26 Haziran 2024 06:17

Aşırı sağın yükselişi neyin göstergesi?

Esas “düzen-dışı” olan, kapitalist sistemin karşısında olan siyasal seçeneklerin zayıflığı, mülteci düşmanlığını örgütleyen sağ partilerin bir seçenek olmasının da önünü açmıştır.

Arşiv | Fotoğraf: Yücel Özdemir/Evrensel

Paylaş

İrem Taçyıldız

ODTÜ

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu seçimi gerçekleştirildi. 6 Haziran’da başlayıp 9 Haziran’a dek süren bu seçimlerin sonuçları ise birçok tartışmanın kapısını araladı. 27 AB ülkesinde gerçekleşen seçime katılımın %52 oranında olması düşündürürken aşırı sağın bu seçimlerden sandalye sayısını arttırarak çıkması ise kimi kesimler açısından endişeyi de beraberinde getirdi.

Merkez sağ partilerin bir araya geldiği Hristiyan Demokratlar olarak da bilinen Avrupa Halk Partisi (EPP) parlamento içerisinde birinciliği korudu. Ancak aşırı sağ ve muhafazakâr partilerin oluşturduğu Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri 2019’da 62 olan koltuk sayısını 73’e çıkarırken 2019’da koltuk sahibi olmayan Kimlik ve Demokrasi ittifakı bu seçimde tam 58 koltuk elde etti. Almanya’da muhafazakâr Hristiyan Birlik Partisi birinci sırada yer alırken ırkçı AfD ise ikinci sırada yer aldı. Fransa’da ırkçı Le Pen’in partisi yüzde 32 alarak birinci parti oldu, Macron meclisi feshederek erken seçim kararı aldı. İskandinavya, Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerde sosyal demokrat partilerin oyları yükselirken Fransa, İtalya ve Avusturya’da aşırı sağ ilk sırada yerini aldı.

Aslında tarihi biraz geriye sardığımızda bu sonuçların çok da sürpriz olmadığını görebiliriz. İtalya’da İtalya’nın Kardeşleri gibi faşist bir partinin iktidara gelmesi, bu partinin lideri olan Meloni’nin kadın ve LGBTİ düşmanı söylemleri, Hollanda’da Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi için görev yapan Dilan Yeşilgöz-Zegerius’un göçmen karşıtı söylemleri bu sonuçların sinyallerini veren noktalar olmuştu. Ancak bugünki gelinen durumunda Avrupa Parlamentosunda yerini genişleten aşırı sağın bu noktaya gelişini yalnızca buralarla açıklamak bu yükselişin nedenlerini anlamak için yetersiz kalabiliyor. Bu durumda buradaki nedenlere daha detaylı bakmanın ihtiyacı bir yanda duruyor.

AŞIRI SAĞ NASIL YÜKSELİYOR?

Öncelikle oy kullanma oranının düşüklüğü dahi siyasal atmosferi anlamak açısından önemli bir nokta oluyor. Neredeyse yarıya düşen katılım oranı halkların AB hükümetlerine, yönetime olan güvenin azaldığına işaret ediyor. Sandığa gitme oranı, “sosyal devlet” özelliğini sosyal yardımların kesilmesi gibi adımlarla söndüren, halka sunması gerektiği imkanlardan gün geçtikçe kısan, imkanlarını militarizasyon için seferber eden, savaşları körükleyen politikalara imza atan AB devletlerini bir nevi protesto niteliği taşıyor.

Son aylarda düşüşe geçmiş olsa da uçan gıda ve enerji fiyatlarına karşın ücretler bu artışın üçte biri oranında dahi artmadı. Uygulamaya konan sermaye programlarıyla gerçek ücretler eritilirken büyük sosyal kesintiler ve enflasyonla halk yoksulluk ve açlık çemberine sıkıştırılıyor. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi toplumun temel ihtiyacı olan alanlarda gidilen kesintilerle hizmete ulaşım oldukça azaldı. Bu adımlarla toplam serveti halktan kesip emperyalist tekellere peşkeş çeken AB hükümetleri, seçim sonuçlarıyla sarsıldı. Ancak seçim sonuçları da bizlere artan memnuniyetsizliğin asıl “düzen dışı” olan sol, sosyalist güçlere yönlendirmediğini ve aynı biçimde sosyal demokrasiye güvenin de azaldığını gösteriyor. Aksine artan memnuniyetsizlik pek çok ülke açısından sağ popülist partilerinin oylarının artmasına neden olmuş gibi görünüyor. Tüm bu sorunları gören, dile getiren bu sağ popülist partiler ise bu sorunların faturasını göçmenlere kesti. Krizlerin nedeni olarak her alanda göçmenleri işaret ederken halkları göçe sürükleyen savaşları körükleyen AB hükümetlerine muhalif gibi görünüp hem asıl neden olan emperyalist tekelleri buğulandırırken hem de “düzen dışı” ilan edildiler. Bu nedenle de aslında mevcut hükümetleri protesto amacıyla onlar aleyhine oy kullanan halkların tercihi yine onlarla aynı safta olan partilerin güçlenmesi olmuştur.

DÜZEN DIŞI ALTERNATİF: AŞIRI SAĞ (!)

Bir yanı esas “düzen-dışı” olan emek sömürüsüne dayalı bu kapitalist sistemin karşısında olan siyasal seçeneklerin zayıflığı, mülteci düşmanlığını örgütleyen sağ partilerin bir seçenek olmasının da önünü açmıştır. Yaşanan tüm bu sorunların karşısında asıl sorumlunun sistemin ta kendisi olduğu ve bu sistemin kendisine savaş açmanın tam anlamıyla kapitalizme ve emperyalizme savaş açmak olduğunu unutturmayacak bir işçi sınıfı hareketinin olmayışı da sorunların nedenlerinin şaşırtılmasına, asıl sorumluların kolaylıkla unutulmasına neden oluyor.

Sermayeyi beslemek adına halkın boğazına çöken devletlerin kimin safında olduğunun daha da gün yüzüne çıktığı bu dönemde seçim sonuçları da gösteriyor ki; bugün yüzüne çıkışın kendisi halklar açısından bu sistemin yoksulluk, sefalet, açlık ve bolca krizden başka bir şey sunmadığı gibi bir karşılığa neden oluyor. Dolayısıyla bugün ihtiyacımız olan sisteme karşı artan bu memnuniyetsizliği tam da o sisteme karşı bir mücadeleye dönüştürecek bir halk hareketi oluyor. Aksi takdirde aşırı sağ popülist partilerin “düzen dışı” kostümleriyle halk içerisinde yer edinmesi kaçınılmaz oluyor.

ÖNCEKİ HABER

Krizden çıkış yolu için emeğin programına

SONRAKİ HABER

Diyarbakır'da "şehadet" sloganlarıyla Starbucks ve Burger King'e saldıranlar serbest bırakıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa