02 Temmuz 2024 04:30

Cihaz yok, kanser hastaları kaderlerine terk

Diyarbakır’da ışın makinesinin bozulması nedeniyle tedavisi aksayan Songül anlatıyor: “Hasta çok, cihaz yok. Dar gelirli ne doktora ulaşabiliyor ne tedaviye.”

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
Diyarbakır

Sağlıkta dönüşüm politikaları ve sağlık alanındaki piyasalaşma Diyarbakır’da yaşayan ya da tedavi için Diyarbakır’a gelen kanser hastalarının iyileşme sürelerini uzatıyor, aksayan tedaviler kanser hastalarının yaşamları tehlikeye atıyor. Diyarbakır Tabip Odası sağlık sisteminde yaşanan sorunlara ilişkin daha önce açıklama yaparak Diyarbakır’da sadece 3 tane radyasyon cihazından 1 tanesinin çalışır durumda olduğunu duyurmuş, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde kanser tedavisi gören hastaların, ışın tedavisinden yararlanamadığı bilgisini paylaşmıştı. Oda ayrıca Sağlık Bakanlığı ve yetkililere de çağrı yapmıştı.

Türkiye’deki sağlık hizmetine erişimin zorluğunu yaşayanlardan biri de Songül. İsmini vermek istemediği için kendisine Songül diyoruz. Songül ilk evre meme kanseri. Bu yılın şubat ayında teşhis konulmuş. 30 Mart’ta ise ameliyatla kanser kitlesi alınmış. Songül hastalığının çok erken teşhis olması sebebiyle de şanslı olduğunu söylüyor. Ancak sağlık sisteminde kendisinin de maruz kaldığı sıkıntıları şöyle anlatıyor: “30 Nisan’da ışın tedavisine başladık. 21 günlük bir süreç ve her gün ışın almam gerekiyor. 9 gün aldım, ondan sonra makine bozuldu. Hatta ben içindeyken bozuldu. Sağlık çalışanları çok mahcup oldu, yakından ilgilendiler. Ondan sonra aralıklarla 2 gün çağırdılar. 11 güne tamamladık. Geriye kaldı 10 gün. 3 hafta boyunca bir ara verilmiş oldu ama olmaması gerek. Doktorumuz ‘Bu böyle olmaz’ dedi. İşte makine yetersiz. Sağlık çalışanları gerçekten özveriyle çalışıyor. Makine parçalarını getiriyorlardı, sabaha kadar çalışıyorlardı. Ama yetmiyordu, hastalara yetişemiyorlardı. Ayda 400 kişilik bir kapasitesi var makinenin ancak bini aşkın hasta alıyorlarmış. Yani kapasitenin çok üzerinde. Şehir dışından gelen de çok. Iğdır’dan, Şırnak, Mardin, Batman, Urfa bir sürü ilden gelen var.”

DİYARBAKIR’DA MAKİNE BOZULUNCA ELÂZIĞ’A

Işın tedavisi aksayınca özel bir hastaneye başvurduklarını ancak hastanenin tedavi başka bir yerde başladığı için kendilerini kabul etmediğini dile getiriyor. Mecbur kalıp Elâzığ Şehir Hastanesine gittiklerini belirten Songül, o süreci de şöyle anlatıyor: “Birkaç gün gidiş dönüş yaptık. Çok yıpratıcıydı, her gün git gel. Sağ olsunlar yatak verdiler daha sonra, orada tamamladım. Sonra geldim buraya. Oraya giderken de tekrar aradılar Diyarbakır’dan, ‘Makineyi tamir ettirdik, isterseniz burada devam edin’ diye. Ama biz Elâzığ’da başlamıştık.” 

“BENİM MADDİ OLANAKLARIM VARDI, YA OLMAYANLAR?​”

Maddi olanaklarının görece daha iyi olması sebebiyle kendilerinin süreci daha kolay aştıklarını ancak sürecin hem maddi hem psikolojik olarak çok yıpratıcı olduğunu dile getiriyor: “Çok zor başka bir şehirde kalmak. Teşhis konulmasından, ameliyatına ve sonraki tedavi sürecine kadar erken teşhis konulsa da zor. Bir kere cerraha gitmek mesele, öyle bir sıra var ki ulaşmak mümkün değil. PET ve mamografi çekmek için gün verdiler. Mamografi için mayısın başına vermişlerdi. Bana teşhis şubat ayında konulmuş, mayısa kadar bekleyeceğim. PET için de ne zaman çağırırlarsa. Her şeyi özelde yaptırdım, mart ayında özel hastanede ameliyat oldum. Tabii sonra gidip iptal ettirdim o randevuları. Düşünüyorum da ışın için ya Elâzığ olmasaydı, başka bir yer olmasaydı ne yapardık? Bekleyecektik öyle, sonra kanser kim bilir hangi evreye gelecekti. Doktora sormuştum yeniden ne kadarda canlanır, yayılır kanser hücresi diye, bir hafta içinde olabilir demişti, ara verilmemesi lazım. Elâzığ’a Diyarbakır’dan gelen bir kişi vardı. Beş gün daha uzatmışlardı tedavisini çünkü aksama olunca tedaviden karşılık alamamış.”

“MAKİNE YETMİYOR, DOKTORA ULAŞAMIYORUZ, TAHLİL YAPILMIYOR”

Hastaneye yattığında çok ağır hastaları gördüğünü de ifade ediyor Songül. Ağır hastaları görmenin psikolojisini çok etkilediğini belirtiyor. “Yine Diyarbakır’dan gelen bir hastanın durumu hiç iyi değildi. Yatış vermişler ona da. Hem kemoterapi hem radyasyon alması gerekiyordu. Belediyeden yardım alarak geçiniyordu. Hani öyle durumda olan da var. Onlar da tedavi aksadıkça başka bir yerden alamıyorlar ve tekrar hastalık yükseliyor. Anlayacağınız pek çok sorun var, makine yetmiyor, doktora ulaşamıyoruz, tahlil yapılmıyor. Diyarbakır’a en az iki tane hastane lazım, çevre illerden de geliyorlar. Ve maddi boyutunu da düşünmek gerek.”

Songül sağlık emekçilerinin canla başla gerekirse sabaha kadar çalıştığını, özveriyle çalışıp çok emek verdiklerini tekrar vurgulayarak “Ama yetmiyor” diyor. Devam ediyor: “Sağlık sistemini öyle hale getirdiler ki yatırım yapmaları lazım ama sağlığa değil başka şeylere yatırım yapıyorlar. Ölçüm cihazı da arızalı. Yaptırdığımız tahliller hep ücretli. Benim imkanım vardı, karşıladım, ya karşılayamayanlar? 1-2 yaşında kanser hastası çocuklar var. Köyden gelenler var, dar gelirliler, durumları hiç yok, ulaşım sağlayamıyorlar, kalacak yerleri yok…”

“KADINLAR SAĞLIKLARINA ÖNEM VERSİN”

Songül son olarak kadınlara sesleniyor: “Özellikle 40 yaşından sonra kadınlar kontrollerini aksatmasın. KETEM’ler var, oralarda kadın sağlığı açısından kontrollerini yaptırabilirler. Sağlıklarına mutlaka önem versinler.”

Evrensel aboneliği, üniversitelilere yüzde 50 indirimli
ÖNCEKİ HABER

Madımak Katliamı’nın 31. Yılı | “Gerçek failler hesap vermedi”

SONRAKİ HABER

Öğretmenlerden ÖMK’ye tepki: Kanunda hak yok, sopa var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...