12 Haziran 2024 11:32

Siyaset Bilimci Dr. Osman Kocaağa: CHP’nin sorunların kaynağını ortadan kaldıracak bir söylemi yok

"Özel, yerel seçimlerdeki başarıyı genel seçimler için kullanmak istiyor. Partinin Kılıçdaroğlu döneminden farklılaştığını göstermek ve o dönemin pasifliğini unutturmayı istiyor."

Fotoğraf: TCBB

Paylaş

Serpil İLGÜN
İstanbul

Oturma düzeni nasıl olacak, görüşmeye katılacak kurmaylar değişecek mi, masada hangi konular olacak, taraflar bu kez birbirlerine hangi hediyeler verecek… Cumhurbaşkanı-AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile CHP Lideri Özgür Özel’in normalleşme-yumuşama siyaseti kapsamındaki ikinci görüşme, günler önce başlayan, görüşme gününde tavan yapan bu sorular eşliğinde gerçekleşti. Görüşme sonrası AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Mehmet Şimşek programından Hakkari’ye kayyum atanmasına, “kırmızı çizgilerden” taviz verilmeyeceğini açıklarken, CHP Sözcüsü Deniz Yücel, diyalog ve müzakere siyasetinin sürdürüleceğini bildirdi.

Siyaset Bilimci Dr. Osman Kocaağa, Erdoğan-Özel görüşmesi üzerinden normalleşme-yumuşama siyasetine tarafların nasıl yaklaştığını değerlendirdi.

İkinci Erdoğan-Özel görüşmesi Türkiye siyaset gündemini belirlemiş durumda. Önce, bu görüşmeye bu denli tarihi önem atfetme durumunu nasıl izliyorsunuz?

18 yılın ardından ikinci kez olan görüşmenin istisnailiği ilk neden. Bu istisnailiğin nedeni Panebianco’nun, bir partinin kuruluş sürecinde ortaya çıkan “genetik modelinin” aradan on yıllar geçse de hala etkisini sürdüreceği şeklindeki tezi. AKP, CHP karşıtlığını o denli yoğun bir şekilde dile getirdi ki, şimdi herkes bu görüşmenin sonucunun ne olacağını merakla bekliyor. Üçüncüsü, CHP’ye “dokunan” Saadet’in yaşadığı erime, DEVA, Gelecek gibi partilerin ölü doğumları meselenin sadece AKP-CHP arasındaki ilişkiler açısından değerlendirilemeyeceğini ve bu cenahın tüm partilerini yakından ilgilendirdiğini gösteriyor. CHP’nin birinci parti olması ve anketlerde oylarının yükselişte olması siyasi dengelere dair yeni bir analizi gerektiriyor.

BELEDİYELERİN MALİ SIKINTILARINA DA ÇÖZÜM ARANIYOR

“Normalleşme-yumuşama dediysek kırmızı çizgilerimizden vazgeçmeyiz” diyen Erdoğan ve Özel bu görüşmelerden nasıl bir taktiksel fayda elde etmek istiyor?

AKP’nin söyleminde, bahsettiğim “genetik modeliyle” CHP’nin yüzyıllık mirasının yansıtılması çok güçlü bir CHP karşıtlığı yaratmış durumda. YRP’nin AKP için tehdit oluşturan oy oranı AKP’nin CHP’ye yanaşmasını büyük ölçüde frenliyor. Erdoğan’ın kırmızı çizgiden kastı bu. Ayasofya, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma, 6284 sayılı kanundan yakınmaların ardından, 28 Şubat generallerinin tahliyesi, ideolojik gerekçelerle oy verenler için sorunlu konular. İsrail konusunda adım atılması da bu bağlamda düşünülmeli. Partinin Milli Görüşçü seçmeni için izlenen bu siyaset tarzı bu seçmenlerde rahatsızlık yaratıyor.

Ranciere, seçimlerde “protesto adaylarının” toplam oyunun, “hükümet olmaya layık adaylar”dan daha fazla olduğundan bahseder Demokrasi Nefreti kitabında. Özel, CHP adayları için protesto oylarla gelen bu tarz bir zafer gerçekliğinin farkında. Manisa’da seçim zamanı Twitter’da milyonlarca izlenen mevcut belediye başkanı hakkındaki yakınmalara bakın. Özel taktiksel olarak yerel seçimlerdeki başarıyı gelecekteki genel seçimler için kullanmak istiyor ve buna gerekçeler arıyor. Yalnızca doğru adaylarla seçimin kazanılmadığının çok net farkında çünkü. Denizli örneği bunun için yeterli. Partinin Kılıçdaroğlu döneminden farklılaştığını, değişim iddiasının işe yaradığını ve o dönemin pasifliğini unutturmayı istiyor. Belediyelerin yaşadığı mali sıkıntılara dair bir çözüm arayışı var. Görüşme sonrası AKP Sözcüsü Ömer Çelik, kayyum ve Şimşek’in programı konusunda geri adım atmayacaklarını belirtse de parti ayırt etmeksizin tüm başkanların projelerinin destekleneceğini açıklaması bu bağlamda düşünülmeli.

“Türkiye normalleşecek” algısından Erdoğan nasıl yararlanıyor?

Erdoğan, seçim gecesi balkon konuşmasında yaptığı ilk açıklamadan farklı bir pozisyona geçiş yaptı. Yumuşak, yapıcı ve kaybettiğini kabullenen savunmacı pozisyonunu terk etti. Kaybetmenin ardında ekonomik sebeplerle birlikte, en büyük faktörlerden birinin mevcut belediye başkanlarıyla yola devam etmek olduğunu ve katılım oranının düşüklüğünü gördü. Sonraki söylemlerinde vurgu hep bu yöndeydi. Bunun geri döndürülebilir olduğuna dair bir tahmini olabilir. Erdoğan normalleşme söylemini, tüm bu gelişmelerin gideceği yeri anlamak konusunda kullanıyor.

KİTLELERLE AKTİF İLİŞKİ DAVETLE DEĞİL, PLANLA OLUR

Malumunuz Özgür Özel, Erdoğan’la görüşmeye dair yöneltilen eleştirilere “hem müzakere hem mücadele ediyoruz” yanıtını veriyor ve emeklilerden öğretmen atamalarına, mitingleri işaret ediyor. Özel’in normalleşme diyerek, rejimi meşrulaştırdığı eleştirilerine sizin yaklaşımınız ne?

Doğru! Ancak meşrulaştırmaktan ziyade asıl sorun meseleleri çözmek için geliştirilen ve sorunun kaynağını ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir söylemin olmaması. Kavala, Gezi, kayyum meselesi vb. üzerinden partikülaristik/tikelci bir tavır alıyor CHP. HSK’nın, Anayasa Mahkemesi’nin ve üst yargı organlarının oluşumunun mevcut haliyle devam ettiği bir durumda bütün bu davaların hızlıca çözülmesi mücadelenin başarılı olduğu anlamına gelir mi? Kepez belediye başkanının görüşmeden yarım saat önce serbest bırakılmasını düşünün. Bourdieu’nün “bir komisyonun oluşumundan o komisyondan çıkacak kararı anlayabiliriz” şeklindeki tespiti geliyor aklıma. Yarın bir başka belediye başkanı için istenmeyen bir kararın çıkmasının önüne bu durumda nasıl geçilebilir?

Miting konusunda ise Özel literatüre “yeni bir soluk” getirerek CHP’yi toplumsal hareket partisi yapmaya çalışıyor. Kitschelt, toplumsal hareket partilerinde sürecin ilgili hareketin partileşmesi yönünde olduğunu vurgularken, Özel ise tersine partiden hareketlere, sokağa çağrıyı yapıyor. Ben Gramsci’nin kendiliğindenlik mevzusu üzerinden kitlelerle kurulabilecek bir iletişimin daha etkili olacağını düşünenlerdenim. Bu da Marc Ferro’nun Sovyet devriminin erken dönemlerinde kitlelerin parti lehine siyaseten geri plana çekilmesine dair sorunların önüne geçmek için, partiyi kitlelerle ilişkide daha aktif bir çizgide konumlandırmakla yapılabilir. Ancak planla, davetle değil! Son 1 Mayıs’taki CHP’nin yol kazasından farklı olarak, Türk İş’in ANAP iktidarına son verilmesindeki rolü, 70’lerde DİSK ve CHP arasındaki ilişkilerde olduğu gibi.

Euro 2024
ÖNCEKİ HABER

Dervişoğlu: Sarayın karanlık dehlizlerinden çıkan sözde siyasete yer yok

SONRAKİ HABER

BM Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu: İsrail, Gazze'de savaş suçları işliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...