Kanun taslağı iklimi değil, ticareti koruyor
TBMM’ye gelmesi beklenen iklim taslağını değerlendiren Dr. Serkan Köybaşı, AB’nin ticaret için yeşil mutabakatı zorunlu tuttuğunu hatırlatarak, “Taslak iklim için değil, AB ile ticaret için” dedi.
Fotoğraf: Pixabay
Özer AKDEMİR
İzmir
TBMM’nin gündemine bu yıl içinde gelmesi beklenen iklim kanununun içeriği hâlâ bilinmiyor. Bu “gizli” kanun taslağı ile ilgili şu ana kadar en somut bilgi ağustos 2023’te Ankara Sanayi Odasının internet sitesinde yayımlanan metin. Hükümet kanadından taslağa dair herhangi bir bilgi ortaya konulmadığı için kanun taslağı ASO’nun sitesinde bulunan haliyle tartışılıyor ister istemez.
İklim kanunu taslağı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hayvan ve Doğa Hukuku Laboratuvarı Kurucu Direktörü Dr. Serkan Köybaşı, birçok yönden eksik bulduğu taslakta Türkiye’nin emisyon azaltım hedeflerine de yer verilmediğine dikkat çekiyor. Köybaşı taslakta iklim değişikliği ile mücadelede izlenecek politikaların çerçevesini de net olmamakla birlikte detaylı hazırlanan bölümlerin emisyon ticareti sistemine ilişkin olmasına dikkat çekerek; “Uzmanlara göre bu haliyle kanun taslağı, iklimi değil, AB ile ticareti korumayı hedefliyor” diyor.
TASLAĞA RESMİ BİR SAYFADAN ULAŞMAK MÜMKÜN DEĞİL
Ortada bir iklim kanunu tasarısı olmasına rağmen bu taslağa resmi bir sayfadan ulaşılamadığının altını çizen Köybaşı, üzerinde değerlendirmelerde bulunulan taslağın doğru olup olmadığının da belirsizliğini koruduğunu söylüyor. İklim kanunu taslağında herhangi bir azaltım hedefinin olmadığını ifade eden Köybaşı, hangi tarihe kadar ne kadarlık azaltım yapılacağının, 2053’te net sıfıra ulaşmanın hedeflendiğinin kanunda bulunmadığını dile getiriyor.
EN AYRINTILI BÖLÜM EMİSYON TİCARETİ İLE İLGİLİ
Kanunun bütün bakanlıklara, yerel yönetimlere, belediyelere görevler verdiği fakat bunların yerine getirilip getirilmediğinin ne şekilde denetleneceğinin belirsiz olduğuna işaret eden Köybaşı, “Burada bir samimiyetsizlik söz konusu: ‘Biz bunu kanun olarak yapıyoruz; yurt dışına Türkiye’de bir kanun olduğunu söyleyeceğiz, ama onlar zaten içeriğinin pek farkında olmayacaklar.’ Böyle bir bakış açısı var” diyor. Basına yansıyan 17 sayfalık taslak metinde azaltım hedefi doğrultusunda hiçbir sayı, hiçbir tarih verilmediğini, herkese içeriği belli olmayan görevler verildiğini aktaran Köybaşı, “Ancak 10. sayfadan sonra oldukça ayrıntılı bir bölüm geliyor, o da emisyon ticaret sistemine ilişkin. Anlıyoruz ki bu kanun, aslında iklim kanunu filan değil. Avrupa Birliği’nin, kendisiyle ticaret yapan tüm ülkeleri zorunlu tutacağı Yeşil Mutabakat sisteminin dışında kalmamak ve ticaretin aynen devam edebilmesi için öngörülmüş bir kanun taslağı” vurgusu yapıyor.
BAZI TEHLİKELİ MADDELER VAR
Parlamentonun iklim kanununda, ilerideki hükümetleri de bağlayacak bir çerçeve çizmesi gerektiğini belirten Köybaşı, “Kanun kısa erimli ve belirsiz değil, uzun yıllara yayılan, somut, düzenleyici bir işlem olmalı. Ayrıca taslakta tehlikeli maddeler de bulunuyor. 3. madde’nin 5, 6 ve 7. fıkraları bence çok sorunlu. Eğer taslak bu şekilde kanunlaşırsa, Anayasa Mahkemesine gitmeleri halinde iptal edilme olasılıkları var. ‘Ben veya görevlendirdiğim bir kişi veya kurum, iklim değişikliği ile mücadele adı altında herhangi bir şey yapıyorsa, siz, gerçek kişi de olsanız tüzel kişi de olsanız bu projeleri desteklemekle yükümlüsünüz’ deniyor. Bu kapsamda ben artık nükleer tesislere karşı gelemeyebilirim veya tarihi eserlerin üzerine yapılmak istenen ya da bir köyü yok edecek bir baraja karşı çıkamayabiliriz. Bu otoriter bir yaklaşım” şeklinde konuştu.
"KALKINMA" EĞER "BÜYÜME" ANLAMINDAYSA…
Köybaşı’nın taslakta dikkat çektiği diğer bazı kısımlar da şöyle;
- 3. maddenin 6. fıkrası da yetki devri olması nedeniyle sorunlu. Kanunun belirlemesi gereken tedbirler, koordinasyon ve planlama, herhangi bir çerçeve belirlenmeden Cumhurbaşkanlığına bırakılmış. Bu yasama yetkisinin devri ve Anayasa’ya aykırı.
- 3. madde’nin 7. fıkrası da bunun bir iklim kanunu olmadığını gösteren bir düzenleme. İklime ilişkin alınan tedbirler ülkenin kalkınmasına aykırı bir şeyler ortaya çıkarıyorsa, bunu kenara koyacağız. Tabii buradaki ‘kalkınma’ kelimesini ‘büyüme’ olarak algılıyorum; refah seviyesindeki veya hayat kalitesindeki kalkınma gibi bir algıyla yazıldığını düşünmüyorum. O ‘kalkınma’ eğer ‘büyüme’ anlamındaysa, iklim değişikliği kanununun özü ortadan kaldırılmış oluyor diyebiliriz