29 Haziran 2024 04:46

Yoksulluk derin, geçim kıt kanaat

İstanbul'un işçi emekçi semtlerinden Tuzla'nın Aydınlı Mahallesi'nde yurttaşlar; kemer sıkma politikalarının, ekonomik krizin yansımasını anlatıyor: "En kötüsü, çocuk meyve istediğinde alamamak"

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Merve İLHAN
Eren YÜCEBOY

İstanbul

E5 kara yolu, Tuzla’daki gelir eşitsizliğini kesen bir hat görünümünde. Kara yolunun güneyindeki Yayla, Evliya Çelebi, Postane gibi mahallelerde maddi olanakları görece iyi durumda olan insanlar yaşar. Kuzeyde kalan Şifa, Mimar Sinan, Aydınlı gibi mahallelerde ise yoksulluğu en derinden hisseden başta sanayi ve tersane işçileri ikamet eder. Kara yolunun güney tarafında villalar, lüks siteler çoğunluktaysa; kuzey mahalleleri eski binaların, bekar evlerinin çoğunlukta olduğu bir yer. Güney mahallelerinde kafeler, şık restoranlar çoğunluktayken; kuzeyde ise esnaf lokantaları, kahvehaneler...

Aydınlı Mahallesi’ndeki o kahvehanelerden birinde işçilerle bir aradayız.

Emekli olmasına rağmen aldığı 10 bin liralık maaşın kendisine yetmediğini ve bu yüzden tersanede çalışmaya devam ettiğini belirtiyor Kahraman: “Zaten aldığım maaş 10 bin lira, verdiğim kira da 10 bin lira. Çalışmaya mecburum. İşin matematiği ortada. 10 bin lira neye yeter? Hadi diyelim kirada değilim, yine yetmez. Pazara mı yetsin, faturaya mı yetsin, çocuk masrafına mı yetsin?​”

İktidarın kendi yandaşlarından başka kimsenin hayrına bir iş yapmayacağını ve bu yüzden temmuzda ek zam umudu olmadığını söylüyor Kahraman: “İktidar anca kendi adamlarını düşünüyor. Zenginleri düşünüyor. Fukara olanı kimse düşünmez. Bu yüzden bizim tepkimizi sokakta göstermemiz lazım. Eylem yapmamız lazım. Bunlar başka bir dilden anlamaz.”

"BÜTÜN SİSTEM BOZULMUŞ"

Elektrik teknisyenliği yapan Zeynel de ücret zammı konusunda umutsuz: “Ülkede ne doğru yönetiliyor ki? Adalet desen yok, liyakat desen yok, hizmet desen yok... İş sadece ücretlere zam yapılmasıyla bitmiyor. Ülkede sağlam bir yapı kalmamış. Komple bozulmuş bütün sistem. Bu sistemden de bizim yüzümüzü güldürecek bir şey beklemem.”

Deri sanayide bir fabrikada bekçilik yaptığını belirten Erdoğan ise sayısız defa fıtık ameliyatı olmasına rağmen yine de çalışmak zorunda kaldığını söylüyor: “Üç sefer belimden ameliyat oldum. Artık ayakta durmayı geç, oturmaya bile halim yok. Öyle ağrıyor belim. Ama çalışmadan da hayat geçmiyor.”

İktidarın ve bilhassa Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kemer sıkma, tasarruf beklentilerine ise tepkili Erdoğan: “Her yere özel uçaklarıyla gitmeyi biliyorlar. Saray’da yaşamayı, Mercedeslere binmeyi biliyorlar. Tasarruf istiyorlarsa kendileri etsinler. Benim aldığım üç kuruş zaten, nasıl tasarruf edeyim? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ‘Ben ekonomistim, bana yetkiyi verin, ben düzelteyim’ demedi mi? Dedi. E hadi düzelt o zaman. 22 yıldır bütün yetki sende zaten. Ekonomiyi düzeltmek için daha hangi yetkiyi istiyorsun bizden?​”

"İNSANLAR YOKSULLUK İÇİNDE"

Aydınlı Mahallesi’nin esnafı da işçisinden farklı düşünmüyor ekonomi konusunda.

Telefon teknik servis işi yapan Gürkan ücretlere mutlaka ek zam yapılması gerektiğini ama bunun da yetmeyeceğini söylüyor: “Asgari ücret 30 bin olsa ne olur, 50 bin lira olsa ne olur? Yine yetmez ki. Yoksulluk sınırı olmuş 60 bin lira. Nasıl yetsin? Bugün pazara gidiyorum. Yaptığım en az maliyetli alışveriş bile bin lira tutuyor. O alışveriş de öyle haftalık alışveriş falan değil. Birkaç günlük meyve sebze ihtiyacı kadar anca. Günübirlik yaşıyoruz yani. Ama hayat böyle sürmez ki. Hadi bugünü kurtardık, hadi bugün her öğün simit yedik, hayatta kaldık diyelim; bu işin yarını ne olacak? Çocukların geleceği ne olacak?​”

Züccaciyecilik yapan Ekrem de benzer fikirlere sahip: “İnsanların cebinde çeyiz alacak parası kalmamış. Sırf iki üç yıl sonra fiyatının daha da pahalı olacağını bildiğinden, evlenmeden iki üç yıl önce gelip alışveriş yapıyor insanlar. ‘Aldıklarımız birkaç yıl sizin depoda kalsın’ diyorlar. İnsanlar o derece yoksulluk içerisinde.”

Pazar fiyatlarının pahalılığından şikayetçi Ekrem: “Bugün bir baba için hayattaki en büyük zulüm evladının kendisinden istediği bir şeyi geri çevirmektir. Çocuk arayıp da bir meyve istediğinde eve giderken o meyveyi alamamaktadır en büyük zulüm. Bugün herkes bu zulmü yaşıyor. Kirazın kilosu 100 lira olmuş, alamıyorsun. Çocuğunu kırmak zorunda kalıyorsun. Önceden babalar ev alırmış, araba alırmış, üç çocuk okuturmuş... Şimdi yap da göreyim? Yapamazsın. O yüzden ekonomiye mutlaka müdahale edilmesi gerektiğini, ücretlere zam yapılması gerektiğini düşünüyorum.”

ÖNCEKİ HABER

Benzin ve motorine zam geldi

SONRAKİ HABER

İYİP'ten istifa edeceği öne sürülen 5 milletvekilinin AKP'ye geçeceği iddia edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa