Filistin’le dayanışmayı antiemperyalizmle beslemeliyiz!
Bugün kapitalist üretim ilişkilerinin bir unsuru olan emperyalizme karşı olmak aynı zamanda kapitalizme karşı olmaktan geçiyor.
Fotoğraf: Evrensel
Mert AKYILDIZ
Adana
Yedi aydan beridir Siyonist İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyor. Bu süreç içerisinde on binlerce Filistinli yaşamını kaybederken birçok hastane, okul ve şehrin bombalandığı bir tablo söz konusu. Emperyalist devletlerin Ortadoğu’daki mevzilenişleri pay kapma mücadeleleri açısından da adeta bir köşe kapmacaya dönüşmüş durumda. Öyle ki savaşın tarihsel sürecinde sözde “tarafsız” olarak konumlanan ABD bugün doğrudan savaşın bir tarafı olarak hareket ediyor. Biden bir taraftan kendisini doğrudan “Siyonist” olarak adlandıran ilk ABD başkanı olurken aynı zamanda savaşın başlangıcından itibaren İsrail’e hava ve kara desteği sağlıyor. Savaş gemilerini Doğu Akdeniz’e getirerek hem buradaki yığınaklarını güçlendiriyor hem de savaşı kendisinin Ortadoğu politikaları açısından bir araç haline getiriyor. ABD’nin Ortadoğu’daki koçbaşı görevini gören İsrail için başta İran olmak üzere diğer ülkelere gözdağı vermekten geri durmuyor. Bütün bu yaşananlar karşısında ise kendisini Filistin dostu olarak adlandıran birçok bölge ülkesi üç maymunu oynayarak itidal çağrısı yapmanın ötesine geçmedi. Bölgede pek çok ilişkisi olan Rusya ve Çin gibi ülkeler ise tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmenin dışına çıkmayan bir durumda kalıyorlar.
EMPERYALİSTLERİN PAY KAPMA MÜCADELELERİ HARARETLENİYOR
Bugün dünyanın içerisinde bulunduğu durum emperyalistler arasındaki paylaşım savaşını gün geçtikçe alevlendirirken, petrol, doğalgaz ve ucuz işgücünün yoğun olduğu Ortadoğu coğrafyası bu savaştan payını kan, yıkım ve gözyaşıyla alıyor. Tabloya bakılacak olunursa bugün yaşanan savaşın bir dinler savaşı değil tam aksine emperyalizm ve savaşlar sorunu olduğu apaçık bir biçimde duruyor
Türkiye’nin bütün bu olaylar karşısında aldığı tutuma gelecek olursak itidal çağrısının ilerisine gidemeyen, ambargo meselesini dillendiremeyen, kuru hamaset ve din kardeşliği güzellemelerinin ötesine geçemeyen durumda. Gerçekleşen sokak protestoları sonrasında İsrail’le yapılan ticari anlaşmaların son bulduğunu bir taraftan ilan ederken diğer taraftan Azerbaycan, Mısır gibi üçüncü ülkeler üzerinden ticaret devam ediyor. 2022 yılı verilerine göre İsrail Türkiye’nin en fazla ticaret yaptığı 10. ülke durumunda. Son 20 yıl içerisinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi yüzde beş yüzün üzerinde büyüme kat etmiş. Diğer taraftan Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki en büyük üslerinden olan Kürecik ve İncirlik askeri üsleri ABD’nin Ortadoğu’ya olan müdahalelerinin merkezi konumunda bulunuyor.
ULUSLARARASI DAYANIŞMA BÜYÜYOR
Bugün ABD’de Filistin için gerçekleşen eylemler, Vietnam savaşında gerçekleştirilen protestolarla neredeyse aynı durumda. İngiltere’den Hindistan’a, Fransa’dan Yunanistan’a kadar dünya halkları enternasyonalist bir dayanışma içerisinde hareket ederek ülkelerine geri adım attırmaya çalışıyorlar. İrlanda, İspanya, Norveç gibi ülkeler Filistin’i tanıdıklarını açıklayarak halkın baskısından kurtulmak istiyor. Brezilya’nın da İsrail Büyükelçisi’ni geri çağırmasıyla devam eden süreçte bu adımlar emekçilerin öfkesini dindirmiyor, talepleri karşılamıyor.Türkiye’de de eylem ve protestolar devam ederken ODTÜ, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi gibi yerlerde antiemperyalist tutumla örgütlenen örnekler olmakla birlikte henüz üniversitelerde Avrupa örneğinde olduğu gibi kitlesel öğrenci eylemleri örgütlenememiş durumda. Diğer taraftan pek çok üniversite yönetimi eylemleri kendisi organize ederken okuldaki İslamcı, ülkücü öğrenci gruplarının ve örgütlerini büyümesi hedefine hizmet etmeye yöneliyor.
Diğer ülkelerdeki eylemlere yönelik saldırıları protesto ediyorken, Türkiye’de İsrail’le ticaretin kesilmesi talebiyle SOCAR’ın önünde eylem düzenleyenlere şafak operasyonu yapan kendi devletinin uygulamalarına üç maymunu oynuyor.
Filistin davasının sahiplenilmesini bir doğu-batı çatışması olarak görmek, Yahudi- Müslüman tartışmasıyla izlemek yanılgısı AKP etrafında kümelenen akademi/yazar çevrelerine gün doğurmuş görünüyor. Aşağıda Filistin’in yanındayız diyerek ülkücü/gerici gruplarla eylem düzenlenirken, yukarıda politik ideolojik olarak Filistin’i ABD karşıtı, antiemperyalist içeriği dinci-gericilikle yer değiştirmiş bir lafta antiemperyalizm örgütleniyor. Üstelik Dokuz Eylül’de olduğu gibi öğrencilerin üniversiteyle iş birliğinde olmadan ses çıkarma eylemi örgütlemesi bile engellenmek isteniyor.
REKTÖRLER ÜNİVERSİTENİN DÖNÜŞÜMÜNDE FİLİSTİN’İ KULLANIYOR
Çukurova Üniversitesi’nde Rektörlük çağrısıyla bu eylemleri yapan yerlerden biri oldu. Hal böyle olunca şu sorular doğdu: AKP, MHP milletvekilleri, kaymakamları gezmesiyle ünlenen Rektör Meryem Tuncel bu ziyaretleri yaparken İsrail’e hükümet eliyle yapılan destekleri gündeme getiriyor mudur? Atanmış bir Rektör olarak Çukurova Üniversitesi’ne “yerleşen” Meryem Tuncel, öğrencilerin her türlü akademik sorunları karşısında örgütlenmesi karşısında ne diyordur? Yaptıkları eylemleri göstermelik olan yapan Rektörlük, neden bu eylemleri pek çok gerici örgütlenme ile birlikte yapmaktadır?
Biz kısa yoldan cevabını verelim: Rektörlük, AKP ve Erdoğan’ın izinden giderek “Kurtla yiyip, çobanla ağlamaktadır.”
SİYONİZMİ BESLEYEN İLİŞKİLERİ BİZ KESMELİYİZ
Son 15 yıllık süre içerisinde ortaya çıkan Suriye İç Savaşı, Azerbaycan-Ermenistan Savaşı, Ukrayna-Rusya Savaşı ve son olarak da İsrail’in Filistin işgali bugün açısından emperyalizmin ulaştığı barbarlık seviyesini göstermekte. Dünya halkları barıştan, emperyalist tekellerse çıkarları için savaştan yana tutum alıyor. Tüm ülke hükümetleriyse bu savaşlardan çıkar sağlamak için pozisyon alıyor, Enerji, silah vb. tekellerinin ihtiyaçlarını karşılamak için başta bölgemiz olmak üzere hiçbir yeri kan gölüne çevirmekten imtina etmiyor. Bugün açısından emperyalizm dış bir sorun olmaktan ziyade baştan aşağı her ülkenin bir iç meselesidir. Öyle ki, hükümetler ülkeleri uluslararası tekellerin yağmasına açarak emperyalistlere can suyu oluyor.
Bugün kapitalist üretim ilişkilerinin bir unsuru olan emperyalizme karşı olmak aynı zamanda kapitalizme karşı olmaktan geçiyor. Bugün şüphesiz dünya halklarının emperyalist politikalara karşı tepki ve protestosu ne kadar önemliyse kendi burjuvazisine karşı mücadele tutumu da bir o kadar önemlidir. Şimdi, bulunduğumuz bütün alanlarda, Siyonist İsrail Devletiyle, akademik, askeri, ticari ve siyasi bütün ilişkilerin kesilmesi talebini büyütelim! Savaşa ve soykırıma can suyu olan ilişkilerin kesilmesi için makası Türkiye gençliği olarak biz keselim!