24 Haziran 2024 04:40

Ağırlaşan ekonomik yük ve sosyal izolasyon: LGBTİ intiharları

Ekonomik koşulların ağırlaşması ve iktidarın her geçen gün arttırdığı baskı ortamında LGBTİ'lerin karşı karşıya kaldığı intihar riskini KaosGL İnsan Hakları Uzmanı Defne Güzel'le konuştuk.

Fotoğraf: Can Deniz Eraldemir/Evrensel

Paylaş

Nisa Sude DEMİREL
İstanbul

İktidarın günden güne yükselttiği, ‘kutsal aile’ söylemleriyle güçlendirdiği nefret politikaları LGBTİ’leri toplumsal hayatın dışına itiyor. Geniş tanımlı işsizliğin istikrarlı bir biçimde arttığı koşullarda LGBTİ’ler iş bulmaktan barınmaya kadar hayatın pek çok alanında zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Emekçilerin sırtında her geçen gün ağırlaşan ekonomik koşullarda doğum oranlarının azalmasını dahi LGBTİ’ler üzerinden açıklayan iktidar; LGBTİ bireyleri düşmanlaştırıyor, aynı yoksulluk cenderesinde ezilen LGBTİ’leri kriminalize ederek ‘hedef şaşırtıyor.’

İktidar sopasını LGBTİ’lere de sallıyor, dayanışma alanlarını kısıtlarken istihdamda yer bulamayan, sağlık hizmetlerine dahi erişemeyen LGBTİ bireylerin sorunlarını görünmezleştiriyor. Tüm bu ekonomik koşullar ve sosyal hayattaki izolasyon ise halihazırda katbekat fazla olan LGBTİ intiharlarını artırıyor. İntihar riskine karşı yapılabilecekleri, LGBTİ bireylerin yaşadığı problemleri KaosGL İnsan Hakları Uzmanı Defne Güzel anlattı.

"SİSTEM ÖNÜMÜZE SÜREKLİ ENGELLER ÇIKARIYOR"

Güzel, LGBTİ bireylerin mevcut ekonomik koşullardan daha yakıcı şekilde etkilendiğini belirtiyor. Türkiye’nin mevcut sorunlarıyla LGBTİ bireylerin sorunlarının katmerleştiğini vurgulayan Güzel, LGBTİ cinayetlerinin de intiharlarının da politik olduğunu ifade ediyor: “Bunun bir sebebi var. Bu sebeplerin en başında LGBTİ+’lara uygulanan ayrımcılık ve şiddet geliyor. LGBTİ+’lar olarak hayatımızın neredeyse her alanı nefret söylemleri ve nefret suçlarıyla çevriliyken bu durum bizlerin daha olumsuz ruh sağlığı çıktıları vermesine neden oluyor.”

Birleşmiş Milletler düzeyindeki uzman raporlarının anksiyete, depresyon, kendine zarar verme ve intihar gibi ruh sağlığı sorunlarına LGBTİ kişilerde daha yüksek oranlarda rastlanıldığına dikkat çektiğini aktaran Güzel; sistemin yarattığı ayrımcılığın, LGBTİ'leri toplumun sınırlarına ittiğini, LGBTİ’lerin güçlenmesinin önüne sistematik biçimde engeller çıkardığını ifade ediyor. Güzel; barınacak bir yer bulmanın, ayrımcılıkla karşı karşıya kalmadan sağlık hizmetlerine erişmenin, eğitimini tamamlamanın, sosyal güvenlik desteklerinden faydalanmanın LGBTİ’ler için oldukça zor olduğunu söylüyor.

"İSTİHDAMA ERİŞEMİYOR, DAHA DÜŞÜK ÜCRETLERE ÇALIŞIYORUZ"

Ekonomik şartların da meselenin başka bir boyutu olduğunu vurgulayan Güzel, şöyle diyor: “Çünkü özellikle trans kadınlar için zorunlu seks işçiliği devam ediyor. İstihdam da LGBTİ+’ların kolaylıkla erişebildiği, erişebilse de kademe atlayabildiği bir alan değil. Çok daha düşük ücretlerle, çok daha fazla mesai şartlarında çalışıyor LGBTİ+’lar. Tek başına sürdürdüğü hayatında herhangi birinden daha fazla kira veriyor, sırf ayrımcılığa uğramamak için özel sağlık hizmetlerini tercih ediyor. Hal böyle olunca onurlu bir yaşam sürmek LGBTİ+’lar için imkansızlaşıyor.”

Nefret söylemlerinin bir kamu politikası haline getirildiğini, bu uygulamaların LGBTİ bireylerin hayatını oldukça zorlaştırdığını ifade eden Güzel, sivil toplum örgütlerinin psikososyal danışmanlıklarında artışlar yaşandığını aktarıyor. Bu söylemler ve uygulamaların LGBTİ bireylerin kaygılarını, anksiyetelerini ve streslerini arttırdığını vurgulayan Güzel, bu durumun yalnızlaştırıcı etkisine de dikkat çekiyor. Ayrımcılığa uğrama riski sebebiyle LGBTİ bireylerin ruh sağlığı hizmetlerine başvurmayı geciktirdiklerini de ifade eden Güzel, “Buradaki sorun LGBTİ+ olmak değil elbette. Buradaki sorun LGBTİ+’ları ayrımcılıktan koruyacak uluslararası insan haklarını temel alan uygulamaların ve politikaların olmaması” diyor.

"DAYANIŞMA ALANLARIMIZ KISITLANIYOR"

İntiharın karşısına koyulabilecek en güçlü olgulardan biri de dayanışma ancak iktidarın mevcut politikaları bu alanları her geçen gün daraltıyor. Basın açıklamalarının, yürüyüşlerin yasaklandığını; örgütlenmenin önüne geçildiğinin altını çizen Güzel, bu politikaları şöyle anlatıyor: “Aslında sadece yalnızlaştıran değil aynı zamanda yalnızlığa karşı güçlenmemizi de engelleyen bir nefret bu. Buna karşın dayanışmayı ören LGBTİ+ öğrenci toplulukları, inisiyatifleri ve dernekleri var. LGBTİ+ derneklerinin sunduğu psikososyal ve hukuki danışmanlık destekleri var. Bu ağların bilinmesi oldukça önemli.” LGBTİ bireylerin çay içmesinin bile yasaklandığı bir yerde korkulanın yalnızca LGBTİ bireylerin güçlenmesi değil, toplumun ruhunun değişmesi olduğunu ifade eden Güzel, “Özgür bir geleceği, dayanışmayı birlikte kuruyoruz. Bunun anlamı hem bireysel anlamda hem de politik anlamda çok büyük. Yanlış olmadığımız gibi yalnız da değiliz. Birbirimizi her zaman bu derneklerin, toplulukların etkinliklerinde bulabiliriz. Desteğe ihtiyacımız olduğunu buralara iletebiliriz” diyor.

"LGBTİ İNTİHARLARI BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU"

Türkiye açısından LGBTİ intiharlarına dair net bir veriye sahip olmak mümkün değil. Ancak yurt dışında yapılan bazı çalışmalar özellikle LGBTİ gençler açısından intihar riskinin ciddiyetini ortaya koyuyor. Sinan Akçay ve Mervenur Taşkın’ın “İntihar ve toplumsal cinsiyet: Sosyal hizmet perspektifinden bir değerlendirme” çalışmasında LGBTİ bireylerin intihar davranışlarının bir halk sağlığı sorunu olarak ele almanın gerekliliği vurgulanıyor. Esra Köten ve Barış Erdoğan’ın “Sosyal dışlanmadan intihara LGBT gençler” isimli çalışmasında ise LGBTİ bireylerin heteroseksüel bireylere oranla 2 ila 7 kat daha fazla intihar ettiği aktarılıyor.

LGBTİ intiharlarını engellemeyi amaçlayan The Trevor Project, ABD’de her yıl 1.8 milyon LGBTİ gencin intihar etmeyi düşündüğünü ve her 45 saniyede en az bir kişinin intihar girişiminde bulunduğunu tahmin ediyor. Yine The Trevor Project’in 2021’de yaptığı araştırmaya göre LGBTİ gençlerin yüzde 42’si 2020’de intihar girişiminde bulunmayı düşündü. National LGBTİ Health Alliance’ın 2016’ya ait verilerine göre 16-27 yaş grubundaki LGBTİ gençlerin intihar girişiminde bulunma olasılıkları aynı yaş aralığındaki gençlere göre 5 kat daha fazla.

Yine The Trevor Project’in araştırmasına göre trans bireylerin hormona erişebilmesi intihar girişimlerini önemli ölçüde azaltıyor. Özellikle 18 yaş altı gençlerde hormon alımının, yakın zamandaki depresyon ve bir önceki yılda deneyimlenen intihar girişimlerini yüzde 40 oranında azalttığı belirtiliyor.

VERİLERLE LGBTİ BİREYLERİN YAŞAM KOŞULLARI

İpek Göçmen ve Volkan Yılmaz’ın 2014’te Türkiye’de LGBTİ bireylerin yaşam koşullarını ortaya koymak için gerçekleştirdiği araştırma pek çok konuya değiniyor. Türkiyeli 2 bin 875 LGBTİ bireyin katıldığı ankette katılımcıların yüzde 49.8’i 18-25 aralığında. Araştırmada katılımcılara yöneltilen bir okul arkadaşı/akranının LGBTİ birey olması nedeniyle olumsuz yorumlar veya davranışlar duyup duymadığı sorulduğunda katılımcıların yüzde 24.8’i böyle bir duruma her zaman tanık olduğunu bildirirken, yüzde 32.2’si okullarında böyle bir duruma sıklıkla tanık olduklarını bildirmiştir. Yani katılımcıların yarıdan fazlası ayrımcılığa ‘Tanık olduğunu’ ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 5’i ise okulu uğradığı ayrımcılık nedeniyle bıraktığını ifade ediyor.

Yine aynı araştırmada katılımcıların yüzde 35.1’i aylık gelirlerinin temel ihtiyaçlarını karşılamadığını ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 37’si en az 3 aydır işsiz olduğunu ifade ederken işsiz olduğu cevabını verenlerin ise yüzde 52.5’i iş aradığını söylüyor. Çalışan LGBTİ bireylerin yüzde 23.8’i ise iş yerinde ayrımcı bir tutuma maruz kaldığını ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 53’ü ise ayrımcılık korkusuyla sağlık çalışanlarıyla cinsel yönelimlerini paylaşmak istemediklerini ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 43.2’si hayatında en az bir defa intihar etmeyi düşündüğünü ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 51’i ise psikososyal destek almadığını ifade ediyor.

Transseksüel bireylerin yaşam koşullarına dair somut koşulları ortaya koyan bir başka araştırma ise Lambdaistanbul’un 2009’da İstanbul’da yaşayan 116 trans kadınla gerçekleştirdiği çalışma. Katılımcıların yüzde 85.9’u İstanbul’a başka yerden geldiğini, çevre baskısından kurtulmak için göç ettiğini vurguluyor: “Burada kaybolma şansım var, orada yaşama şansım yok.” Katılımcıların yüzde 38.8’i daha önce en az bir kere yaşamına son vermeyi düşünmüş. Katılımcıların yüzde 32.8’i ise intihar girişiminde bulunduğunu ifade ediyor. Yani intihar düşüncesi aklından geçmiş olan kişilerin yüzde 84.4’ü intihar teşebbüsünde bulunmuş.

İrlanda’da 153 trans bireyle yapılan bir çalışmada intiharı düşünen transseksüel bireylerin yüzde 78’inin sağlık bakım hizmetlerinde olumsuz deneyim yaşadıkları ifade ediliyor. Yine Esra Köten ve Barış Erdoğan’ın çalışmasında toplumsal hayattaki ayrımcılığa ve ‘kışkırtılan nefrete’ dair şu örnekleri görmek mümkün: 2009’da Türkiye çapında gerçekleştirilen “radikalizm ve aşırıcılık” araştırmasında, “Kiminle komşu olmak istemezsiniz?​” sorusuna katılımcıların yüzde 87'si “eşcinsel” kişiler olarak cevap verirken 2011’de gerçekleştirilen Türkiye değerler araştırmasında bu soruyu aynı şekilde yanıtlayanların  oranı  yüzde 84. Bir yıl sonra aynı araştırmada bu defa bu oran yüzde 87’ye yükseliyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Bir ayda en az 5 tarım işçisi çocuk boğularak yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

İşçiyle dalga geçiyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa