27 Haziran 2024 04:27

Savaşın ve açlığın romancısı Mo Yan

Edip Cansever’in “İnsan yaşadığı yere benzer/ O yerin suyuna, o yerin toprağına…” dizeleri Mo Yan’ın romanlarını özetliiyor, yaşadığı toprağın, suyun izlerini romanında ilmek ilmek işler Mo Yan.

Fotoğraf: Nyman/Flickr CC BY 2.0

Paylaş

Tarık ÖZYILDIRIM

“Bir yazar kendi toplumundaki haksızlıkları, çirkinlikleri ve karanlık yanları, insan doğasının kötülüklerini eleştirmelidir.” der çağdaş Çin edebiyatının en fazla yasağa ve sansüre uğrayan yazarlarından Guan Móyé.

Guan Móyé, 1984’ten sonra başladığı yazın hayatında Mo Yan takma adını kullanır. Çince Mo Yan sakın konuşma anlamındadır. Guan Móyé, Mo Yan (sakın konuşma) adıyla yazma gerekçesini, özellikle Çin’deki kültür devriminde konuşamayan, eli kolu bağlanan, bir köşeye çekilen yazarlara, aydınlara aslında bir gönderme olduğunu belirtir. Marguerite Duras “Yazmak; hem konuşmak hem de susmaktır, sessiz çığlık atmaktır.” der. Mo Yan da çağdaş Çin edebiyatının sessiz çığlığıdır, geçmişten günümüze bütün Çinli yazarların sessiz çığlığı.

Mo Yan’ın, 2012’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne götüren ve onun yaşamıyla harmanlanan iki önemli romanı yer almaktadır: “Kızıl Darı Tarlaları” ve “İri Memeler ve Geniş Kalçalar”

Mo Yan; doğduğu köyü, toprakları, doğayı yüreğinde iz bırakan çocukluğuyla gelen her şeyi bu iki romana taşır. Edip Cansever’in “İnsan yaşadığı yere benzer/ O yerin suyuna, o yerin toprağına…” dizeleri Mo Yan’ın romanlarını özetleyen dizelerdir, yaşadığı toprağın, suyun, havanın izlerini romanında ilmek ilmek işler.

AÇLIK VE SAVAŞ: ‘KIZIL DARI TARLALARI’

Mo Yan, bir konuşmasında açlık ve yalnızlık benim esin kaynağımdır, der. Açlığın, yokluğun ve yoksunluğun her bir tonunu Kızıl Darı Tarlaları romanında yaşatır bize Mo Yan. Çin’in Gaomi Kuzeydoğu Bucağı’nın kırsal kesiminde kızıl darı tarlalarının arasında 21 Eylül 1939 yılında yaşanan japon istilası, direniş, ölüm, korkaklıklar ve cesaret her şeyi bir kamera gibi yansıtır Mo Yan. Roman anlatıcısının dedesi ve babası önderliğindeki köylüler, köprüden geçmekte olan bir Japon birliğini yok eder. 1 hafta sonra intikam için köye baskın düzenleyen Japonlar, yüzden fazla köylüyü öldürür. Bu süreç Mo Yan’ın gözünden bir tarihçi gibi değil bir edebiyatçı gözüyle anlatılır. Mo Yan, romancının görev tanımını şöyle yapar: “Romancının yaptığı birebir tarihi kopyalamak değildir, bu tarihçinin sorumluluğudur. Romancılar, savaşın insanlık tarihi boyunca insan ruhunu nasıl değiştirdiğini, nasıl kirlettiğini dile getirir.”

Kızıl Darı Tarlaları’da; tarihsel gerçek ve yaşanan katliam, Mo Yan’ın kalemiyle anlatılır. Romanın giriş kısmında “Bu kitapta köyümün uçsuz bucaksız darı tarlalarında dolaşan kahraman ruhlara ve haksız yere ölümlere sesleniyorum.” diyerek savaşın suçsuz günahsız insanlarını, onların ruhlarını onura eder.

Romanın Köpek Patikaları bölümünde, köyde Japon baskını sonucu öldürülmüş onlarca insanın cesedini yemeye çalışan köpekler ve cesetleri köpeklerden korumaya çalışan Komutan Yu önderliğindeki köylüler arasındaki mücadele insanın kanını donduran cinstendir. Kim av, kim avcı?  Köpeklerle insanlar arasında bir savaş…

“İnsan eti yerken sadece guruldayan açlıklarını doyurmuyor daha da önemlisi bu sırada belli belirsiz bir duyguyla insan dünyasına meydan okuduklarını seziyor, uzun yıllar kölelik ettikleri sahiplerinden çılgınca bir intikam alıyorlar.” (Kızıl Darı Tarlaları)

Romanda, açlık dışında savaşın her türden korkunç ve kirli yüzünü de görürüz. Tecavüzler, işkenceler, katliamlar… Romanın ilk bölümlerinde Japon istilasına karşı gelen köylülerden Luohan, Japonların köylülerden zorla aldığı katırları sakatlar. Bunu üzerine Japonlar köylülerin önünde, köyün domuz kasabı eliyle canlı canlı Louhan’ın derisini yüzdürürler.

“Louhan Amca, derisi yüzülüp et ve kemik kaldıktan sonra … Kalabalıkta kadınların hepsi diz çöküp ağlamaya başlamış.” (Kızıl Darı Tarlaları)

“Kızıl Darı Tarlaları” Emin Özdemir Hoca’nın deyimiyle savaşın insan doğasındaki vahşeti, şiddeti ve şehveti, karanlık yanlarını ortaya çıkarıvermişti.

BİR YOK OLUŞ: ‘İRİ MEMELER VE GENİŞ KALÇALAR’

Mo Yan’ın en hacimli ve önemli romanlarından biri de “İri Memeler ve Geniş Kalçalar”dır. Roman “Bu kitabı annemin ruhuna ithaf ediyorum. Sadece annemin değil dünya üzerindeki bütün annelere ithaf ediyorum.” diyerek başlar.

Dokuz çocuklu (sekiz kız, bir erkek) Lu Ana’nın hikayesi. Sahne, yine Gaomi Kuzeydoğu bucağının kırsalıdır. Japon istilasında ailenin büyükleri baba, dede öldürülür. Böylece Lu Ana ve çocukları için açlıkla sınanacakları çetin bir mücadele başlar. Romanın anlatıcısı, ailenin dokuzuncu ve erkek çocuğu Jintong’dur.

Romanın ilerleyen sayfalarında açlık en şiddetli haliyle karşımıza çıkar. Lu Ana, içi el vermese de çocuklarını zengin ailelere vererek hayatlarını kurtarmaya çalışır. Dokuz çocuğundan yedinci kızına alıcı çıkar. “O gece dışarıda uyumadık, handa bir oda tuttuk. Annem 4. ablamı on tane susamlı kek almaya gönderdi. Ama 4. ablam susamlı kek yerine üzerinde dumanı tüten kırk tane haşlanmış çörek ve büyük bir parça haşlanmış domuz etiyle çıkageldi. Annem öfkeyle dört numara ’Bu paraya biz kardeşini sattık.’ dedi. Ablam ağlayarak: Ana, kardeşlerim bir öğün de olsun doysun istedim.” (İri Memeler ve Geniş Kalçalar) romanın en can alıcı diyaloğu budur. Mo Yan’ın esin kaynağı açlıktır, sözünü en iyi anlatan romanıdır İri Memeler ve Geniş Kalçalar.

Mo Yan’ın romanlarını analiz ederken Yaşar Kemal geliverdi aklıma. Yaşar Kemal’in doğaya can vermesi, romanlarında nefes alıp veren betimlemeleri geliverdi. Anadolu coğrafyası nasıl ki Yaşar Kemal’le renkleniyorsa, Çin’in kırsalı, köyleri de Mo Yan’ın romanlarıyla renkleniverir.

“Eylülde ve sonbaharın sonlarına doğru bir uçsuz bucaksız darı kırmızılığı engin bir kan denizine dönüşür, darılar ve Gaomi ışıldar, darılar insanı tatlı bir hüzne boğar, aşka kışkırtır. Sonbahar rüzgarı ıssızdır, güneş ışınları pırıl pırıldır, mavi gökyüzünde bembeyaz bulutlar bir bir salınır, darıların üzerinde bembeyaz bulutların kırmızı mor gölgeleri gezinir.” (Kızıl Darı Tarlaları)

Mo Yan’ın romanlarının Çin’de,Çin halkında bu kadar geniş yankı bulması, 1930-1980 yılları arasında içine kapanan, konuşamayan, baskılanan halkın sesi olmasıdır. Nobel Edebiyat Ödülü verilmesinin en büyük gerekçesi de bireyi, kimliksiz insan yığınlarından çekip çıkaran yazar olması olarak açıklanır. Aydın bir yazar olmanın sorumluluğuyla bireyin varoluşuna kucak açan romanlar yazmaya devam etmektedir Mo Yan.

ÖNCEKİ HABER

Rize'de sağanak, taşkın ve heyelanlara neden oldu

SONRAKİ HABER

Adana'da Hasan Alpargün Apartmanı davası yarın görülecek: Sorumluların en ağır cezayı almasını istiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa