Geldi bir tufan gitti bir boran: Fenerbahçe kongresi
Mourinho transferi, seçim ofisleri ve sonunda televizyon programında karşı karşıya gelen Ali Koç ve Aziz Yıldırım ikilisi... Sezon sonundan bu yana gündemden düşmeyen kongre sürecinde neler yaşandı?
Fotoğraf: Ali Atmaca/AA
Metin TAŞKIRAN
Fenerbahçe’nin olağan seçimli genel kurulu, Ali Koç’un yeniden başkan seçilmesiyle sonuçlandı. Sezon sonu eski Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın adaylığını açıklamasıyla başlayan, ünlü teknik direktör Jose Mourinho’nun transferiyle pik yapan süreç iki başkan adayının cumartesi akşamı televizyon düellosuyla gündemi belirledi. Geldi bir tufan gitti bir boran, 27 bine yakın oy kullanılan kongrede Ali Koç 16 bin 464 oy ile tekrar başkan seçildi. Ardından Yıldırım, Koç ile sahneye çıkarak rakibini tebrik etti ve Fenerbahçe için elinden geleni yapacağını söyledi.
Henüz bir gün önce tribünlerde “Bu devirde kimse sultan değil, bezirgan değil. Bu kadar güvenme kendine Aziz Yıldırım” diye ritim tutturan kongre üyelerinin büyük bölümü, 24 saat ancak geçmişken artık Aziz Yıldırım lehine sloganlar atıyordu. Peki sezon sonundan bu yana gündemden düşmeyen bu kongre sürecinde neler yaşandı.
ADAYLIK AÇIKLAMALARI, KARARSIZLIKLAR, ADAYLIKTAN ÇEKİLMELER…
Futbolda 6 yıllık başarısız Ali Koç yönetiminin ‘olur’ da vermesiyle birlikte Sadettin Saran’ın aday olacağı uzun süredir gündemdeydi. Ali Koç’un aday olmayacağına yönelik beyanları ile Saran’ın adaylığı daha da belirginleşmişti. Saran’ın adaylık haberlerinin ardından Eski Başkan Aziz Yıldırım’ın ağzından “Saran adaysa ben de adayım” söylentileriyle geçen gündem, mayıs ayında Saran’ın resmi adaylık başvurusunu yapmasıyla sürmüştü. Ancak Saran’ın adaylığının akıbeti Koç’un aday olmamasına bağlıydı.
Yönetime geldiğinden bu yana aldığı kararlar kadar kararsızlıklarıyla da öne çıkan Koç, bir kez daha son anda fikir değiştirdi ve adaylığını açıkladı. Saran bu hamlenin ardından adaylıktan çekilirken Yıldırım da yarışın içinde olacağını “Çocuklar artık üzülmesin” diyerek duyurdu.
Yıldırım, eski itibarına göre oldukça ‘yumuşak’ açıklamalar ve ‘mutlu’ profil ile sahneye çıkmıştı. Mourinho açıklamasıyla da birlikte başkanlık yarışında öne geçmiş gibi görünüyordu. Yıldırım ayrıca açtığı seçim ofisi ve kampanya posterleriyle yarışı bir yerel seçim havasına sokmuştu.
‘PROPAGANDA’ SÜRECİ
Koç yönetimi bu ‘yeni Yıldırım’ imajına önce sessiz kalmıştı. Sonrasında Ali Koç’un gerçekleştirdiği “geçmişten bırakılan borçlar” merkezli konuşmalar ise Koç’a eksi yazıyor gibi görünüyordu.
Ancak Acun Ilıcalı’nın da arasında olduğu yeni ve iddialı bir listeyle seçimlere giren Koç yönetimi, Jose Mourinho’nun transferi hamlesiyle rüzgarı tekrar lehine çevirmişti.
Mourinho hamlesine kadar görece başarılı bir iletişim stratejisi yürüten Yıldırım tarafı ise ilk savrulmayı bu transferin ardından yaşadı. “Ben söylemesem transfer etmeyeceklerdi” söyleminin sonuna nokta koymayı başaramayan Yıldırım, “Benim anlaştığım paranın altına imza atamazlar demek ki açıktan para veriyorlar” diyerek hem açıklamalarını sertleştirmiş hem de ‘eski Aziz Yıldırım’ı geri getirmişti. Eski başkan, Koç’un yeni yönetim listesindeki Acun Ilıcalı’ya ise “Dominik'te 'FETÖ'cülere pasaport veriyormuş!”, “Adnan hoca konusuna girersem, sokağa çıkamaz” şeklindeki ifadeleriyle yüklenmişti. Ülke gündemi açısından ortaya atılan bu ciddi iddialar, Fenerbahçe cephesinde “Söylenmeyecek sözler”, “Fenerbahçe’ye zarar veriliyor” gibi yaklaşımlarla hoş karşılanmadı. Gelinen noktada Koç yönetimi için seçimi kazanmak “aman bir kaza yaşanmasın” tedirginliğiyle birlikte daha belirginleşmiş oldu.
KONGRE GÜNÜ
Kongrenin ilk günü divan başkanlığı seçiminin yöntemi ve kongreye sunulan gündemlere ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını söyleyen Yıldırım, kürsüyü işgal ederek kısa bir konuşma yapmış ve kongreyi terk etmişti. Daha sonra kendi ofisinde gazetecilerin karşısına çıkan Yıldırım, sürece ilişkin rakibine çeşitli suçlamalar da yönelterek neden kongreyi terk ettiğini anlatmıştı.
Ali Koç ise Yıldırım’a son kez televizyona çıkalım çağrısı yapmıştı. Karşısındaki Galatasaray Başkanı Dursun Özbek de olsa, kongre rakibi Aziz Yıldırım da olsa yaşanan gelişmelere sürekli “Televizyona çıkalım”, “Çık karşıma konuşalım” şeklinde karşılık veren Koç için sıradan bir açıklamaydı bu. Ancak her zamankinden farklı olarak akşam saatlerinde basına Koç ve Yıldırım ikilisinin televizyona çıkacağı bilgisi düştü. Nihayetinde saat 23.15 civarında ikili Habertürk canlı yayınında karşı karşıya geldi. Başlangıcında Yıldırım’ın hamlesiyle tokalaşan ikilinin sürekli topu birbirine attığı, moderatör Ahmet Selim Kul’un pek umursanmadığı program reyting rekorları kırarken izleyenleri tatmin edecek bir sonuç ise çıkmadı. İki zengin erkeğin birbirlerine “Senin arkadaşın bunu dedi”, “Bunun adamı şöyle konuştu” şeklinde sürdürdüğü, sunucu Kul’un reklama çıkmasına bile izin verilmediği, program kapanışında dahi umursanmadığı, sonucunda ise hiçbir şeyin bir yere varamadığı program en çok Fenerbahçe’ye kaybettirse de ikilinin arasındaki sorunlar çözülmüş gibi yapıldı.
İlk günkü gerginlikten uzak geçen seçim günü, 2018'deki seçimde oy kullanan 21 bin 350 kişiyi geçen seçmeniyle oy rekoru kırdı. Kazanan aday Ali Koç’un, Aziz Yıldırım’ın yanına giderek rakibini tebrik etmesi sonrasında ikilinin birlikte sahneye çıkmasıyla birlikte her biri ayrı bir tartışma yaratan bu kongre süreci “Fenerbahçe’de birlik” havası ile son buldu.
KAPANIŞ
Son olarak sürece dair iki kelam; Fenerbahçe Sportif Direktörü Mario Branco, Mourinho’nun transfer sürecine dair şöyle aktarmıştı: “Hocamıza şunu dedim: 'Arkanda bir takım olmayacak, arkanda bir ülke olacak. 35 milyon taraftarı var.' Biz Portekizliyiz. Portekiz’de 10 milyon insan var. Yani 3.5 katı kadar. Bizim için önemli bir etki. Avrupa’da Fenerbahçe’nin kendisinden ve taraftarından çok daha küçük ülkeler var.”
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi ülke futbolunun “büyük”leri, Branco’nun da dediği gibi birçok ülkenin nüfusunu geçen taraftar kitlelerine sahip. Böyle büyük camiaların kimi zaman Fenerbahçe örneğinde olduğu gibi sivrilen bu tartışmaları, yöneticilerin dillerinden düşürmedikleri ‘kulüplerin gerçek sahipleri’ne bir şeyler söylemeli. Endüstriyelleşmeyi iliklerimize kadar hissettiğimiz bu futbol atmosferinde kendilerini özdeşleştirdikleri isimlerin canlı yayınlarda formaliteden de olsa sunucuyu bile umursamayan kulüp zenginleri değil, her fırsatta karşı karşıya getirildikleri ‘rakip’ takıma gönül verenler olduğunu fark ettirmesi umuduyla…