Nâzım'ın dizeleri, Tuzcu'nun notalarında | Şiirde mimarlık, ritimde bolero
Alper Tuzcu bestesi hakkında, "Şiirin son derece romantik bir tonu olduğu için Hikmet'in Havana gezisine atıfta bulunarak şiiri bestelerken Küba müziğinin ünlü bolero ritmini kullandım" diyor.
Alper Tuzcu | Fotoğraf: Kişisel arşiv
Öyküm DENİZ
Alper Tuzcu, Nâzım Hikmet’in 1959 yılında yazdığı ve yayımladığı son şiiri “Şehir Akşam ve Sen” için bir beste hazırladı. Her ne kadar memleketimizin şairi olarak ansak da Nâzım Hikmet evrenselliğiyle aslında bütün dünyanın tanıdığı bir şairdi. Bu kendi içindeki evrenselliği de besledi. Memleketine olan hasreti ve mücadelesi şiirlerine yansıdığında duyuyordunuz o sesi: “Günler ağır. / Günler ölüm haberleriyle geliyor. / En güzel dünyaları yaktık ellerimizle / ve gözümüzde kaybettik ağlamayı.” Öyle ki çoğu zaman sevdiği kadına kurmak istediği güzel cümlelerde benzetmelerini memleketine bağlıyordu. Biri okuduğunda sevgilisini bir başkası okuduğunda memleketi düşünüyordu. İşte böyle evrensel bir şairdi Nâzım Hikmet.
Alper’in yeni bestesinin haberini aldığımda öncelikle çok duygulandığımı hatırlıyorum. Gençken aldığım ilk edebiyat dersi gözümün önüne geldi. Uzun bir sessizlik olmuştu dersin sonlarına doğru ve hoca bir anda o şiiri okumaya başlamıştı: “Topraktan ateşten ve denizden / doğanların / en mükemmeli doğacak bizden.”
Henüz besteyi dinlemeden yaşamış olduğum bu zamanda yolculuk bana Alper’in Tramuntana bestesi için yaptığımız sohbetteki cümlelerini hatırlattı: “Dinleyicilerim ile konuşmayı, onların şarkılarımla yaşadıkları deneyimleri dinlemeyi seviyorum. Bazen bir şarkıyı iyi anlamda hiç tahmin etmediğim bir deneyim veya duygu ile bağdaştırıyorlar. Bazen de tam hedeflediğim gibi oluyor.” (Ne Okuyorum, 2022)
Bu sayede Alper’in bana gönderdiği besteyi dinlemeden önce tıpkı benim gibi Nâzım Hikmet’i derinden hisseden insanlara bu besteyi dinletmek ve onlardan neler hissettiklerini öğrenmek istedim. Nâzım Hikmet’in şiiri Alper’e, Alper de bana ilham oldu.
‘KÜBA MÜZİĞİNİN BOLERO RİTMİNİ KULLANDIM’
Dinleyenlerin düşüncelerine geçmeden önce, Alper’e söz hakkı vermek isterim. Nâzım Hikmet’in şiirini bestelemek ilk kez onun aklına gelmedi elbette. Fakat bir Nâzım Hikmet şiirini bestelemek de çok kolay bir iş değildir. Bana “Kimse Nâzım Hikmet hakkında düşündüklerimi sormamıştı, fırsatını bulmuşken uzun uzun anlatmak istedim” dedi gülerek ve şunları söyledi:
“Nâzım Hikmet’in şiirlerini sevmemin iki nedeni var: Birincisi, kendisinin şiirlerindeki hayal gücü ve yaratıcılığı. İkincisi, Türkçe dilini kullanışındaki ustalığı. Bazen Nâzım Hikmet’in şiirlerinden bir mısrayı birine açıklamaya kalktığınızda, hele ki o kişi Türkçe bilmiyorsa, uzun uzun anlatmanız gerekir. Nâzım Hikmet ise şiirlerinde anlatmak istediği bir fikri ne kadar karmaşık olursa olsun, birkaç kelime ile anlatabiliyor. Bu açıdan sanatsal olarak ‘Basit güzeldir’ bakış açısının modern Türkçe şiirlerdeki yansıması Hikmet’in şiirleri diye de düşünmek mümkün. Nâzım Hikmet’in Türkçeyi ustaca kullandığı ve şiirlerinde inşa ettiği ‘sanatsal güzelliği’ni çok az 20. yy. şairi kendi ana dilinde başarmıştır diye düşünüyorum.
Nâzım Hikmet’in dil üzerindeki kontrolü ilginç bir şekilde Türkçenin de ötesine geçiyor. Şiirlerinin çevirisini değişik dillerde okuduğunuzda tüyler ürpertici şekilde Türkçe orijinalindeki anlamın çoğunlukla kaybolmadığını görüyorsunuz. Halbuki birçok şiir çevirilerde yok olup gider. Ben bunun bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Benim teorim; Nâzım Hikmet, şiirlerini yazarken bazı evrensel duyguları kodlayıp, şiirlerini bu şekilde sistematik olarak inşa etmiş. Yani okuduğumuzda bize çok basit gelen bir şiirinin arkasında epey bir mimarlık ve mühendislik var. ‘Zaten öyle olmasa Picasso ve Neruda onunla neden bu kadar vakit geçirsin ki? Kim bilir onlara ne fikirler verdi?’ diye de spekülasyon yapabiliriz.
‘Şehir Akşam ve Sen’ şiiri, yukarıda bahsettiğim gibi İngilizce ve İspanyolca çevirilerini okuduğumda anlamını hiç yitirmeyen güzel bir son dönem Nâzım Hikmet şiiri. Artık hayatının gün batımı yıllarını yaşayan bir insanın şiirinin bu kadar canlı ve renkli olması da yine herhalde bir gün batımının renkleri ve sonbahardaki yaprakların renkli sonlarıyla anlatılabilir. Şiirin nerede yazıldığını bulamadım, ancak Hikmet’in son dönemlerinde Barcelona, Paris, Roma, Havana ve Prag gibi şehirlerde gezdiği biliniyor. Şiirin son derece romantik bir tonu olduğu için ve de Hikmet'in Havana gezisine atıfta bulunarak, şiiri bestelerken Küba müziğinin ünlü bolero ritmini kullandım.
Beste çok hızlı bir şekilde ortaya çıktı, açıkçası Nâzım Hikmet’in bu şiiri belirli bir iç ritim kullanarak yazmış olması prozodi olarak işimi kolaylaştırdı. Şiirin kendi iç ritmi, bolero ritmi ile rahatça birleşti. “Şehir Akşam ve Sen” çok güzel bir başlık olmasının yanı sıra aynı zamanda harika bir tekrar mısrası (refrain) oldu. Bolero formundaki akor dizilimi de ritme hemen uyum sağladı, en son da melodi bu akorlardan ortaya çıkmış oldu. Kısacası her şeyi olduğu gibi aktı ve beste çok hızlı bir şekilde yerli yerine oturdu. Beni esas zorlayan prodüksiyon kısmıydı ki, yaklaşık 2 yıl sürdü ama o başka bir hikâyeye kalsın…”
Edebiyat dersinde ilk kez duyduğum Nâzım Hikmet dizelerini defterime not ettiğimi hatırlıyorum. İşte her şey böyle başladı gibi hikâye oldu. Yazım hayatıma başladığımda ilk yazdığım isimlerden biri de kendisine aitti. Arşivimi karıştırdım o yazıyı buldum. Şöyle yazmışım 2014 yılında: “Açtı göğüs kafesinin kilidini, doya doya sevebilmek için. Sevdi de. Yenildiği gibi.” Alper’in dinlediğim ilk bestesi Deseo’ydu. Çok severim ve bunu sanırım bininci kez söylüyorum. Üçüncü paylaşımımda Alper bana mesaj atmıştı: “Deseo’yu dinlerken aklında nasıl bir sahne canlanıyor?”
Bu soruyu aldım ve ilk olarak M. Melih Güneş’e sordum. Nâzım Hikmet’in eserlerini tozlu arşivlerden çıkarıp biz sevenleriyle buluşturmak konusunda en çalışkan insanlardan biri olduğunu düşünüyorum kendisinin. Ayrıca Nâzım Hikmet’in büyük aşkı Vera Tulyakova Hikmet ile arkadaşlığı sayesinde bu büyük aşkı tanımamız yolunda da Vera Tulyakova Hikmet’in yazmış olduğu “Bahtiyar Ol Nâzım” (YKY, 2008) kitabının da editörlüğünü üstlenmişti. Beste henüz yayınlanmamışken M. Melih Güneş’in kapısını çaldım. Moskova’da Nâzım Hikmet’in arşivi içerisindeyken kendisine dinlemesi için besteyi gönderdiğimde yoğunluğuna rağmen yorumlarını iletti. Bu zaman dilimi içerisinde anlattıkları, gönderdikleri bende saklıdır, büyük bir doyum ve hissiyat ile bu zamanları geçirdiğimi belirtmek isterim.
“Nâzım Hikmet 'Şehir, Akşam ve Sen' şiirini yazdığı kağıda, bacasında tüten dumanıyla bir de tren çiziktirmiş. Moskova'daki arşivde Yüksel Koptagel'in, Kara Karayev'in Nâzım'ın eserleri için yazdığı nota defterleriyle haşır neşirken dinlediğim Alper Tuzcu'nun 'Şehir, Akşam ve Sen' şarkısı, tertemiz bir gençlik soluğu getirdi o trenle sanki..."
"BU BULUŞMA BEŞ DUYUYA HİTAP EDİYOR"
Edebiyatın bana kazandırdığı bir başka özel isim Altay Öktem. “bir dünya varsa eğer kitapların yazdığı / yırt bütün kitapları. beni sevdiğini kanıtla.” Şiirinden kendime aldığım kısım, Nâzım Hikmet’in dizelerinden sonra defterime kaydettiklerimden biri. Hatta daha da büyük bir laf edeceğim, henüz yaşarken üzerine cümle kurmaya cesaret edebildiğim tek insan olabilir. Bir şiir ve Nâzım Hikmet mevzubahis olduğunda besteyi kendisine gönderdim. “Defalarca dinledim, gözlerim açık ve kapalı olarak.” mesajıyla uyandığım bir sabah Şehir Akşam ve Sen’i kendi gözünden anlattı açık ve kapalı olarak. Burada gülümsüyorum.
“Gözlerini kapat ve şarkıyı dinle. Şiir zaten içine akıyor. Akıyor yerine sızıyor da diyebiliriz. Hüznün ve romantizmin ama yaşanan değil, özlenen, arzu edilen bir romantizmin ve akşam alacasındaki bir şehrin (ya İstanbul olabilir bu şehir ya Küba) yürek burkan ama hafiften neşeli melodisi. Ve hepsi de Nâzım Hikmet’in koynunda çırılçıplak. Yani olabileceği, sığabileceği en engin yerde. Akşamın bittiği yerde şehir, şehrin bittiği yerde “sen” başlıyor ve Alper Tuzcu’nun sesinde ve bestesinde şiirle müziğin nasıl iç içe, kalp kalbe kavuştuğuna tanık oluyoruz. Gözlerini kapat ve şarkıyı dinle. Bu buluşmanın sadece kulağa değil, beş duyuya da hitap ettiğini anlayacaksın. Nasıl oluyor ben de bilmiyorum ama öyle!”
Sevgili Altay ağabey, 6 Ekim’de -tam da bestenin çıktığı gün- Yaykoop’ta gerçekleştirdiği şiir dinletisinde Nâzım Hikmet’i anarken Alper’in bu şahane bestesine de yer vermiş.
ZAMANA KARŞI KORUMA ZIRHI OLAN DİZELERİN ŞAİRİ
Besteyi alıp koşa koşa gittiğim bir diğer isim de Ömür Uzel. Kendisini OT dergisinden ve şimdilerde yazdığı çocuk kitaplarından tanıyor olanlar çoğunluktadır. Fakat 2021 yılında Kara Karga Yayınları’ndan çıkmış olan Tarihe Geçen İtiraflar kitabında bahsettiği itiraflarda söz hakkı verdiği isimlerden birisi de Nâzım Hikmet’ti. Kitabın kapağında da gülümsüyor zaten okurlarına. Bunun yanında sevgili Ömür, bir piyanist annesi. Bu sebeple kendisine gittiğimde “Hem bir yazar hem de müzisyen annesi olarak dinle lütfen,” deyip gülmüştüm. Şehir Akşam ve Sen’i Ömür Uzel’den dinlemek yorumunu gördüğüm ilk kişi olmasından mıdır nedir, hep aklımda kaldı.
“Modern Türkçe şiirin en büyük şairidir Nâzım Hikmet. İdeolojisiyle, poetikasıyla, tomplumsal gerçekliğiyle ve kullandığı arı Türkçe ile çağdaşlarından ayrılır. Hayatında ne varsa şiirinde de o vardır Nâzım’ın; yani insan ve insana dair olan her şey… Hasret, aşk, acı, tutku, vazgeçiş, ayrılık, direniş, meydan okuma… Bu yüzden Nâzım’ın dizelerini okurken onun soluğunu yüzünüzde hissedersiniz.
Zamana karşı koruma zırhı olan dizelerin şairidir Nâzım Hikmet. Yazıldığı gün kadar tazedir şiirleri. Dün de öyleydi, bugün de öyle, yarın da öyle olacak… Bu sebeple besteyi dinlemeden önce şunu düşündüm: Türkçe şiirin en büyük şairinin dizelerini notalarla buluşturmak çok büyük ustalık isteyen bir iş olsa gerek. Nâzım’ı ve poetikasını çok iyi anlamak gerekiyor en başta.
Yani Nâzım’ın dizelerinin nasıl zamana karşı bir zırhı varsa bestenin de zamana karşı sıkı bir zırhı olmalıydı. Parçayı dinledikten sonra Alper Tuzcu’yu birkaç kez tebrik ettim içimden. Şimdi de buraya yazıyorum. Nefis iş olmuş. Nâzım’ın dizeleri, Alper Tuzcu’nun notalarıyla iç içe geçerken zamana karşı da koruma kalkanları takılmış. Nâzım’a yakışan, Nâzım’a yaklaşan bir beste olmuş. Tebrikler Alper Tuzcu.”
TEPEDEN TIRNAĞA KAVGA, HASRET VE ÜMİT
Nâzım Hikmet’in eserlerini koruyan, Nâzım Hikmet gibi şair olan ve Nâzım Hikmet’i anlatan isimlerden sonra bu ismi gençlere -bir zamanlar benim hocamın da bana yaptığı gibi- aşılayan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, bunun yanında eşiyle birlikte gizli bir Nâzım Hikmet arşivcisi olan çok Sevgili Sercan Şayık’a dinlettim besteyi.
“Daha önce Nâzım Hikmet’in şiirlerinden bestelenen şarkılardan Arif Kemal’in Red Türküleri albümündeki parçaları sevmiş biri olarak Alper Tuzcu’nun bestesi beni çok etkiledi.
Zamanında Nâzım Hikmet’in devrimci yönünü yansıtan Salkım Söğüt parçasını dinlediğimde Arif Kemal tüylerimi diken diken etmişti. Şimdiyse Nâzım Hikmet’in insani yönünü, bir birey olarak Nâzım Hikmet’in sevdasını bize yansıtan şiirinden yapılma bir besteyi dinleme fırsatı bulduk. Tabii bu ilk değil. Hakan Yeşilyurt’un Piraye şarkısı da özellikle Türkiye’de sol-sosyalist ve ilerici demokrat çevrelerin sıklıkla dinlediği bestelerdendi.
Alper Tuzcu’nun bu çalışmasıysa üç dilde de duyguyu korumaya çalışması, sanat eseri olarak Nâzım Hikmet’in şiirinde verilmek isteneni koruması yönleriyle önceki beste çalışmalarından ayrılıyor. Dersini iyi çalışmış biri olarak söylemek istediğim bir başka şey de Alper Tuzcu’nun sesini kullandığı ilk çalışmalardan biri olması da bu besteleri özel kılıyor.
Eşimle birlikte Nâzım Hikmet ile ilgili ne bulursak toplamaya çalışıyoruz. Amatör çapta kendimize bir Nâzım Hikmet arşivcisi diyebiliriz. Nazım Hikmet ile ilgili böyle bir çalışma hem bir Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olarak etkiledi hem de bir Nâzım Hikmet sevdalısı olarak beni üniversitede kendimi devrimci olarak adlandırma cüretini gösterdiğim günlere götürdü.
Nâzım Hikmet kendisini önce insan, sonrasında Türk şairi komünist, tepeden tırnağa iman, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret diye tanımlar. Hepimizin Nâzım Hikmet’in bu kendine yakıştırdığı madalyaları ayrı ayrı idrak edebilmemiz temennisiyle...”
Besteyi kendisinden gizli o kadar çok özel isme dinlettim ki… Biraz da bu bestenin taşıdığı o sihri, gerçekliği kaybetmemesi için gelen yorumlarla paylaşmak istedim. Alper’in bana sorduğu “Sen dinledin mi?” sorusunu burada cevaplamak için bekledim. Evet, dinledim. Ne mutlu ki bu besteyi dinleyebileceğim bir dönemde yaşamışım diyebiliyorum. Nâzım Hikmet’in eşleriyle değil şiirleriyle hatırlanması için onlarca kavga etmiş genç kızlığıma dönüp baktığımda onu da mutlu edebildiğimi görüyorum bu besteyi dinleyerek. Her ne kadar memleket şairi olarak tanısak da Alper’in bu bestesiyle yalnız ama büyük aşkla dolu Nâzım’ı da hissediyoruz sanki.
Sözlerime son vermeden önce yorumlarını bana ileten herkese teşekkürü bir borç bilirim. Nâzım Hikmet’in “Şehir Akşam ve Sen” şiirine Sevgili Alper Tuzcu’nun incelikle hazırladığı beste artık sizindir.