tarafından kurulan Hamas ise günümüzde İslami hareketin öğrenci kanadını temsil ediyor.
Bu dönemde, Filistin Öğrencileri Genel Birliği, askeri eğitim kampları kurarak ve kendilerini Filistin devriminin yedek taburu olarak kabul ederek, silahlı direnişi Filistin'i özgürleştirme mekanizması olarak benimsemiştir. İşgal güçleri, Filistin öğrenci hareketinin etkili rolünü kabul etmek zorunda kalmış ve etkisindeki kuvveti üç ana nedene bağlamıştır: destekleyici üniversite ortamı, Oslo öncesinde üniversitelerin dış müdahalelerden bağımsızlığı ve üniversitelerin eğitim ve kültürle entegrasyonu.
Bu hareketleri bastırmak amacıyla, işgalci güçler 1980'de bir askeri emir çıkararak yüksek öğrenim kurumlarını askeri yönetim altına almış, öğrenci kaydını ve fakülte atamalarını kontrol etmeye çalışmış, bir terör örgütü olarak nitelendirdikleri Filistin Kurtuluş Örgütü'nü tanımamaları için Filistinli ve yabancı öğretim üyelerini zorlamıştır. Üniversiteler ve öğrenciler bu tedbirleri reddetmiş, eğitim sürecini korumak ve askeri emirleri çiğnemek için bir mücadeleye girişmiş, öğrenci hareketinin genişleyerek kamusal alanına geçmesiyle Filistinli örgütler gibi roller üstlenmesine rol açmıştır.
Oslo'nun siyasi ve ekonomik sonuçları nedeniyle öğrenci hareketlerinin karşılaştığı zorluklar artmıştır. Oslo Anlaşması sonrası Fatah'ın liderliğinde kurulan Filistin Ulusal Otoritesi'nin '67 topraklarındaki varlığıyla birlikte, Siyonist projelere direnmek ve işgalin bir kolu gibi hareket ederek muhaliflere zulmeden Filistin siyasi sistemine karşı durmak arasında parçalanma, yüksek eğitim maliyetlerinin artması ve yüksek öğrenimin küreselleşmesi ve özelleşmesi gibi birçok zorluk ortaya çıkmıştır.
OSLO’DAN SONRA FİLİSTİN ÖĞRENCİ HAREKETİ
Bu zorluklar, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve sol hareketler arasındaki kimlik krizinin artması gibi küresel sol güçlerin çöküşüyle yakından bağlantılıydı. Filistin bağlamında, sol hareket, Ulusal Otorite'nin kurulmasından sonra toplumda meydana gelen yapısal değişimlere uyum sağlayamadı. Solun 70'ler ve 80'lerde dayandığı kitle, sendika ve gönüllü örgütler, kâr amacı güden sivil toplum örgütleri lehine geriledi. Sayıları önemli ölçüde artan bu örgütler gönüllülüğünü kaybederek dış finansmana bağımlı hâle gelmiş, finansörlerin koşullarına uygun programlar benimsemek üzere sol kadroları kendine çekmiştir.
Örneğin, birçok feminist örgüt kadınların güçlendirilmesini savunurken, bu güçlendirmeyi ekonomik ve sosyal alanlarla sınırlamış, siyasi güçlendirme ve işgale karşı direnişi ihmal etmiş, bu da güçlerin kültürel ve örgütsel tabanını zayıflatmış, entelektüel netliği bulandırmış, üyeleri toplumun yaygın geleneklerinden etkilenmiş ve parti eğitimi zayıflamış, birlikteliğin önemi konusunda farkındalığı olumsuz etkilemiş ve parti kazançlarına daha fazla odaklanmaya yol açmıştır.
Filistin Kurtuluş Örgütü içindeki kota sistemi, her fraksiyonun temsil edilmek için bağımsızlığını sürdürmeye çalışmasıyla bölünmeleri pekiştirmiş, pozisyon ve sıraları birleştirme girişimlerinin başarısız olmasına neden olmuş, bu da Filistin siyasi partilerinde fraksiyonculuk ve aşırılığı artırmıştır.
Oslo'dan sonra Filistin üniversiteleri büyük ölçüde bağımsızlıklarını kaybetmiş, Filistin Otoritesi'nin politikalarını uygulamaya başlamıştır. Öğrenci faaliyetleri kısıtlanmış, güvenlik aygıtları üniversite alanlarını kontrol etmiştir. Otorite, Oslo Anlaşması'na karşı çıkan öğrenci hareketlerine, özellikle Hamas, İslami Cihad ve Halk Cephesi gibi hareketlere karşı tutuklama kampanyaları başlatmış, Fatah ve Hamas arasındaki bölünmeden sonra yoğunlaşmıştır. Aynı zamanda Fatah'ın öğrenci yapılanmasını bir icra kolu olarak kullanmış, kadrolarını bürokratik ve güvenlik aygıtlarına dahil etmiştir. Öğrenci hareketlerinin bu anlaşmanın sonuçlarına ve Fatah'ın Filistin karar alma sürecindeki tekelleşmesine direnme çabasıyla, öğrenci hareketleri ve siyasi partiler, ideolojik farklılıklara rağmen yeni ittifaklar kurmuş, İslami Blok sol partilerle ilk kez ittifak yapmıştır.
Ortaya çıkan ideolojik ve siyasi sorunlara rağmen, öğrenci hareketleri, öğrenci topluluklarını organize etme, temsil etme ve taleplerini formüle etme konusunda en yetenekli olarak kalmıştır. Üniversite seçimleri düzeyinde olsa bile, Filistinlilerin demokrasiyi gerçekleştirme hayalini somutlaştırmışlardır.