26 Haziran 2024 06:36

Sen şeriatı savundun!: Diamond Tema ve laiklik tartışmaları

Tutuklu gazetecileri, siyasetçileri, avukatları düşünürsek pek çok hukuksuzluğun olduğu bu koşullarda Diamond Tema’nın da bu pastadan payını alacağını tahmin etmek çok zor değildi.

Ekran görüntüsü "Diamond Tema"'nın Youtube hesabında yayımladığı videodan alınmıştır

Paylaş

Doğa BAYBUĞA

Hacettepe Üniversitesi

Geçtiğimiz günlerde kendini agnostik olarak tanımlayan Diamond Tema ve şeriat savunucusu Asrın Tok’un konuk oldukları Youtube programı farklı tartışmalara yol açmıştı. Şeriatı savunan Asrın Tok’un karşısında laikliği savunan, daha doğru bir ifadeyle şeriatı neden savunmadığını gerekçelendirerek sunan Diamond Tema’ya ifadeleri sebebiyle soruşturma açılmış ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “İslam dini ve sevgili peygamberimizle ilgili kullanılan tahrik edici, çirkin ve provokatif ifadeler asla kabul edilemez” diyerek Tema’yı hedef göstermişti. Gençlik içerisinde de pek çok tartışmanın gündemi hâline gelen programla birlikte şeriat-laiklik tartışması farklı eksenlerde değerlendirilmiş, bir kesim Tema’ya günümüz şartlarında laikliği şeriat karşısında görece “radikal” bir şekilde savunduğu için alkış tutarken bir kesimse değerlerine hakaret sayıp sosyal medyada linç başlatarak olayı gündemde tutmuştu.

SORUŞTURMA NE GÖSTERİYOR?

Diamond Tema’ya açılan bu soruşturmayı tartışma içeriği ve ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirdiğimizde son derece haksız bir soruşturma olduğunu söyleyebiliriz. Diamond Tema gibi pek çok sosyal medya kullanıcısının son yıllarda attıkları tweetlerden veya verdikleri röportajlardan dolayı linç yemesi veya gözaltına alınıp ceza verilmesi gibi pek çok örnek mevcut. Türkiye’de sırf fikirlerinden dolayı tutuklu gazetecileri, siyasetçileri, avukatları göz önünde bulundurduğumuzda pek çok hukuksuz yaptırımın yüzlerce insana uygulandığı bir ülkede Diamond Tema gibi bir figürün de bu pastadan payını alacağını tahmin etmek çok da zor değildi.

Son 20 senede AKP iktidarının ve tek adam yönetimin dinci gerici politikaları gençliği pek çok yerden sarmalamış durumdayken bu kültürel hegemonyanın karşısında durmak isteyen herkesin ilk tutunacak dalının laiklik talebi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Tek adam iktidarının tarikat ve cemaatlerle, eğitimde maarif müfredatlarıyla, öncesinde evrim ve felsefe derslerinin içeriklerinin azaltılmasıyla veya bugün KYK yurtlarında dini danışmanlarla, mahallelerden üniversite kampüslerine kadar gündelik hayatın her anında örgütlediği dinci politikalarının karşısında laiklik; sadece kılık kıyafet veya ifade özgürlüğünden değil çok daha kapsamlı alanlara parmak basan bir olgudur. Bugün laikliğin Türkiye gençliğinin tamamı tarafından çok yönlü olarak ele alındığını söylemek güç olabilir. Hâkim sınıfın kendini yeniden var etmek adına toplumu muhafazakâr güdülerle besleme politikasına her gün bir yenisini eklerken laiklik, sosyal yaşamdan ekonomik taleplerimize kadar bir hat çizmektedir. Kabaca din ve devlet işlerini ayırmak olarak nitelendirilen laiklik talebi; biçimi ve bugünün sisteminde uygulanabirliği açısından da sınıfsal bir taleptir. Tabii tüm bunlar yaygın laiklik anlayışından ne çıkaracağımızla da ilişkilidir ancak bugün Türkiye gençliğinin ihtiyacı, Diamond Tema gibi kendi açısından laiklik savunurken bir taraftan da başta Kürt halkına yönelik ırkçılığa varan tabirleri olmak üzere çeşitli milliyetçi söylemlerle kendini bir tarafa yaslamaya çalışan nitelikte olmaması gerektiğidir.

Laiklik; başta iktidarın, emekçi sınıfların gençlerini ve çocuklarını hedefleyerek “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirme gayesi içindeyken olduğumuz her alanda buna yönelik çatışmalara ve saldırılara maruz kalıyorken sadece batılılaşma veya modernleşme tabirinden daha ileride sınıfsal bir talep olarak var edilmelidir.

LAİKLİK “MODERNLEŞME”DEN İBARET DEĞİL

Diamond Tema’nın örneğinde bir taraftan dinci-gerici yönetim biçimlerinin ve şeriat “hususlarının” gerek toplumsal gerekse politik olarak karşısında bir savunu yaparken diğer taraftan söylemlerinde - belki de farkında olmadan - iktidarın milli manevi değerler öğretilerine verdiği önemin vurgusunu yapmaktan geri durmadığını, “Arnavut da olsam Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım”, “Askerliğimi yaptım” gibi cümleleriyle salt bir laiklik savunusunun yahut agnostik bir içerik üreticisinin alanına dair tartışmalar dışında bir duruş sergileme gayretinden görebiliyoruz. Aslında çatışmanın başladığı nokta da burası. Bugün laikliğin, demokrasinin, özgürlüğün medyatik figürlerle elde edilebilecek kavramlar olduğu yanılgısının artmasında bu gibi programların gün geçtikçe milyonlarca kez, milyonlarca kişi tarafından izlenmesinden anlaşılabilir. Ancak yıllardır nasıl sadece oy vererek veya tweet atarak haklarımızı kazanamadıysak bugünden sonra da seküler temsiliyet olarak sahip çıkılan Diamond Tema, seçim zamanı gündem olan Oğuzhan Uğur’un programları veya Avukat Feyza Altun ve tweetleri gibi medyatik olgulara sırtımızı dayayarak taleplerimizi kazanamayacağımız ortada. Bu şahısların düşüncelerinden çok temsil ettikleri roller sebebiyle bugünün ihtiyacı olan fiili mücadele anlayışına da zarar verdiğini ve tek yolun, bu figürleri güncel siyasete dair temsilci olarak belirleme pratiğinden çıkılması gerektiğini de söylemeliyiz.

Bugün halkların inanç ve değerleri, en temelde sınıflar arası güç ilişkilerine iktidar perspektifinden kendi politikaları doğrultusunda yön vermek için kullandıkları bir araç hâline gelmekte. Başta şükür öğretileriyle veya takdir kavramıyla 20 senedir kitlesini, en başta ekonomik ve savaş politikalarının yarattığı yıkımın nedenselliğini dine yedekleyen bir AKP iktidarı bugün de gençliğin önünde durmaktadır. Bugüne kadar 6 Şubat depreminden tutalım yaz aylarında çıkan yangınlara kadar yaşanan ve önlem alınabilecek her doğal afete bile “kader” kavramıyla yanıt üreten tek adam rejimi, toplumun tepkisini dizginlemek için de alışagelmiş din söylemlerine sığınmayı da hiçbir zaman ihmal etmedi.

Kendini meşrulaştırmak için her bir kanalı kullanmaktan geri durmayanlara karşı laiklik mücadelemiz de hak ve özgürlüklerimiz, gündelik özlemlerimiz, sosyal ve kültürel yaşantımız; kısacası hayatımızın her anında ihtiyacını gözlediğimiz bir taleptir. Yalnızca dini olgulardan arınmış bir yönetim anlayışı değil, dini olguları başta iktisadi çıkarları ve kendi hakimiyetini teslim etmemek adına kullanmaktan geri durmayan egemen sınıfa karşı bir mücadele hattı çizmek ve bunu her gün bir yenisinin çıktığı popüler kültür figürleriyle değil gençliğin kendi ördüğü mücadele alanlarıyla bilfiil gerçekleştirmeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

Atölyemizle alanlarımızın daraltılmasına karşı çıkıyoruz

SONRAKİ HABER

Kampta öğrendiklerimizi kampüste mücadelemize taşıdık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa