28 Haziran 2024 09:23

Yoldan sonra

Yol hem çekim süreci hem de izleyici karşısına çıktıktan sonraki süreçle dünya sinema tarihinde yerini almış biricik bir filmdir. Yol bir kere yürünmüş ve menzile varılmıştır.

Görsel: Yol filmi afişi 

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Son iki yazımı Yol filminin çekim sürecine ayırmıştım. Olağan koşullarda bir film tamamlanıp seyirci karşısına çıktıktan hele de Cannes gibi bir festivalde yarışıp ödül kazandıktan sonra, filmle ilgili tartışmaların sonlanması ve filmin vakur bir şekilde sinema tarihindeki yerini alması beklenir. Ancak konu Yol filmi olunca ne tartışmalar sonlanmış ne de filmin ödül kazandığı haliyle sinema tarihinde yerini almasına izin verilmiştir.

Filmle ilgili belki de en fazla tartışılan konu filmin yönetmeninin kim olduğudur. Yılmaz Güney mi yoksa Şerif Gören mi? Yılmaz Güney’in bu konuyla ilgili; “Şunu açıkça söyleyeyim mi? Çoğu kişi beni cezaevinden film çeken yönetmen gibi tanımlarla adlandırdı. Bu doğru değil. Ben sadece cezaevinden bir filmin yaratılmasının koşullarını yarattım diyebilirim. Buna uygun insanlar buldum diyebilirim. Filmlerin bütün başarısı bizzat o işte çalışan arkadaşların başarısıdır. Benim buradaki payım gerek o arkadaşlarca gerek izleyiciler ya da bu işi yakinen bilenler tarafından zaten ortaya konulacaktır. Bana şu sorulabilir: ‘Türkiye'de cezaevi koşulları bu kadar zorken sen bu işleri nasıl yaptın, bu insanlarla nasıl bir ilişki kurdun?’ Tevazuya gerek yok. Ben Yılmaz Güney’im.” demiş olmasına karşın tartışma halen sürmektedir. Hatta Wikipedia’nın 70. Cannes Film Festivali ve Yılmaz Güney başlığında Yol’un yönetmeni olarak Yılmaz Güney yazılmıştır. 

Yol filmi 26 Mayıs 1982 günü Altın Palmiye Ödülü’nü kazandıktan sonra dünyanın birçok ülkesinde izleyici karşısına çıkmış olmasına karşın, film kendi ülkesinde 12 Şubat 1999 gününe kadar yasaklı kalmıştır. Aradan geçen 17 yıllık zaman diliminde ülkemizin batı kıyılarında yaşayan şanslı bir azınlık dışındakiler filmi izleme şansını yakalayamamıştır. Şanslı azınlık diyorum, çünkü Ege kıyısında yaşayan ve Yunan televizyon kanallarını izleme imkânı olan bir kısım yurttaşımız filmi Yunanistan’da gösterildiği günlerde izleme imkânını yakalamıştır. Bu yurttaşlarımızın diğer bir şansı da filmi Yılmaz Güney’in kurguladığı haliyle izlemiş olmalarıdır.

Yol filmi 1999 yılında Türkiye’de gösterilmeden önce Fatoş Güney’in çabaları ile restore edilmiştir. Restore edilmekle kalmayıp kurguda bazı değişiklikler yapılarak yeniden seslendirilmiştir. Filmin 1982 ile 1999 versiyonları arasındaki en dikkat çeken fark, filmin 1982 versiyonunda yer alan “Kürdistan” yazısının 1999 versiyonunda çıkarılmış olmasıdır. Filmin yeniden seslendirilmesinde bence orijinal filmin izleğinden sapılarak yaşamın yükünden arındırılmış, pürüzsüz ve şivesiz “steril bir Türkçe” tercih edilmiştir. Örneğin 1982 versiyonunda hapishane anonsunu seslendiren Yılmaz Güney’in yerine 1999 versiyonunda Rutkay Aziz’in sesi tercih edilmiştir. 1999 versiyonunda Seyit Ali’nin sesi Erdal Özyağcılar’a emanet edilmiştir. Halil Ergün ile Yol üzerine yapılan bir söyleşide filmin 1999 versiyonunda kendisinin oynadığı Mehmet Salih karakterinin yeniden seslendirilmesinden duyduğu memnuniyetsizliği ifade etmiş ve bu seslendirme ile karakterin otantikliğini kaybettiğini belirtmiştir. Öyle ya da böyle Türkiye Yol filmini 1999 versiyonu ile izledi.

Yol filminin serüveni 1999 yılında sonlandı mı? Hayır. Filmin ikinci versiyonundan 18 yıl sonra 70. Cannes Film Festivalinde Yol’un yeni bir versiyonu 19 Mayıs 2017 günü saat 13.30’da Bunuel salonunda gösterilmiştir. Hatta bu gösterimi İsviçre’de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung adlı bir gazete 11 Mayıs 2017 tarihli baskısında şöyle duyurmuştur: “İsviçre’nin tek Altın Palmiye kazanan filmi ‘Yol’ 70. Cannes Festivali’nde Klasikler bölümünde gösterilecek!”

Bu haberle birlikte Yol filminin yönetmeni kim tartışmasına, filmin telif hakları kime ya da hangi ülkeye ait tartışması eklenmiştir. Bu yeni tartışmanın müsebbibi Donat Keusch’tür. Cactus Film Yapım Şirketi’nin ortaklarından olan Keusch’ü en hafif tabirle işgüzar bir köylü kurnazı olarak tanımlamam sanırım yanlış olmaz. Neden mi? Anlatayım.   

Yol filminin 2017 versiyonunun hazırlanmasında hem emekçi olarak çalışan hem de projenin finans kaynağını bulan ancak sonrasında bir tezgâhın içine düştüğünü anlayarak projeden ayrılan yönetmen Nuray Şahin filmin telif hakları ile ilişkili Donat Keusch ile yaptığı konuşmayı şöyle anlatmıştır: “Donat’ın Yılmaz Güney’e yabancı bir dilde imzalattığı kısa bir anlaşmayı okuyunca duraksadım. Anlaşmaya göre filmin bütün dünya ve Universum haklarını Cactus Film almıştı. Donat’a sordum neden Universum hakları diye. Gülümseyerek insanlar bir gün Mars’a giderlerse kesin kült filmleri izlerler. Yol da bunlardan birisi ve bu haklar benimdir dedi. Bu benim ilk büyük hayal kırıklığım oldu.”

Evet, Donat Keusch kendi kişisel kariyerini Yol filmi üzerinden kurgulamıştır. Nuray Şahin’i sürece dâhil edebilmek için de Yılmaz Güney’in aslında Yol filmini başka türlü kurgulamak istediğini fakat Cannes’a yetiştirmek için çok da memnun olmadığı bir versiyonu festivale göndermek zorunda kaldığını anlatmıştır. Keusch, Güney’in kafasında başka bir Yol filmi olduğunu ve onun son isteğini yerine getirmek için de filmi yeniden kurgulamak istediğini belirtmiştir. Bu cümleler sinemacı olmaya Yılmaz Güney nedeniyle karar vermiş olan Nuray Şahin’i tavlamaya yetmiştir. Böylece Peter Adam ile filmi yeniden kurgulamak için kolları sıvamıştır.

Filmin 2017 versiyonunda çok sayıda değişiklik yapılmıştır. Örneğin bayram iznine gidecek mahkûm isimleri arasına Yılmaz Güney’in adı da eklenmiştir. Orijinal versiyonda kullanılmamış olan çekimler yeni versiyona eklenmiştir. İzin kâğıdını kaybettiği için hikâyesi yarım kalan Yusuf’la ilgili sahneler, öldürülen at sahnesinde Yılmaz Güney’in kurguda kullanmadığı çekimler bu versiyona eklenmiştir. Filmin 2017 versiyonundaki en büyük değişiklik, orijinal versiyondan filmin dramatik yapısına uygun olmadığı için çıkarılan Süleyman’ın hikâyesinin zorlu bir çaba ile filme dâhil edilmiş olmasıdır. Zorlu bir çaba diyorum çünkü ne elde filmin senaryosu vardır ne de filmde ses. Bu nedenle Nuray Şahin, Süleyman karakteriyle ilgili çekimleri kare kare izleyerek dudak okumuş, diyalogları kâğıda dökmüş ve ardından da bu sahneler seslendirilmiştir. Açıkçası Yol’un 2017 versiyonu için başından jeneriğine kadar Donat Keusch’ün kariyer planının yeniden kurgusudur demek sanırım yanlış olmaz.

Tüm bu yazdıklarımın üzerine bir de Keusch’ün, Yılmaz Güney’in cezaevinden kaçışına bizzat yardımcı olmuş ve bu süreci yazdığı Yol: Bir Sürgün Hikâyesi adlı kitapta anlatmış olan Edi Hubschmid’i ayak oyunları ile Cactus Film’den, dolayısı ile Yol’dan saf dışı edişini eklersem sanırım neden Keusch için en hafif tabirle işgüzar bir köylü kurnazı dediğim daha iyi anlaşılmış olur.  

Donat Keusch’ün yeniden kurguladığı Yol filmi herkeste rahatsızlık yaratmıştır. Hatta Fatoş Güney filmin bu versiyonu ile ilişkili şunları söylemiştir: “Lakin bu gösterilen film, Yılmaz’ın zamanında çektiği ve beğenmeyip çöpe attığı çekimlerden yeniden üretilmiş bir film olarak her şeyden evvel Yılmaz Güney gibi bir sanatçının sanatına, eserine yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Hele hele 35 yıl sonra Yılmaz’ın kullanmayı reddettiği bölümlerden bir film yapıp bunda hak sahibi olduğunu iddia etmek de hukukun çözeceği bir meseledir.” Bu arada Fatoş Güney’in de bizzat Yılmaz Güney’in kurguladığı Yol filminde yapmış olduğu değişiklikleri burada hatırlamak sanırım yerinde olacaktır.  

Yol hem çekim süreci hem de izleyici karşısına çıktıktan sonraki süreçle dünya sinema tarihinde yerini almış biricik bir filmdir. Yol bir kere yürünmüş ve menzile varılmıştır. Kendi haritanızda yol almak için seçtiğiniz Yol’u eğip bükerek belki menzile ulaşabilirsiniz ancak artık yürüdüğünüz yol Yol değildir.

Meraklısına not: Yılmaz Güney’in yaşam gergefindeki renkleri görünür kılmak için gerek kalemiyle gerek kamerasıyla ilmek ilmek araştıran Zahit Atam ve Aziz Özer’in çabasına şapka çıkardığımı buraya not düşeyim.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI