Yıldızın parladığı an, yıllardan 1970, aylardan haziran
15-16 Haziran’da var olan sınıf kültürü, işçi sınıfının tek tek bireylerinin düşünce ve davranış biçimlerinden çok daha fazlasıdır.
Fotoğraf: DİSK Arşivi
Gamze Yücesan ÖZDEMİR
Yürüdüler. Yıllardan 1970, aylardan hazirandı. Sıradan işçiler üstlerinde işçi tulumlarıyla dört koldan yürüdüler. Birinci kol Anadolu yakasında Ankara asfaltı. İkinci kol Eyüp-Alibeyköy-Silahtar-Cendere. Üçüncü kol Topkapı-Çekmece-Zeytinburnu. Dördüncü kol Levent-Boğaz. Yaklaşık yüz elli bin kişiydiler.
15-16 Haziran sınıf hareketinin mümkün olduğuna, kendi kaderlerinin memleketin kaderiyle bir olduğuna inananların var ettiği andır, yıldızın parlağı andır. İşçi sınıfının mücadelesi yıldızlara doğrudur ve bunlardan en parlağını tutuşturmuştur. Bu yıldız kızıldır, kızılı sömürüsüz bir dünyaya çağrıdır. Karanlıkta yolunu kaybedenlere gideceği yönü gösterir. 54. yılında işçi sınıfının en büyük direnişine selam olsun demek, 15-16 Haziran’ın kazanımlarını, derslerini ve birikimlerini sosyalizm mücadelesini barındıran bugüne ve sosyalizmin yeniden kuruluşuna tanıklık edecek yarına taşımak demek.
İki uzun günü ve bir uzun yürüyüşü hatırlayalım. 11 Haziran 1970'te sendika, toplu sözleşme ve grev hakkı yasalarında değişiklik amaçlayan bir tasarı Meclise geldi. Tasarıyla, 1967'de sınıf sendikacılığı diyerek kurulan DİSK’te yükselen örgütlülüğün önünün kesilmesi hedefleniyordu. Tasarı kabul edildi. Kabulden 4 gün sonra 15 ve 16 Haziran’da yüz binler sadece İstanbul değil İzmit, Ankara gibi şehirlerde de alanları doldurdular. Direnişin ardından Anayasa Mahkemesi şubat 1971'de yasayı iptal etti.
İşçi sınıfının en görkemli direnişi Türk-İş üyesi işçilerin de DİSK’li işçilerin yanında saf tutmasıyla, yurt dışına kaçan patronlarla, işçilerin birleşmemesi için Galata ve Unkapanı köprülerinin kaldırılmasıyla ve polis barikatlarını aşıp ilerleyen emekçilerin kararlı duruşuyla hafızalara kazındı. Bu görkemli direnişten bugüne ve yarına kalanları sınıf kültürü açısından değerlendirelim.
15-16 Haziran direnişi sınıf kültürünün her dem mevcut olan potansiyellerini hatırlatıyor bize. 15-16 Haziran işçilerin adalet-hakkaniyet arayışıyla, dayanışma pratikleriyle, “biz” diye var olmasıyla, sömürüye karşı çıkışlarıyla, sendikal örgütlenmeye ve eşitliğe çağrılarıyla direniş adını almıştır. Talepleri yalnızca kendilerinin değil emekçi toplumun talepleridir. Direnişte işçi sınıfı, egemen bir halk, bir emekçi ulusu olarak kendini kurar. Yaz mevsiminin ilk ayına haziran denmesine sebep olmamış olsa bile direnişe haziran dedirten şeyler de bunlardır.
15-16 Haziran’da var olan sınıf kültürü, işçi sınıfının tek tek bireylerinin düşünce ve davranış biçimlerinden çok daha fazlasıdır. Bireylerin bir başına var olurken sahip oldukları değer ve sergiledikleri davranışlar, ortak hareket etmeye başladıklarında biçim değiştirir. Sınıf olarak yol aldıklarında işçiler arasında görülen düşünce ve davranışlar değişir. Bireysel kurtuluş güdülerinin yerine işçilerin, emekçi halkın adalet ve hakkaniyet arayışı, dayanışmacı ve kolektif yapısı yeşerir.
Sınıf kültürünün zayıfladığı bugün toplumun önemli bir kesimi yaşadığı hayatı, süregiden düzeni değiştiremeyeceğini, buna gücünün yetmeyeceğini düşünüyor. Bu zorluğun üstesinden gelecek yegane şey toplumsal, siyasal ve gündelik hayatta işçi sınıfının kendi kültürünü sahiplenmesi ve onu toplumun bütününün kurtuluş mücadelesinde bayraklaştırmasıdır.
Marx’a atıfla burjuvazinin hamleleri bir şimşek gibiyse işçi sınıfının uzun vadeli, belirsiz ama süregiden mücadelesi gök gürültüsünü andırır. Bugünden yarına işçilerin ortak yaşantı ve deneyimlerine odaklanmak, bunların ortaya çıkarılması ve paylaşılmasına yönelik bir çabayı örmek ve yenilerini oluşturmayı amaçlamaktır asıl olan. İşçi sınıfı kültürünün içerdikleri, bellekte hâlâ canlıdır. Bu ortak deneyimlere, adalet-hakkaniyet arayışına ve dayanışmaya yaslanan geleneği yükseltmeliyiz.
Yarım yüzyıl önce 15-16 Haziran işçilerin sadece hayallere sahip olmadıklarını, aynı zamanda onları gerçekleştirmeye güçleri olduğunu da gösterdi. Yaşananları unutmamak için çabalamaya gerek yok, sınıf konuştuğu zaman yeniden yaşanır.
Yıllardan 2024, aylardan haziran.
Yürüyelim
Hep beraber
Onların yolundan.