06 Haziran 2024 16:33

Sinemamızda devrimci bir soluk: Genç Sinema

Yerel bir “3. Sinema” hareketi olarak etiketleyebileceğimiz Genç Sinema ile Yeşilçam arasında, 3. Sinema-Hollywood ilişkisiyle bir koşutluk kurulabilir.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Efe AL

Boğaziçi Üniversitesi

 

Solun yükselişi ile beraber 1968 olaylarına giden süreçte devrimci akımlar kuvvetle ivmelenirken ortaya çıkan Genç Sinema hareketi; Yeşilçam’a karşı duran, halk kitlelerini harekete geçirmek gayesiyle kameralarını sokağa indiren, imece usulü toplanarak çektikleri filmler ile toplumsal sorunları eleştiren, devrimci, idealist bir anlayışı temsil eder. Genç sinema, Türkiye’de Sinematek’in kurucusu Onat Kutlar’ın da teşvikiyle 1968’de bir bildiri yayımlayarak kendini ilan etti. Mezkur bildiri Onat Kutlar, Ece Ayhan, Jak Şalom, Üstün Barışta ve Artun Yeres tarafından kaleme alındı. Adı anılan isimlerin dışında Genç Sinema hareketi ve aynı isimdeki dergiye katkı sunanlar arasında Enis Rıza, Erden Kıral, Üstün Barışta ve Veysel Atayman gibi kişiler de yer aldı.

SİNEMANIN DEVRİMCİ YOLU

Yayınladıkları bildiriyle “devrimci, halka dönük ve bağımsız” bir sinemayı gerçekleştirmek için örgütlendiklerini beyan eden Genç Sinemacılar; sanatın halktan bağımsız olamayacağını ve benimsedikleri halk kavramının emekçi, proleterya halk sınıfı olduğunu vurguladılar. 1968 yılı itibariyle kapitalistleşen Türkiye’de, sömürü ve emek gibi kavramların artık “emeğin sömürülmesi” ardından “bir sınıfın başka bir sınıfın emeğini sömürmesi”ne dönüşerek toplumsal gerçekliğin dilin içinde somutlaştığını gözlemlediler. Bu emareler ışığında toplumun bilinçdışında kelimelerin yeni çehrelerinin yer ettiğini dolayısıyla toplumun sınıf mücadelesini içselleştirebilecek olgunluğa eriştiğini düşündüler. Bu değişimden kaynaklanan toplumsal potansiyeli pekiştirmek ve harekete geçirmek amacıyla kısa film, belgesel, grev ve eylem kayıtları çektiler. Aynı zamanda Sinematek’te gösterim yapmakla sınırlı kalmayıp proleter kitlelere ulaşmak için sendikalarda, okullarda, kıraathanelerde, köylerde çektikleri filmleri gösterdiler.

“Genç Sinema yeryüzündeki bütün Yeşilçamlara kesinlikle karşıdır” düsturuyla Genç Sinemacılar, politik ve estetik kaygılardan noksan buldukları Yeşilçam anlayışına taban tabana zıt bir noktada konumlandılar. Günün sermayeperver sömürü düzeninin parodi düzeyinde minyatür bir tasviri olan Yeşilçam sineması, Genç Sinemacıların şiddetle yadsıdığı çürümüş toplumsal düzeni temsil ediyordu. Yeşilçam; Genç Sinema’nın değiştirmeyi vaat ettiği ekstrem çalışma şartları ve karşılıksız emek paradigması içerisinde seri üretim ve sanatsal hasletlerden yoksun binlerce kalitesiz film ile mevcut düzenin propaganda aracı olma vazifesini üstlendi. Etik olmayan set içi hiyerarşi ve adaletsiz çalışma şartlarında ürettikleri niteliksiz filmler; içerdikleri folklorik ve harcıalem ögelerle emekçi sınıfı filister, lümpen, dağınık, hareketsiz halk kitleleri olarak şartlandırma işlevi taşıdı.

Yerel bir “3. Sinema” hareketi olarak etiketleyebileceğimiz Genç Sinema ile Yeşilçam arasında, 3. Sinema-Hollywood ilişkisiyle bir koşutluk kurulabilir. 3. Sinema ve Genç Sinema hareketleri, adı anılan diğer anlayışlara karşı çıktılar; toplumu Marksist bir açıdan bilinçlendirmek dahası bu bilinci eyleme dönüştürmek amacıyla devrimci-aktivist filmler çektiler.

BAĞIMSIZ FİLM ÜRETİMİ

Bağımsız bir sinema şiarını önceleyen Genç Sinemacılar film çekimi için gerekli bütçeleri şirketlerden, fonlardan almayı reddettiler ve biletsiz gösterimler gerçekleştirdiler. Doğal olarak sayısız ekonomik zorlukla karşılaştılar. Bu ilkeye öyle candan bağlı kaldılar ki Hisar Kısa Film Yarışması’nda ödül parası için Shell’in sponsorluğu söz konusu olduğunda Hisar Festivali aleyhinde beş bildiri yayınladılar. Bu sert tenkitler sonucunda Hisar Yarışması ile hareketin arasındaki husumet; iki kanadın da darbe sonrası tasfiye edileceği 1971 yılına kadar, günümüzde dahi bu anlaşmazlığın giderildiği söylenemez, onarılamadı.

Bahsi geçen bağımsızlık ve alturism ilkesine ibadet edercesine bağlı kalan Genç Sinemacılar filmlerini imece usulü, kolektif biçimde çektiler. Kazanç sağlama erki bulunmayan filmler; gerekli araçlar ödünç alınarak, karşılıksız oynanarak çekilebildiler. Gerilla tarzı çekilen bu filmlerde tüm film ekibini de Genç Sinemacıların kendileri oluşturmaktaydı. Dahası bazı amatör sinema toplulukları yalnız İstanbul ve Ankara’da değil Eskişehir gibi Anadolu illerinde de kendi başlarına örgütlenerek kısıtlı imkanlarla filmler çektiler. Bağımsız oluşan bu topluluklar sonraları Genç Sinema’ya eklemlendiler. Gerilla olarak film çekmeye çalışmanın tarif edilemez derecede meşakkatli olduğunu vurgulamak için Genç Sinemacılardan Enis Rıza Sakızlı, bir söyleşisinde kamerasının filminin bittiğini ve eylem çekimlerine devam edebilmek için Ulaş Bardakçı’nın kendisine film temin ettiğini ifade etmişti. Ulaş Bardakçı ve eylemciler içinde ekipman bulunan bir polis aracını sallamak yordamıyla bu filmleri elde edebilmişler. Günün şartlarında film çekimi için gerekli herhangi bir aracı temin etmek -bilhassa benimsedikleri ilkeler ve yoksullukları göz önüne alındığında- büyük zorlukların üstesinden gelmek anlamına geliyordu. Bu husus yalnız film çekimi için değil, aynı zamanda filmlerin çoğaltılması ve gösterilmesi için de geçerliydi. Filmleri patates çuvallarında taşıdılar ve gösterim yapmaya beş parasız gittikleri Anadolu’da konaklama için yabancıların nezaketine güvendiler. Genç Sinemacılar, 3. Sinema’ya benzer biçimde gerilla filmler çektiler ve devrimsel-didaktik idealleri ışığında gayrimeşru yollardan bu filmleri halka ulaştırmaya çabaladılar. Devletin sansür politikaları ve anti-sol uygulamaları, tüm sol yapılanmalarda olduğu gibi onları açıkça faaliyetlerini gerçekleştirmekten alıkoydu. Filmlerini özgürce gösterememelerinin ötesinde daima tutuklanma tehdidiyle karşı karşıya bırakıldılar.

GENÇ SİNEMA’YI TOPLUMSAL BELLEĞE KAZANDIRMA

Genç Sinema, gözü pek ve ortodoks tavırları ile kendisini tesis edip destekleyen Hisar Festivali ve Sinematek gibi oluşumlarla kısa sürede çatışma içerisine girdi. Sosyalist örgütlerde sıkça rastlanan bir yıpranma yaşadı. 12 Mart 1971 darbesinin ardından hareketin merkezi basılarak, çektikleri filmlere el konuldu. Bu el konma ile hareket fiilen son buldu. Daha sonrasında sakladıkları filmleri DİSK’e teslim etseler bile 80 darbesinde, geride kalan filmleri de benzer bir kaderle karşılaştı. Fakat tüm bunlara rağmen az sayıda filmi saklamayı ve “diplomatik bagaj” gibi yollar ile bazı filmleri yurt dışına kaçırmayı başardılar.           

Günümüzde, Salt’ta sürdürülen Hisar Kısa Film Yarışması üzerine yoğunlaşan bir araştırma ile kişisel arşivlerde kalan dönemin filmlerinin restore edilmesi amaçlanıyor. Bu çalışma dahilinde Muammer Özer’in “Toprak Adamın Hikayesi” filmi ve Mehmet Gönenç’in çektiği, Mustafa Irgat ve Emine Sevgi Özdamar’ın oynadığı “Altmış Onüç Ondokuz” isimli filmler halihazırda restore edildi. Bütün bunların dışında Genç Sinemacılardan Artun Yeres, I. Hisar Yarışması’nda ödül alan “Çirkin Ares” isimli kayıp Vietnam Savaşı filmini 2003 yılında yeniden çekti. Hareket; uğradığı tüm tahakküm, sansür ve zulme karşın unutulmamak, kuruluş felsefesini etkin kılmak için yaşama tutunmayı sürdürüyor. Yaklaşık üç yıl sürebilen Genç Sinema hareketi, devrimci duyarlığı ile Türkiye’de sinemanın Yeşilçam’dan kurtulmasına önayak oldu. Endemik bir 3. Sinema uyarlaması olarak Genç Sinema, günümüz sinemasına etkilerini sürdürmektedir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Yeni bir kadın hikayesi: Bahar

SONRAKİ HABER

Okul müdürü öğrenciyi dövdü, olay örtbas edildi iddiası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa