Kampta öğrendiklerimizi kampüste mücadelemize taşıdık
Kampa gelen kadınların mücadele birikimlerinin birleşmesi, bu birikimi kamptan döndüğümüzde alanlarımıza nasıl taşıyacağımız sorusunun cevabının kafamızda somutlaşmasını sağladı.
İrem
Kadın Çalışmaları Topluluğu (HÜKÇAT)
Hacettepe Üniversitesi
21. Gençlik Yaz Kampı’na doğru giderken ben de bu yazıda geçen yılki kamp deneyimimden bahsetmek istiyorum. Kamptaki atölyelerden biri olan Kadın Çalışmaları Atölyesine, Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğuyla yıl boyunca çalışma yürüttüğümüz mücadele birikimini taşıdık. Her ne kadar kamptan önce kadın mücadelesi önem verdiğim bir alan olsa da bu konuda okumalarım oldukça eksikti. Kamptaysa 6 gün boyunca süren bu atölyede kadının ezilmişliğinin kökeni, yeniden üretim ve ev içi emek gibi konuları işlemek yaşadığımız dünyayı anlamlandırmak açısından aydınlatıcı olmuştu. Kadınların yaşadıkları tüm baskılara karşı kendi geleceğimizi tartışmak noktasında kampa sıra arkadaşlarımızı ikna etmek önemliydi. Ülkenin dört bir yanından kampa gelen kadınların birikimlerinin burada birleşmesi, birbirimizin mücadele yöntemlerinden öğrenmemizi ve bu birikimi kamptan döndüğümüzde nasıl alanlarımıza taşıyacağımız sorusunun cevabının kafamızda somutlaşmasını sağladı. Atölyenin son günü yaptığımız forumla kadınların son bir yılında gündeminde olan meseleleri, taleplerini tartıştık ve bu talepleri kamptan döndüğümüzde sınıflarımızda nasıl örgütleyeceğimizi konuşmaya başladık.
KAMPIN KAZANDIRDIKLARI
Kamptan döndüğümüzde içinde bulunduğum topluluk olan Kadın Çalışmaları Topluluğu en başta olmak üzere toplulukları öğrencilerin talepleri etrafında birleşebileceğinin, kendi politikamızı yapmak için bir araya gelebileceğimiz alanlar olarak büyütmenin önemiyle hareket ettik. Bununla beraber sıra öğrenci topluluklarının üniversitelerdeki antidemokratik uygulamalara ve baskılara karşı bizleri bir araya getirmekte nasıl rol oynadığını topluluklar olarak ördüğümüz 800 kişilik eylemlerde gördük. Gerek atölyede gerek kamptan döndüğümüzde bizi öngörülemez bir geleceğe sürükleyen bu düzene karşı mücadele etmek için bir arada olmamız, yalnız olmadığımızı bana bir kez daha hissettirdi. Geçen sene “Başka Bir Dünya Mümkün” şiarı ile düzenlediğimiz kampımızda rekabetin, ayrımcılığın değil birlikte üreterek yaşamanın mümkün olma deneyiminin mutluluğunu paylaştık. Bu seneki kampta da kuracağımız arkadaşlıklar, yürütülen tartışmalar, üreteceğimiz resim ve heykeller ve daha fazlası için çok heyecanlıyım.