17 Haziran 2024 05:00

Çocuk işçi Onur: 16 yaşındayım ama 40 yaşında gibiyim

Art arda gelen ölümlerin ortaya serdiği çocuk işçi sömürüsünü 16 yaşındaki Onur’dan dinliyoruz: “İtiraz etmiyorsun diye her işi yıkıyorlar. O kadar yorgunum ki... 40 yaşında gibiyim.”

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Bugün bayram... Türkiye’de çocukların yaşam koşulları bayrama çok uzak. Yüz binlerce çocuk atölyelerde sömürülüyor, eğitim hakkından mahrum, hayalleri ise çalınmış durumda...

O çocuklardan biri Onur (Gerçek ismi kullanılmamıştır). 14’ünde başlamış çalışmaya... “Priz montajında, tekstilde, kozmetik fabrikasında, nerede iş bulursam çalıştım” diyor. Şimdi de bir kargo şirketinde çalışıyor, sigortası yattığı için ‘şanslı’ olduğunu söyleyen Onur, günde 11-12 saat çalışıyor. “Haftanın 6 günü çalışıyorum” diyor Onur ve anlatmaya başlıyor: “Sadece cumartesi 3’e kadar çalışıyorum. Eve geldiğimde o kadar yorgun oluyorum ki anlatamam. Duş alıp, yemeğimi yiyip hemen uyuyorum. Ama ağır yüklerden olsa gerek bel ağrıları, bacak ağrıları uyutturmuyor insanı. Rahatlatıcı bir müzik açarak uyuyabiliyorum. Kitap okumayı çok seviyorum ama yorgunluktan kitap okusam bile okuduğumu anlayamıyorum. Anladığın abla 40 yaşında bir işçi gibiyim.”

"OKULU BIRAKMAK ZORUNDA KALDIM"

Onur’un ailesi 7 yıl önce Van’dan İstanbul’a göç etmiş. Annesi babası ayrı, annesiyle yaşıyor. İki kardeşi ise babasıyla kalıyor. Annesinin sağlık sorunlarından dolayı çalışmadığını, ara sıra temizlik işlerini gittiğini söyleyen Onur sözlerine şöyle devam ediyor: “Anneme destek olmam lazımdı. Ben de okulu bırakmak zorunda kaldım. Yaklaşık üç ay öğretmenler beni ikna etmeye çalıştı, ‘Devamsızlığını sileriz gel devam et’ dediler ama ben bırakmak zorunda kaldım. Benim derslerim çok iyiydi. Ama mecburdum, başka şansım yoktu. Annemle bir hayat kurmamız lazımdı.”

Ev kirasının 8 bin TL olduğunu söyleyen Onur, asgari ücret aldığını, faturaları ödedikten sonra geriye kalan parayla geçinmeye çalıştıklarını anlatıyor.

"BAYRAM BENİM İÇİN BİR ŞEY İFADE ETMİYOR"

Onur, bu bayramda 4 gün izni olduğunu ifade ederek, “Bayram iznimde evde dinleneceğim.  Bayram öncesinde kargoda çok fazla bir yoğunluk oluyor, aşırı yoruldum. Onun dışında belki eve en yakın AVM’ye giderim. Çalışmaya başladıktan sonra bayram benim için bir şey ifade etmiyor. Bayramlar sadece izin kullanabildiğimiz, dinlenmek için bir araç gibi geliyor. Çıkıp bir yerleri gezmek veya şeker toplamak geçti benim için. Erken büyüdüm ben, 16 yaşımdayım ama 40 yaşında hissediyorum. En son bayrama özel alışveriş yapmayı ise 12 yaşında falan bıraktım” diyor.

"ÇOCUK İŞÇİLİK İTİLİP KAKILMAK"

İşe ilk başladığında yaşı küçük olduğu için her işi kendisine yaptırdıklarını söylüyor Onur: “İlk başladığım zaman aşırı iş yıkıyorlardı. İşim olmamasına rağmen yaptığım işler vardı. Kuryelere yardım etmek, dağıtıma çıkmak normalde benim işim değil, ama bunları yaptırıyorlardı. Üç ay boyunca sabahları tek başıma kamyonu ben indirdim. Onun dışında akşamları minimum iki saat kamyon yükleme oluyor. 40-50 kiloluk halılar mı dersin 30 kiloluk mama mı dersin, bunları kamyona yüklüyorum. Normalde iki kişinin beraber yaptığı işi bana tek yaptırıyorlardı ama son dönemde artık buna izin vermiyorum.’’

İtiraz ettiğinde, hakkını savunduğunda ise ‘Senin yaşın küçük, başka bir yerde çalışamazsın. Başka bir yerde bu parayı kazanamazsın’ sözleriyle karşı karşıya kaldığını anlatan Onur, “Yaşım küçük olduğu için de herkes tarafından mobbinge de maruz kalıyorum. Çocuk işçilik böyle bir şey abla itilip, kakılmak” diyor.

"SESİMİ ÇIKARMAYI ÖĞRENDİM"

İlk zamanlarda kendisine yapılan eziyetlere itiraz edemediğini söyleyen Onur, “O yüzden bundan aldıkları cesaretle küfürlere maruz kalıyordum. İlk zamanlarda bunlara ses edemedim ama son dönemde ses ediyorum. Hatta onları tehdit bile ediyorum. ‘Ses kayıtlarınız var size mobbing davası açarım’ diye. Bu son zamanlarda azalan bir durum. Ama benim yaşımda başka biri başlasın, ona da aynısını yaparlar. Bu her yerde böyle” ifadelerini kullanıyor.

"YEMEK VE YOL PARASI EKSİK VERİLİYOR"

İş yerinde yemek ve çay molasının da olmadığını anlatan Onur şunları söylüyor: “Kargo şirketlerinde mola olmaz. Ama boş zaman olur bu da 1 saati geçmiyor. 11-12 saatlik çalışmadan bahsediyoruz ve bir saatlik mola, siz düşünün. Yemek-yol parası için de 4 bin lirada elden veriyorlar. Maaşa yansıtılmıyor. Devletin böyle bir ücret verildiğinden haberi yok. Sanki iş yeri bize yemek veya servis veriyormuş gibi biliyor. Bize yasal sınır altında ücret veriliyor. Normalde sadece yemek ücretinin 5 bin 186 lira, yol ücretinin de 1300 lira olması lazım. Onu bile eksik veriyorlar.”

"BİSKÜVİ İLE KARNIMI DOYURUYORUM"

Verdikleri yemek ve yol parasının çok yetersiz olduğunu ifade eden Onur, “Tek alabildiğim şey o da arada ekmek arası tavuk ve ayran. Kahvaltı da yapamıyorum. Sabahları bir tane simit anca alabiliyorum. Genelde BİM’den bisküvi alıyorum. Karnımı bisküvi ile doyuruyorum, işe öyle devam etmeye çalışıyorum. Çünkü günde 100 lira bile harcasam, 3 bin lira ediyor. Yol param da aylık 1400 liraya denk geliyor. Aç aç, sağlıklı beslenmeden çalışıyorum işte” diyor.

"ZAMANLA ALIŞIYORSUN ABLA"

“Sabah işe giderken zorlanıyor musun?​” sorusuna ise Onur şöyle yanıt veriyor: “Sabah mesela uyandığımda 42 tane cevapsız alarm oluyor. Anca uyanabiliyorum ya da annem uyandırıyor genelde. Geç kaldığım da oluyor. Geç kaldığım için tutanak yediğim de oluyor. Sabah o yatağın sıcaklığından çıkmak zor oluyor. Kalkıp işe gitmek. Yaşıma göre herhalde zor geliyor. Ama alışıyorum abla. Zamanla alışıyor insan.”

"İKRAMİYE İLE ÜST BAŞ ALDIM"

En son yıl başında kıyafet aldığını söyleyen Onur, “Yıl başında ikramiye alıyoruz anca öyle alabilmiştim” diyor ve bir anısını şöyle anlatıyor: “Beğendiğim çok güzel bir ayakkabı vardı, onu almak istemiştim. Maaşımı alınca biraz biriktiririm, öyle alırım demiştim. İki ay sonra gittiğimde ayakkabı tükenmişti, sezonu bitmişti, alamamıştım. O aklımda kalmış mesela. Bir şey gördün beğendin diyelim, iki-üç ay para biriktirip öyle alıyorsun. Birkaç ay kendimi zorlamam gerekiyor ki bir şeyler alabileyim.”

"YAŞADIĞIM ŞEHRİ GEZMEK BİLE HAYAL"

“Tatile hiç gitmedim” diyen Onur, “İstanbul’da yaşıyorum ama sadece 4. sınıfta bir okul gezisiyle Eminönü’ye gittim. 6 sene önceydi. Bir de 1 Mayıs’ta Saraçhane’ye gittim. Onun dışında Esenyurt dışına çıkmadım. Esenyurt dışına çıkmak benim günlüğümün yarısı demek. Anlayacağın abla yaşadığım şehri gezmek bile hayal benim için. Antalya, Bodrum, buraları sadece televizyonda izliyorum. İçimde ukde olarak kalan şeyler. Çok isterdim ama olabilecek şeyler değil” ifadelerini kullanıyor.

HAYALİ 8 SAAT ÇALIŞMAK

Onur’la şöyle bir diyalog geçiyor aramızda:

- En çok yapmak istediğin de yapamadığın, hayallerin var mı?
- Okuyup avukat olmak isterdim. Okumak isterdim.

- Neden avukat olmayı istiyorsun?
- Türkiye’de çok büyük haksızlık hukuksuzluk oluyor. Birinin hakkını, hukukunu savunmak için isterdim. Hem kendim hem başkasının hakkı olsun her zaman savunurum. Derslerim de iyiydi, çalışmak zorunda, okulu bırakmak zorunda kaldım. Ama hayal olarak kaldı işte…

- Sağlıklı beslenebiliyor musun?
Sağlıklı çok beslenemiyorum açıkçası. Eve iki-üç defa tavuk eti girer, kırmızı eti en son ne zaman tükettim hatırlamıyorum. Meyvede de elmanın dışına çıkamıyoruz.

- Çocukluğunu yaşayabildin mi peki?
- Çocukluğumu yaşayamadım, hep çalıştım açıkçası… Arkadaşlarımla sokakta oynadığımı hatırlamıyorum. Çocukluğumu yaşayamadım belki ama hani gençliğimi de yaşayamayacak gibi hissediyorum şimdiden. Öyle bir korku var. Sanki sonsuza kadar çalışacakmışım gibi geliyor. Ömrüm ağır çalışma koşullarında çalışarak geçecek gibi.

- Hayallerini biraz anlatma şansın var mıdır?
Hayalim yok ki... Yani tek hayalim işte bir evim olsun, bir arabam olsun. Maaşım bana yetsin. Tatile gidebileyim. Sekiz saat çalışayım, kendime, aileme vakit ayırabilirim. Hayalim bunun dışına çıkamıyor.

- 16 yaşında bunları düşünmek ağır değil mi?
Ağır ama yaşadığımız ülke koşulları ve bu yaşta çalışmaya başlamak bunu gerektiriyor.

- Tamamen okul hayatını da bitirmedin, bir şekilde okumaya çalışıyorsun değil mi?
- Aynen öyle yeniden belki başlayabilirim umuduyla. Açıktan bitirmeye çalışıyorum.

- Türkiye’deki ekonomiyi nasıl görüyorsun, çocukların, gençlerin durumu ortada… Bu çıkmazdan nasıl kurtulabiliriz, senin bir önerin var mı?
- Cevabını bildiğin soruları sorma bana abla… Devrimle ya da sosyalizmle olabilecek şeyler bunlar. Eşitlikle, adaletle olabilecek şeyler. Peşkeş çekilmeden halka dağıtılan bir belediyecilik de olabilir. Halkın değil de patronların cebinden vergi alınarak olabilecek şeyler bunlar.

- Yurt dışı hayalin var mı?
Öyle bir hayalim yok abla yurt dışında bu imkanlar varsa benim ülkemde neden yok? Burada kalıp bunun için mücadele etmek istiyorum.

YÜZ BİNLERCE ONUR YARATACAKLAR

Henüz gelişimini tamamlamayan yüz binlerce çocuk, ağır sömürü koşullarının sürdüğü üretim alanlarına itilirken, AKP iktidarının hedefinde ise çocukları patronların ihtiyaç duyduğu şekilde kullanmak var. Mesleki eğitim merkezleri (MESEM) aracılığıyla ortaokulu bitiren öğrencileri örgün eğitimden kopararak haftanın 4 günü patronların sömürüsüne bedava iş gücü olarak sunan MEB şimdi de yaz döneminde ‘beceri geliştirme programı’ adı altında 7-8. sınıftan itibaren tüm öğrencilerin katılabileceği ‘zanaat atölyeleri’ açıyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum, Konya, Mersin, Rize, Samsun, Sivas ve Urfa olmak üzere 10 ilde 196 okulda başlatılacak pilot uygulama kapsamında 12-13 yaşındaki çocuklar okullarda çalıştırılacak.

Ayrıca 12. kalkınma planında da öğrencilerin ders seçimi ve alan tercihlerine müdahaleyi de kapsamak üzere MESEM’lerin yönetiminde patronların daha etkin olması hedefleniyor.

ÖNCEKİ HABER

Gazze'de can kaybı 37 bin 337'ye çıktı

SONRAKİ HABER

Meslek hastalığı nedir?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa