11 Haziran 2024 05:09

Amele pazarının yevmiyecileri

Sabahın erken saatlerinde burada bekler işçiler. Patronlar karışır daha sonra kalabalığın arasına. Seslenir yüksek sesle; o gün yaptıracağı iş her ne ise, kaç kişi lazım ise. Burası amele pazarı...

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Eren YÜCEBOY
İstanbul

Tuzla İçmeler Köprüsü’nün bir ayağı tersane işçilerinin servis durağıysa, diğer ayağı da o günün ekmeğini çıkarma derdiyle biriken işçilerden oluşan amele pazarıdır. Sabahın erken saatlerinde başlar burada işçiler birikmeye. Küçük patronlar karışır daha sonra kalabalığın arasına. Seslenir yüksek sesle; o gün yaptıracağı iş her ne ise, kaç kişi lazım ise. Bazen inşaat işi olur bu, bazen de hurdacılık. Hayatta kalmasının yegane koşulunu bileğinin gücünde gören ve bugününü kurtarma derdiyle yarınından da olan sigortasız yevmiyecilerin köşebaşıdır burası.

Bu işçilerin en genç olanlarıyla birlikteyiz o köşebaşında; Cumali ve Selahattin. Her ikisi de 17 yaşında henüz. Birkaç ay önce Urfa’dan birlikte çıkıp tutmuşlar İstanbul’un yolunu.

"CANIMI SOKAKTA MI BULDUM?"

Buraya gelmeden önce Urfa Haliliye’de bir meslek lisesinin MESEM programına kayıtlı olduğunu söylüyor Cumali: “Klima servisinde çalışıyordum orada. Sıcağı fena olur Urfa’nın. Klimasız durmaz zenginler. İş de çok oluyordu. Devletin verdiği maaş azdı ama iş çok olduğu için fena bahşiş birikmiyordu. İyi işti.”

“İyi” diye tanımladığı işi bırakmasının sebebi geçirdiği bir iş kazası olmuş Cumali’nin: “Bir gün ikinci kattaki bir balkonda klimanın dış ünitesini takarken tansiyonum mu düştü, ne olduysa, gözüm karardı. Düştüm aşağı. Bir düştüğüm anı hatırlıyorum, bir de gözümü hastanede açtığımı. Arası yok. Allah’tan düştüğüm zemin toprakmış da çok bir şey olmadı. Bacağı kırdık, o kadar. Ama o günden sonra ayrıldım o işten. Canımı sokakta mı buldum?​”

"ZOR İŞİN PARASI İYİ"

Selahattin de dahil oluyor sohbete. Onun hayatındaki ilk iş deneyimi oluyor burada yaptığı işler: “Tarlada bahçede çalışmayı saymazsak, daha önce hiçbir iş yapmadım ben. Korkutucu oluyor bazen, o yüzden. Her gün başka bir iş. Taşıma işi yine iyi. Yoruluyorsun ama riski yok en azından. İnşaat zorluyor en çok beni. Hem yoruyor hem de riskli iş. Ayağın kaydı mı tahtalıköydesin.”

İşler yorucu ve riskli. Peki karşılığında alınan ücretlerde durumlar ne? Yetiyor mu geçinmelerine?

“Orada işler biraz karışık” diye gülerek giriyor Cumali: “Bir kere işten işe değişir. Zor işin parası daha iyi tabii. Adamın biri gelmişti mesela geçen gün. Sabuncuymuş bu adam. Ürettiği sabunların üzerine etiket basması gerekiyormuş. Kolay iş. Oturduğun yerden. Azdı onun ücreti. Ama inşaata gidip çimento taşısan fena kazanmıyorsun.”

"AVANTACILAR VAR"

“Avantacılık olmasa daha da iyi kazanırız aslında” diyor Selahattin: “Bazı işverenler var, hep aynı kişilerle çalışıyorlar. Bellemişler aynı kişileri. Sanırsın maaşlı elemanları. Adamın işine geliyor tabii bu hali. Sigorta ödemiyor, ne güzel. İşverenlerin sabit çalıştığı kişiler de kalabalık ekipler oluyorlar genelde. Bunlar birbirinin dostu, akrabası. Kolluyorlar birbirlerini bilerek. Kalabalıkken iş bağlamak daha kolay çünkü. Bu ekiplerin başında da birileri olur genelde. Bazen kendi ekibi işe yetmedi mi, gelir bize sorar çalışır mıyız diye. Ama kendi avantasını da söylüyor mutlaka. Mesela diyor ki ‘İş bin lira ama yüzünü keserim.’ İşimize gelirse... Çok var böyle şeyler. Adam on kişiden yüzer lira kesse, zaten benim yevmiyemi yattığı yerden kazanmış oluyor.”

"DİN İMAN PARA OLMUŞ"

Kendi ücretlerinin de asgari ücrete zam yapılmasıyla artabileceğini söylüyor Cumali: “Adamlar durup dururken fazla para verir mi bize? Devlet önce işçilere verecek ki bu adamlar da dönüp bize versin...”

Bununla birlikte, asgari ücrete zam yapılacağına dair bir beklentisi de yok: “Normalde zam yapmaları gerekiyor tabii. Ama yapmazlar bunlar abi. Bunlar anca kendi eşini dostunu doyuruyor. Birini torpille işe alıyor, birine işe bile almadan maaş bağlıyor... Devletin parasını kendi yakınlarına yediriyorlar. Bize yedirmezler.”

Selahattin de çok farklı düşünmüyor Cumali’den: “Baştakilerin dini imanı para olmuş abi. İstiyorlar ki para hep kendilerinde kalsın, halkın cebine beş kuruş para girmesin. O yüzden, bunlar zam falan vermezler. Hem zaten, bugün verseler, yarın alırlar bunlar. Maaşlara yapıyorlar üç kuruş zam, doğal gaza yaparlar beş kuruş zam. Elde yine para kalmaz.”

Asgari ücret zammına dair beklentileri düşük olsa da bunun nasıl mümkün olabileceğine dair ipucunu da işaret etmekten geri durmuyor Cumali. Hemşehrileri Kibar Feyzo’dan yaptığı alıntıyla söylüyor son sözü: “Filmde diyor ya abi Kemal Sunal, ‘Onlar sendikalıysa ben de Harranlıyam’ diye. Filmde söylenen doğru abi. Harranlı olmak yetmiyor geçinmek için. Birlik olmak şart.”

ÖNCEKİ HABER

AKP'li Bafra Belediyesi, ormanlık alana açılmak istenen taş ocağı için ÇED sürecini başlattı

SONRAKİ HABER

Kamuda tasarruf istihdamı yuttu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa