22 Haziran 2024 04:38

Her pul bir tarih anlatır

‘Her İnsan Bir Hikaye’ dizisinde, bu kez, bir antikahraman diyebileceğimiz, pul ve para koleksiyonculuğunun duayen ismi Vedat Duman’ı dinliyoruz.

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

Fatih POLAT

Bir dokunuşla dünyanın başka kıtasındaki birine elektronik posta gönderilebilen bir zamanda kağıda mektup yazıp, zarfına da pul yapıştırıp göndermek kaybolan bir alışkanlığa dönüşüyor.

Amatör bir pul koleksiyoncusu olan üniversite arkadaşım, Yazar Tarhan Gürhan, bir sohbetimizde pul ve para koleksiyonunun duayenlerinden Vedat Duman’ı ‘Her İnsan Bir Hikaye’ serisi için önermişti. Vedat Bey ile söyleşiye hazırlanırken Tarhan’dan destek aldığımı belirterek, ona da buradan bir selam göndereyim.

Vedat Duman’ın Ankara’daki dükkanının yolunu tuttuğumda bir akşam üstüydü. Dükkan misafirleriyle doluydu. Masasındaki sabit hattın numarasının bulunduğu kartını verdi ve bayram öncesi için sözleştik. Cep telefonu kullanmıyordu. İstanbul’a döndükten sonra aradım ve sözleştiğimiz gün yeniden dükkanındayım. Duvarlarda pul ve paralar, raflarda Vedat Duman’ın kaleme aldığı koleksiyon merakına dair kitaplar dikkati çekiyor. İnsan aynı anda hem şimdiki hem de geçmiş zamanda olabilir mi? Bu dükkanda mümkün.

Vedat Bey’in dükkanının olduğu pasajda, onun peşinden gelenlerle oluşmuş 9-10 koleksiyoncu dükkanı daha var. Pasajın girişinde ‘Koleksiyoncular Çarşısı’ yazıyor. Vedat Bey’in koleksiyonculuğa dair sözleri duvarda dikkati çekiyor: ‘Koleksiyon insanın ikinci dünyasıdır.’, ‘Koleksiyoner anında karar verir.’ ‘Hatıra paralar bir gün hatıra olacak.’

Her tutkunun altında bir hikaye yatar. Sizin pul tutkunuzun arkasında nasıl bir hikaye var?

Ben 1948, Ankara doğumluyum. Sene 1956-57, biz Hisar Kale’de oturuyoruz. 7-8 yaşlarındayız. Anafartalar’da eski adliye binasından sabahleyin zarflar, pullar atılıyor. Kardeşimle beraber sabah 06.30-07.00’de kalkıp gidiyoruz. Çünkü, çöp kamyonları gelip onları götürmesin diye. O zaman gıda artıkları filan yok, hep zarf, ama pullu zarf. Çeşit çeşit pullar. Her gün oraya abone gibi gidiyorum. Hemen koşuyorum, bakıyorum. İlk ilgimiz oradan başladı.

Vedat Duman

Büyüklerinizde pula meraklı birileri var mıydı?

Yok. Zaten bilgi verecek biri de yok. Bugün 77 yaşındayım ama bugün bile çok fazla bilgi verecek kimse yok. İyi ki Allah bunu bize vermiş, öyle derler. Devam ettik. İlkokul, ortaokul yıllarında yine pul topluyorum ama pul defteri nedir, nerede dükkan var, bilen yok. 1964 yılında bir komşum, ‘Ankara’da bir arkadaşımın pulcu dükkanı var, boş vaktinde oraya git’ dedi. Tamam dedim, gittim. İşte, öğretiyor bize. O zaman sadece pul var. Dükkana insanlar geliyor, gidiyor. Ben orada bu işe başladım, çırak olarak. 1968’e kadar. ’68’de Ankara’da askerliğim vardı. Askerden geldikten sonra, usta, dedim, artık ben kendim yapacağım bu işi. Devam ettim öyle.

ÇIRAKLIKTAN USTALIĞA DOĞRU…

O sıralarda Ankara’da bir pul şirketi kurulur. Sonrasını yine kendisinden dinleyelim: “Bir telefon geldi, oradan beni almak istediklerini söyledi bir tanıdığım. 1972’de gittim görüşmeye. Çankaya’da Akün Sinemasının yanındaydı şirket. Dediler, biz seni buraya eksper olarak alacağız. Peki, dedim. 3.5 sene orada durduk. Hakikaten pullarla uğraştık. İstanbul’un büyük pulcuları geliyor. Türkiye’nin her tarafından gelenler oluyor.”

Ardından şirket kapanınca Vedat Duman da Demiryolları’nda işe girer, ancak pul merakı canlılığını korumaktadır. Sonra, 1975 yılında biriyle ortak dükkan açar. 1982’de de Menekşe Sokak’daki pasaja gelir. Ondan sonra işi kendisi yürütür ve 1993’e kadar öyle devam eder. Dükkan eşi Ayten Hanım’ın üzerinedir. Üç de çocukları var.

‘60 KÜSUR SENEDİR HİZMET VERİYORUZ’

Vedat Bey anlatmaya devam ediyor: “Baktığınız zaman 60 küsur senedir hizmet vermekteyiz. Bu arada, bir zaman sonra pulun geleceğinin çok olmadığını hissettim ve paraya başlayacağım dedim. Bir geçiş yapayım dedim. Ve öyle isabetli bir şey yapmışım ki, bilgi yok, kitabı yok, birinden bir şey alabileceğimiz bir durum yok. Eğer ben o gün o işe başlamasaydım, bugün bildiklerimi bilme şansı yoktu. İnsan göre göre öğreniyor. Sonra bir iki kitaplarda bilgi vermeye başladım. Hatta İstanbul’da çıkan bir kitapta artık fiyatları ben vermeye başladım. Gelen bana geliyor. Bir işe gönül verince bilmediklerinizi öğreniyorsunuz. Öğrendiklerimi de hemen kitaba yazıyorum. Kişiler de başladılar, ben de kağıt para yapayım diye. Ama geliyor kişi, diyor ki, ‘Abi bende beşinci emisyonu var ama hangisi olduğunu bilmiyorum.’ Bak diyorum, bu beş liraların ortasında diyorum, bir seri olanı var. Bir de karanfil gibi bir resim var ortasında diyorum. Ona karanfilli diyoruz. Elli lirada da öyle. Geliyor ‘Bende elli lira var ama bu hangi tertip?​’ diye soruyor. Onun da mesela bir normal kahverengisi var, portakal rengi var, gül kurusu var.”2008’de ‘Toplama Merakı’ diye bir kitabı çıkmış. Bir araştırma yapmak için PTT Genel Müdürlüğü ya da Darphaneye gidenlerin, yönlendirdiği bir üstad haline gelmiş zamanla.

VEDAT DUMAN’IN ÖZEL KOLEKSİYONU: ANKARA KARTLARI

Her koleksiyoner bir tarih saklar, sizde neler saklı?

Koleksiyoncu kişi koleksiyon yapmaz. Neden yapmaz? Siz şimdi koleksiyoncusunuz, kağıt paraları topluyorsunuz. Ben de diyorum ki, üçüncü emisyon 500 lira var bende, ama satmıyorum. Şimdi öyle dediğiniz zaman bu iş olmaz. Bir daha o koleksiyoncu gelmez. Üzülür. Ama şöyle bir şey oldu, siyah beyaz 1920 ile 1940 arası Ankara kartları dediğimiz kartların koleksiyonunu yaptım. Güzel bir çeşit yaptım. 500 çeşit oldu. O benim kendi koleksiyonum. Onu vermiyorum, öyle devam edecek.(Kartlardan birini göstererek devam ediyor) Bu Kızılay binası. Ankara’ya ismini veren bina. Yıkılmadan önce. O bina Kızılay’ın müzesi olurdu. Onun altında, gecekondu gibi çadırda kan veriliyor. Ben utanıyorum. Öyle zoruma gidiyor ki, bu yıkılır mı ya!

Bizde pulun başlangıcına dair neler söylersiniz?

Pul katologlarımızda bizde pulun başlangıcı 1863 olarak yazar. Bunlar tuğralı pul olarak çıkmıştır. İpek kağıt. Dantelleri yoktur, incecik bir şeydir. Baktığınız zaman neredeyse karşı tarafı görecek şekilde bir şey.

Cumhuriyet döneminde ilk basılan pullar hangileri?1922’de Edirne Selimiye Camii olarak başlıyor. Yedi puldan oluşuyor. 1922’de ilk meclis pulumuzla cumhuriyetin pulu başlıyor. TBMM serisi.

Kağıtları çok incedir bunların. 

Bir de ‘memleket serisi’ var sanırım…

(Defterden gösteriyor) Memleket serisi dediğimizde, onlardan, İsviçre’de basılanlardan bir tanesi. İlk olarak 67 il basıldı. 2005’ten sonra da 81’e çıktı. Bu kruvaze baskı, 67 ili kapsar ve 134 puldan oluşur. Bu pulların kaliteleri çok hoşuma gidiyor. Memleket pulları serisi, dünyanın en uzun pul serisidir. Büyük bir para da değil.

Pullar nihayetinde bir ‘resmi tarih’ anlatısı. Türkiye’de kadınlar pullara ne kadar yansımış?

Pulda çok yok öyle. Ama hatıra paralarda var. Afife Jale, Leyla Gencer var… Pul daha ziyade belli olayları anlatan bir şey. Yüzüncü yıllarda pul çıkar, 19 Mayıslarda, 23 Nisanlarda pul çıkar. Danıştayın, Polis Teşkilatının kuruluş yıl dönümleri…

Tematik pullar arasında, doğa, çevre, hayvan gibi figürler ne kadar yer tutuyor?

Tabii, çevre koruma diye pullar var, organ bağışı var. ‘Rafadan tayfa’ diye çocuk pulları çıktı mesela 2023’te. Bunlar da ilk gün zarfları. Ne kadar hoş. Şimdi çocuk görse, hemen bunu alalım, der. Ama reklam yok.

BATAN GEMİNİN ELLİ KURUŞU

Pul estetik bir tarihtir diyebilir miyiz?

Çok güzel bir şey sordunuz. Pul ve para tarihi anlatır. Her pulun, her paranın üzerinde bir tarih vardır. 1922’de bakarsınız Meclis pulu… Her pulun üzerinde bir tarih yatar. Kağıt parada da aynı. Hepsi tarih dolu bunların.

Mesela ‘Batan geminin elli kuruşu’ diyoruz. Hatta onunla ilgili programlar da yapıldı 1982’de TRT’de. Şu elli kuruş, Türkiye tarihinde ilgi çeken bir şeydir. Bu para İngiltere’de basılıp gelirken gemi batıyor. Paralar da balyalar halinde Yunan kıyılarına vuruyor. Yunanlılar da ganimet bulduk diyor. O devrin hükümeti hemen tedavülden kaldırıyor. Ondan sonra başka bir 50 kuruş basıyor. 1940’lı yıllar.

CUMHURİYET TARİHİNİN İLK PARASI NEYİ ANLATIYOR?

Vedat Bey, duvarda asılı olan ve altında ‘Türkiye Cumhuriyeti 1. Emisyon 1. Lira. 5 Aralık 1927’ yazılı parayı gösteriyor; “Şu paraya bakın. Meclisi olacak diyor, kalesi olacak diyor ve tarımı olacak diyor. Bunların üçü olmazsa bir ülke yaşayamaz. Bugünkü ortamda şuna ihtiyacımız var. 100 sene evvel bunu yapmışlar. Bakın tarımın ne kadar önemli olduğuna. Bu Meclis kadar önemli.”

‘ŞU KÖTÜ DÜKKAN ÜLKENİN İTİBARINI KURTARIYOR’

Vedat Duman, pul ve para koleksiyonu ile kültür arasındaki ilişkinin bir ülke açısından önemini bir anısıyla anlatıyor:

“Bir gün bir yüzbaşı geldi. Genelkurmaya bir misafir gelmiş, onu gezdiriyor. Avrupa 25 metre tabanca şampiyonuymuş. ‘Beni paracı, pulcuya götürün’ demiş. O yüzbaşı da alıp götürüyor, kaleye çıkıyor. At pazarına. Beraber dolaşıyorlar adamla. Paracı, pulcu var mı burada, yok. Sonra birisi diyor ki; ‘Burada bulamazsın. Menekşe Sokak’ta Vedat Ağabey var, bu işin üstadı.’

Geldiler. Yüzbaşı, ‘Bu yabancı misafirimiz paracı, pulcu dükkanı arıyor’ dedi. Bakın şimdi, başkent Ankara. Bu kötü dükkanın anlamına bak. Adam altın ver, araba ver istemiyor. Adam para, pul istiyor. Döktüm paraları şöyle. ‘Vaov aradığımı buldum’ dedi. Onu bulamaz başka yerde. Epey de alışveriş yaptı. Yüzbaşı ‘Bu Avrupa şampiyonu’ dedi. Ben de ‘Söyleyin ona, o Avrupa’nın şampiyonuysa ben de Türkiye’nin para şampiyonuyum’ dedim. O da söyledi. Adam, “Vaov, iki şampiyon karşılaştı’ dedi. Şimdi o adama, ‘Paracı, pulcu yok’ deselerdi ne diyecekti biliyor musun? Vay lan, Türkiye’nin başkenti Ankara, bir para, pul dükkanı yok… Ne kadar geri kalmış bir ülke diyecekti. Şu kötü dükkan, ülkenin itibarını kurtarıyor, ama anlatamazsın.”

NEMLİ BÖLGELERDE PULLARIN HAVALANDIRILMASI GEREKİR

Peki, pul nasıl korunur?

Türkiye genelinde Erzurum, Kars tarafı da dahil, Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz, bu iş için riskli. Çünkü pul rutubet alır. Havanın çok güzel zamanlarında haziran, temmuz, ağustos, eylülde, pul defterleriniz varsa, sayfaları yavaş yavaş çevir, kenara koy. O beş sene gider. Ama hiç yapmazsanız, bazı pullar çabuk sararır ve bozulur. Pulun muhafazası zordur. Kağıt paranınki de zordur ama kağıt para emer. Ankara kuru, bu iş için ideal. Ankara’da hiçbir şey olmaz.

PULCULUK NEREDEYSE SONA GELDİ

Peki pulun, pulculuğun şu anki durumu ne?

Artık pulculuk neredeyse sona geldi. Çünkü mektupta kullanılmıyor. Bir tek resmi dairelerde bir iki yerde kullanılıyor.

Ankara’da pul müzesi açıldı. O da güzel bir şey oldu. Türkiye’de bir ilk. Ama pulda çok talep olmadı. Darphane hatıra paraları çıkardı. Gümüş, altın, bronz paralar. Onlara daha çok ilgi olmaya başladı. Koleksiyonun çeşidi kaydı biraz. Pul bir zevk. Okullarda ders olarak okutulmalı. Çocuklar teşvik edilmeli. Ben 30-35 sene önce TED Kolejinde ve başka yerlerde pulla ilgili ders veriyordum.

Normalde 20 bin-30 bin abone olurken, bugün 500 abone yok. Ankara’da 8 milyon nüfus var, 80 pulcu göremezsiniz.

ÖNCEKİ HABER

Yangın felaketine tepkiler: “Yaraları dayanışma saracak”

SONRAKİ HABER

Zincirin bir halkası olmak - Hasan İzzettin Dinamo

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa