"Halk, sert göçmen politikasının refahını yükseltmediğini gördü"
Avrupa seçimlerinin istisna ülkelerinden İsveç’te ırkçı parti önemli bir düşüş yaşadı. İsveç Sol Parti ve Komünist Parti temsilcileriyle bunun nedenlerini konuştuk.
Fotoğraf: AA
Avrupa Parlamentosunun 6-9 Haziran’da gerçekleştirilen seçimlerinin ardından aşırı sağ/faşist partilerin yükselişi ve birçok ülkede iktidar partilerinin seçimden yenilgiyle çıkmasına yönelik tartışmalar devam ediyor. Fransa’da ırkçı Ulusal Birlik (RN) partisinin zaferi meclisi feshettirdi. Belçika’da iktidar partisi yüzde 5.7 oy alarak 9. parti olunca başbakan istifa etti.
Avrupa Parlamentosu’na 21 milletvekili gönderen İsveç’te de eğilim Avrupa genelinin tersine oldu. Sağ koalisyonu oluşturan Ilımlı Parti (M) yüzde 17.53 ile ikinci, Liberal Parti yüzde 4.38 ile sekizinci ve Hıristiyan Demokrat Parti (KD) yüzde 5.71 ile yedinci oldu. Ana muhalefetteki Sosyal Demokratlar yüzde 24.77 ile birinci parti olurken, koalisyonu dışardan destekleyen ve son 22 yıl boyunca yükselişte olan aşırı sağcı İsveç Demokratları (SD) ise yüzde 13.7 oy ile ikinci sıradan dördüncü sıraya geriledi. Çıkış yapan bir başka parti ise Sol Parti (V) oldu. Oylarını yüzde 4’ten fazla artırarak yüzde 11.06 oy alan parti son 20 yılın en yüksek oranına ulaştı.
‘SOSYAL ADALET VE GÜVENCELİ İŞ TALEBİ KARŞILIK BULDU’
İsveç’te başkent Stocholm’da bulunan Södertälje Belediyesinde Sol Parti’den belediye meclis üyesi olan Sait Yıldız’a göre, Sol Parti’nin yükselişinde birkaç etken var: “Birinci etken İsveç vatandaşlarının hayatını yakından etkileyen, üç başlık altında (doğa, refah ve güvenli İş) sunduğumuz seçim programı.”
Partinin çevre sorunlarıyla ilgilenen ve iklim değişikliğiyle mücadelede daha radikal bir politika görmek isteyen birçok seçmenin güvenini kazandığını söyleyen Yıldız, özelleştirme ve liberal ekonomik politikalara karşı sosyal adalet, güvenceli iş koşulları ve ekonomik eşitlik mücadelesine odaklanmanın da etkili olduğunu düşünüyor. “Mevcut siyasi düzene güçlü bir muhalefet sunarak, AB ve İsveç içindeki ekonomik uçurumlardan memnun olmayan seçmenlerle iyi olumlu bir yankı bulduklarını” belirtiyor.
Öte yandan birçok ülkede olduğu gibi Filistin gibi uluslararası konularda aldığı tutum İsveç Sol Parti için de etkili olmuş: “Uluslararası politikada, örneğin İsrail’in uyguladığı katliam, Rusya’nın Ukrayna’daki emperyal savaşı ve NATO üyeliğinden sonra, İsveç ile ABD arasında imzalanması beklenen DCA-anlaşmasına karşı Sol Partinin çok net tutumu azımsanmayacak bir etken olduğunu düşünüyorum.”
‘HÜKÜMETİN SUÇ ORTAĞI OLARAK GÖRÜLDÜLER’
AP’deki üç sandalyesini korusa da oy oranında ciddi düşüş yaşayan İsveç Demokratların (ID) oy kaybındaki etkenlerden biri ise hükümete dışarıdan verdikleri destek nedeniyle hükümet politikalarının suç ortağı olarak görülmeleri.
Sait Yıldız’a göre, “Avrupa’da duvarlar inşa edeceğiz” sloganı ters etki yaptı ve “İlk kez ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı üzerinde kurulu olan siyasetlerinin seçim kampanyasında tartışılmadı. İsveç’te iktidar olan sağcı partilerin hükümetine dışarıdan verdikleri destek nedeniyle uygulanan politikaların vatandaşların yaşamlarında bıraktığı olumsuz etki, etkili oldu. Seçmenlerin bir kısmı, baraj altında kalma tehlikesi bulunduran iki sağcı partiye, Hıristiyan Demokrat ve Liberal partiye, taktiksel olarak oy verdi. Bu oy kayışı iki partinin de barajı aşmalarına neden oldu. Tabi ki sağ cephede bulunan partilerin ID’nin siyasi söylemlerini kullanmaları dolayısıyla birçok seçmenin aralarındaki farkı görememesiyle eski partilerine döndüklerini de düşünüyorum. Bir etken olarak da bu seçimlerde kendi seçmen kitlesini mobilize edebilecek ne bir seçim kampanyası ne de bu kampanyayı yönetebilecek karizmatik bir liderin bulamamaları olduğunu söyleyebilirim.”
‘GÖÇMEN POLİTİKASI SEÇMENLERİN REFAHINI ETKİLEMEDİ’
İsveç Komünist Partisi (SKP) Başkanı Andreas Sörensen de, benzer bir şekilde, İsveç Demokratlarının iki yıldır hükümete verdikleri desteğin oy kaybında önemli olduğunu düşünüyor:
“İsveç Demokratlarının pratikte iki yıldır hükümette olduğunu belirtmek önemli. Bu, baskının artması ve göçmenlere karşı daha sert bir duruş anlamına geliyordu. Ancak bunu seçmenlerin refahında bir artış takip etmedi. Sonuç olarak, bazıları hayal kırıklığına uğramaya ve başka bir kapitalist yönetime yönelmeye başladı.”
Sörensen’e göre uygulamada İsveç’teki tüm büyük partiler önemli konularda hemfikir. İsveç’in NATO’ya üye olması, Avrupa entegrasyonunun derinleştirilmesi ve Ukrayna’ya destek verilmesi konularında geniş bir mutabakat var. Bu konularda tüm partilerin izlediği ortak çizgi bir iktidar değişikliğinde pratikte çok az şeyin değişeceği anlamına geliyor.
Yine de “sermaye tarafından belirlenen sınırlar çerçevesinde olsa da, insanların değişen tutumunun olumlu olduğunu” vurgulayan Sörensen’e göre “Sağ kanadın açıkça gerici politikalarına yönelik şüpheciliği memnuniyetle karşılamalı, ancak aynı zamanda sermayenin sol partilerine yönelik eleştirilerimizi de artırarak alternatif olmadıklarını göstermeliyiz. Tek çözümün sermayenin hem sol hem de sağ kanatlarının terk edilmesi olduğunu vurgulamaya devam etmeliyiz.” (DIŞ HABERLER)