26 Haziran 2024 06:00

Krizden çıkış yolu için emeğin programına

İşçi emekçilerin programının sahiplenilmesi ancak Mehmet Şimşek başta olmak üzere burjuva bürokratların çıkarlarını temsil ettiği sermayedarlar karşısında pozisyon almakla mümkün.

Kaynak: Max Pixel

Paylaş

Bütçenin gençlik yararına kullanılmadığının sayısız örneğini okulda, sokakta pek çok farklı yoksunluk biçimleriyle yıllardır deneyimliyoruz.

Ancak bugün bütçenin ayrılmaması bir yana, devletin kasasını dolduracak esas kaynağın Türkiye’nin işçi emekçi kesimleri olması adına girişilen ekonomi programının adımları uygulanmaya başladı. Bu bir saldırı programıdır. Ekonomik krizin çözümü adına öne sürülen ekonomi programının Türkiye’nin en geniş kesimlerinin aleyhinde bir program olduğu her açıklamayla daha da belirgin olmaktadır.  Üstelik bu gerçeğin üzerini örtmek, saldırı programına karşı çıkılmasını engellemek adına önümüze dolambaçlı ekonomik ve siyasal tartışmalar konulmaktan da geri durulmuyor. Asgari ücret enflasyonu artırır demekten tutalım da krizden çıkış önerisi için dişlerin biraz sıkılmasının mecburi olduğunu söylemeye kadar pek çok açıklama sayısız kanaldan yapıyor.

ÜCRETLER YAŞAM KOŞULLARIMIZI BELİRLİYOR

Ücretlerin artırılması için mücadele büyük ölçüde yaşam koşullarımızın iyileşmesi mücadelesinin bir parçası. Yoksulluk, yalnızca lüks olarak sayılabilecek giderlerin kısılmasından artık bir hayli uzaklaştı. Temel yaşam giderlerinin karşılanamaz duruma geldiği bu noktada tek adam yönetimi zam almadan çalış, çok çalış ve hiç harcama derken aslında yaşam koşullarımızı belirliyor. Bu koşulların içinden doğan bu sonuç elbette pek çoğumuz açısından ortak, giderek daha da ortaklaşıyor.

Diyarbakır ve Mardin’de gerçekleşen yangınlar işte bu bedelin ağırlığının en somut göstergesi. Üstelik devlet yetkilerinin açıklaması da hazırdı: anız. Oysa gerçek başkaydı. Kamusal ihtiyaçların giderilmesinin şirketlere devredilmesinin bir sonucuydu bu yangın.

Bu hikâye suçu halka yıkarak açıklamakla, sorunları halkın üstüne yıkarak çözmek arasındaki benzerliği ortaya seriyor. Yangında anız, çocuk işçi cinayetinde dikkatsizlik, atanamamakta, iş bulamamakta başarısızlık, liyakatsizlik, krizde fazla tüketim ve ücret artışı… Liste uzar gider ancak meselenin özü hiç değişmiyor. Bir tarafta halk kesimleri için kötü koşullarla kader biçenlerin faturayı halka kesmek için ürettiği bin bir tür safsata ve hile, öte yanda bu kaderin esas gerçeğini her gün yaşayanlar, görenler.

Bu ayrım giderek keskinleşirken, bu krizden çıkış yolunu sermayedarların çıkarına göre alternatifsiz göstermek isteyenlere karşı, kendi çıkarlarımızla hazırlanmış bir mücadele programının etrafında birleşmek ise bizim için tek seçenek.

Üstelik yalnızca ekonomik koşullarımızın iyileşmesini de içermiyor bu mücadele.

Her nasıl kapitalizm, sistemsel çıkarları için siyasal gerilimleri, savaştan, ileri değerlerin çürütülmesinden, hayatımızın giderek renksiz bir rutine sıkıştırılmasından beslenerek büyütüyorsa aksi de yaşamımızın daha iyi hale gelmesi için topyekün bir mücadeleyi içeriyor.

Yaşam koşullarımızın ağırlığının içinden çıkmak için ihtiyacımız olan birlik aynı zamanda yaşamı zapturapt altına alan ırkçı-sağcı-dinci politik söylem ve gerilimlerin de çözülmesinin anahtarıdır. Daha iyi bir yaşamın ihtiyaç duyduğu koşullar ancak bu sayede mümkün olacak. Temmuz zamlarının kazanılması için mücadele eden işçi emekçilerle bir arada yürümek, Türkiye gençliğinin ekonomik ve siyasal taleplerinin görünürlüğünü sağlayacak tek zemin.

Burjuva muhalefet partilerinin politikalarından duyduğumuz rahatsızlık, beklentisizlikten biliyor ancak başka bir alanın mümkün olduğunu büyük ölçüde keşfedemiyoruz. İşçi emekçilerin ekonomiye, siyasete kendi programlarıyla müdahalesini büyütmek, görünür kılmak için mücadele etmek bu bakımdan önemli. İşçi emekçilerin programının sahiplenilmesi, görünür olması ise ancak Mehmet Şimşek başta olmak üzere burjuva bürokratların çıkarlarını temsil ettiği sermayedarlar karşısında pozisyon almakla mümkün. Tersi, becerikli veya beceriksiz bürokratlardan, iyi kötü ekonomi modellerini tartışmaktan ibaret bir çizgide ilerliyor. Bunun ise geniş gençlik kesimlerini çıkarlarına bir faydası dokunmuyor.

Öyleyse şimdi, Temmuz’da ücretlere zam şart diyen binlerce emekçinin talebini, kendi yaşam taleplerimizin kazanılması mücadelesiyle ortaklaştırabilmek adına hareket etmeli, ücret savaşında işçi emekçi sınıfın safında emeğin programını sahiplenmeli.

ÖNCEKİ HABER

LGS yeteneği değil dikkati ölçüyor!

SONRAKİ HABER

Aşırı sağın yükselişi neyin göstergesi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa