25 Haziran 2024 04:30

Temmuz zammı tartışmaları: İşçi geçici değil, kalıcı çözüm istiyor

İktidar ve patronlar yaptıkları açıklamalarla temmuz zammından kaçınırken, işçilerdeki genel eğilimse şöyle: “Ücretler düşük, enflasyon yüksek, her şeye zam geliyor ve geçinemiyoruz”

Fotoğraf: Şişecam Basın Bülteni

Paylaş

Çağlar KAZAK
Eskişehir

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan başta olmak üzere iktidar yetkilileri asgari ücrete temmuz ayında zam yapılmayacağını açıklarken, sene sonuna doğru bir zam yapılacağı iddiası da gündeme geldi. Bir yandan ücretleri eriyen, yüksek enflasyon karşısında ezilen emekçiler zammın acil bir ihtiyaç olduğunu söylüyor, güçlü olmasa da emek ve demokrasi güçleri ile mücadeleci sendikacılar çeşitli açıklamalar yapıyor.

Bu tabloda işçiler bu meseleyi nasıl tartışıyor, eğilimleri ve beklentileri neler? Biraz da buna bakmak gerekiyor. En başta şunu söyleyebiliriz; temmuz zammı konusu, ‘enflasyon ve etkileri’ de düşünüldüğünde işçilerin hem aynılaştıkları hem de ayrıştıkları yönler içeriyor. İşçiler arasında genel eğilim “Ücretler düşük, enflasyon yüksek, her şeye zam geliyor ve geçinemiyoruz” şeklinde. Bu durumun nasıl düzeleceğine dair ise görüşler muhtelif. Örneğin Bozüyük’te KİPAŞ fabrikasında çalışan bir işçi, “Öncelikle bu zam sorununu çözmeliler. Ücretlere zam yapıyorlar ama ondan sonra yine her şeye zam geliyor. Geçtiğimiz sene de daha biz zamlı maaşımızı almadan sigaraya, alkole, akaryakıta zam gelmişti” diyor.

Bu nedenle işçi, eğer ücretlere zam yapılacaksa temel tüketim maddelerine zam yapılmamasını istiyor. İşçi ücretlere yapılan zammın bu koşullarda alım gücüne bir etkisi olmadığını söylüyor. KİPAŞ’taki işçi gibi düşünen işçilerin sayısının hiç de az olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle “İşçi ücretlerine zam enflasyonu artırır “algısı işçilere yaşadıkları pratikler açısından daha mantıklı geliyor...

ÇIKARSAMA: ZAM OLSA DA YETMEZ

Kimi iş yerlerinde işçilerin tepkisini azaltmak için patronların “Biz işçimizi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz” diyerek ücretlere iyileştirme yaptıklarını, yakıt, yiyecek ve giysi yardımı yaptıklarını da dinliyoruz işçilerden. İşçiler bu yardımların günü kurtarmak olduğunun gayet bilincindeler. Geçici değil kalıcı çözümlerin masada olmasını talep ediyor.

Eskişehir’de işçilerin vergi farkını ödeyen ve hükümetin yapacağı zammı beklemeden ücretlere iyileştirme yapan fabrikalar var. Bu durumun işçiye yansıması ise “Bizim patron zaten vereceğini veriyor, bize enflasyona ezdirmemek için çaba da harcıyor, bundan iyisi Şam’da kayısı” oluyor. Bunun sebeplerini ise asgari ücretle çalışan işçilerin çokluğu ve şimdilik asgari ücretliler arasında olmamalarından dolayı kendilerini biraz daha ayrıcalıklı görmesi şeklinde açıklayabiliriz. Asgari ücret alan işçiler ise geçinemediklerini, zam alsalar da yine de yetmeyeceğini kabullenmiş durumdalar.

‘VERMEZLER AMA İHTİYAÇ’ SÖYLEMİ

“Temmuz zammına ihtiyacımız var ama vermezler” diyen işçi sayısı da az değil. Şehir hastanesinde asgari ücretle çalışan bir taşeron işçisinin ücretlere dair söyledikleri ‘Vermezler ama ihtiyaç’ tablosunu özetler nitelikte: “Artan enflasyondan dolayı 17 bin 2 lira olan asgari ücret 6 ayda eriyip gitti. 7 lira olan ekmek 10 lira oldu. Kiralar iki katına çıktı, hayat gitgide daha da yaşanmaz hale geldi. Asgari ücret zammının senede iki defa değil hayat pahalılığına göre gerekirse her ay artırılması söz konusu iken iktidarın senede bir defa zam vereceğini açıklamasını öncelikle vicdansızlık olarak nitelendiriyorum. Asgari ücretin yükseltilmemesi insanların temel yaşama hakkının bile elinden alınması, sokakta kalacak seviyeye getirilmesi demektir. Artık meyveyi sebzeyi bile taneyle alacak hale geldiysek tek sebebi başımızdakilerdir. İnsanca yaşam için asgari ücrete zam yapılması şarttır.”

GÖRECE İYİ OLANIN GÜCÜ BİLE ESKİSİ GİBİ DEİL

Sendikalı iş yerlerinde ise tartışma epey farklılık gösteriyor. Örneğin Kristal-İş’in örgütlü olduğu Paşabahçe’de çalışan cam işçileri son TİS’ten memnun olduklarını, Eskişehir ortalamasına göre daha fazla ücret aldıklarını, temmuzda da enflasyon farkı alacaklarını dillendiriyorlar. “Bu sıralar ücretlerden memnunuz, bizden bu dönem zam talebi çıkmaz” diyen cam işçileri de var. Tabi Paşabahçe’nin kâr oranları ile işçi ücretleri arasındaki uçurum, sosyal yaşantı, mobbing, sendikal bürokrasinin baskı ve dayatmaları gibi konularda ise yüzü gülmüyor cam işçilerinin. Ayrıca cam işçileri diğer iş yerlerine göre aldıkları ücretlerin görece iyi olduğunu dile getirse de bu ücretin bile önceki dönemlerdeki alım güçlerinin çok uzağında olduğunun, ancak ay sonunu getirmeye çalıştıklarının, birikim yapamadıklarının da farkındalar. Metal, kamu, gıda, hizmet sektöründe çalışan işçiler de ücretlerin yetmediği, enflasyon altında ezildikleri, yoksulluğa ve sefalete teslim oldukları noktasında hemfikirler. Özellikle son Kurban Bayramı’ndan örnekler sıralayan işçiler; kurban kesemediklerini, tatile gidemediklerini, çocukları lunaparka götüremediklerini söylüyorlar. Evden çıkmadıklarından, bayram tatilini evde televizyon izleyerek geçirdiklerinden şikâyetçiler.

MÜCADELE KAVRAMINA İLİŞKİN TUTUMLAR

İşçiler ‘karanlık’ bir tablo olduğunun farkındalar. “Nasıl çıkarız, ne olur” sorularına ise farklı yanıtlar veriyorlar. Kendisinin mücadelesiyle bu tablonun değişebileceğini düşünen işçilerin sayısı oldukça az. Elbette bunun çeşitli sebepleri var. Genç işçiler için sınıfın toplam mücadele birikimine ve deneyimine sahip olmamak nedenlerden bir tanesi. Daha tecrübeli işçiler açısından ise yaşadıkları mücadele deneyimlerinin kimi zaman sendikal bürokrasinin etkisiyle kimi zaman da işçiler arasına serpilen güvensizlik tohumları ve yaşanan başarısızlıklar gibi sebepler sıralanabilir. Bu tablonun ortaya çıkmasının işçilerin yanlış siyasi tercihlerinden kaynaklı olduğunu düşünerek işçiyi suçlayan ve onun asla değişebileceğine inanmayan bir eğilimden de söz etmek mümkün.

Kendini diğer işçilere göre daha ‘solda’ tarif eden emekçiler hem iş yerinde hem memlekette yaşanan bütün olumsuzlukları AKP ve MHP’ye oy verenlere bağlıyorlar. İşçilerin oy verdikleri partiler değişmedikçe herhangi bir değişimin yaşanmayacağı inancı mücadeleden de geri tutuyor. Pek çok işçi kendisinin meseleleri anladığını ve mücadeleye hazır olduğunu ancak fabrikada ortak bir mücadelenin asla gerçekleşemeyeceğini düşünüyor. “İş yerinde ben tek bir işçiyim, ne yapabilirim ki? Sendikacılar var, onlar da bir şey yapmıyorlar. Bizden o kadar aidat alıyorlar, elbette bizim hakkımızı savunmak zorundalar” gibi sözler bu eğilimdeki işçilerin sürekli kurduğu cümlelerden.

Son dönemde yürüttüğümüz tartışmalardan anladığımız bir başka durum ise ileri işçilerin hem çalışma koşulları hem de ücretlerin iyileştirilmesi noktasında patronla, şefle, sendikacıyla bir başına mücadele etmesi. Sonra ise bu yalnızlığından şikayetçi olması... Ama yanı başındaki tezgah arkadaşını mücadeleye çekmeye, onu ikna etmeye hiç çaba harcamıyor. Bunu çok uzak ve yapılması olanaksız bir durummuş gibi ifade ediyor. Tabii bu durumun tersi örnekler hem Türkiye hem dünya işçi hareketi tarihinde bolca mevcut. Ama bu deneyime yaslanmadığı ve öğrenmediği için bu sonucu çıkarıyor diyebiliriz.

Tabii ki bu durum da ilelebet böyle devam etmeyecek. Zira işçi sınıfının çabuk öğrenen, öğrendiğini hızlıca uygulayan ve hareketinden sonuçlar çıkaran özellikleri biliniyor. Bu sebeple hareketin önündeki işçiler de kendi deneyimlerinden öğrenerek ilerleyecekler. Sınıfın partisi de bu süreçte elindeki tüm olanaklarla işçilerde bir bilinç dönüşümü başlatmaya, işçiler içerisindeki etkisini arttırmaya çabalıyor.

İşçilerin insanca yaşama talebine karşılık AKP iktidarı ve başındaki Erdoğan, tutumunu işçi ve emekçi düşmanlığı çizgisinde belirlemiş durumda. CHP ve sendika bürokrasisi de temmuz zammı için Erdoğan’dan ricacı olmak dışında başka tutum sergilemiyor. İşçiler cephesinde ise ücretlere temmuz zammı yapılmalı konusunda hemfikir olma hali var denilebilir. Ancak genel eğilim Çalışma Bakanının açıklamasından sonra farklı bir durumun yaşanmayacağı yönünde. Elbette bu şekilde devam ederse iktidar ve temsilcilerinin bir gün insafa gelip ücretleri insanca yaşanacak bir ücrete çekmesini beklemek saflık olur. Gidişat ancak işçi ve emekçilerin ortak talepleri etrafında kuracakları en geniş mücadele birlikleri ile değişebilir. İşçilerin bu fikre ikna olması ise sınıfın partisi başta olmak üzere mücadeleci sendikaların ve ileri işçilerin gösterecekleri kararlı mücadeleyle mümkün olabilir...

ÖNCEKİ HABER

Manisa'da 4.8 büyüklüğünde deprem

SONRAKİ HABER

Kayseri'nin üç büyük fabrikasında en fazla ücret yoksulluk sınırının yarısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa