06 Temmuz 2024 04:56

31. ölüm yıl dönümünde bir direncin simgesi: Rıfat Ilgaz

Fabrikadaki bir işçiyi, bir memuru, bir apartman kapıcısını, halkın çocuklarını anlatacağı bir yerdedir Ilgaz. Ferlinghetti’nin “Şiir, bilinci dönüştürerek dünyayı kurtarabilir” dediği yerdedir.

Fotoğraf: Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi arşivi

Paylaş

Tarık ÖZYILDIRIM

-Ne iş yaparsın?
-Emekliyim. Sosyal sigortadan.
-Suçun ne, niçin tutuklandın?
-Bunu benden mi soruyorsun? Benim sizden sormam gerekirdi.
-Olmaz öyle, benim buraya bir şey yazmam gerekir. Sen nesin, ne iş yaparsın?
-O zaman yaz, sosyalist.

1981’in 28 Mayıs’ında, 12 Eylül Faşist Darbesi’nin ardından Rıfat Ilgaz 70’inde Kastamonu Cide’de gözaltına alınır ve tutanak katibinin suçlayıcı soruları karşısında kendisini sosyalist olarak tanımlar. Bu ne ilk suçlayıcı sorgudur ne de son. Ilgaz’ın 1940’larda başlayan karanlıkçılara karşı aydınlık mücadelesi mahkemeler, sorgular, işkenceler, gözaltılarla sonuçlanır her daim ve geçen onca yıla rağmen 1980’li yıllarda da bütün hızıyla devam eder eziyetler. Ilgaz, yaşadıklarını “Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra” adlı anı kitabında toplar. Zulüm aynıdır, değişen tek şey iktidarlardır.

İlhan Selçuk da Ilgaz’ın mücadelesini Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde şöyle dile getirir: “12 Eylül döneminde Cide’de gözaltına alınan sanatçının başına neler gelmemişti. Kolay değil 1940’larda başlayan gözaltına alınma, tutuklanma, yargılanma öyküsü, 1980’lerde de sürmüştü. Yeryüzünde kaç şair ya da kaç yazar var ki kırk yıl bu çileye katlanmış olsun.”

SES OL, IŞIK OL, YUMRUK OL

Edebiyata şiirle başlar Rıfat Ilgaz. Şiir; çocuk yaşlarda, ortaokul yıllarında Ilgaz’ın kalemine değiverir. 1940’lı yıllara kadarki dönemde de daha çok lirik, bireye dönük; Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Hamdi Tanpınar etkisiyle yazılmış heceli, uyaklı şiirlerle edebiyat dergilerinde yer alır Ilgaz.

1940 sonrasında, toplumcu bir çizgiye yönelir Ilgaz. Asım Bezirci, Ilgaz’daki bu değişim için “1940 sonrası II. Dünya savaşı, toplumsal çelişkiler, okuduğu kitaplar ve tanıştığı aydınlar ‘artık ne için, kim için’ yazdığını fark ettiği döneme girer Ilgaz” der. Ilgaz, Nâzım’ın övgüsüne layık olan Hasan İzzettin Dinamo, A. Kadir gibi birkaç şairden biri oluverir. Pertev Naili Boratav, Ilgaz’ın toplumcu şiirle olan bağı için “Şiirinde konu ararken uzaklara gitmek lüzumu duymuyor. Kendine en yakın muhitleri, en iyi bildiği insanları ve nesneleri kafi görüyor” der. Artık insanlığa ışık tutan bir ozandır Ilgaz. Fabrikadaki bir işçiyi, orta halli bir memuru, bir apartman kapıcısını, halkın ve halkın çocuklarını anlatacağı bir yerdedir Ilgaz. Ferlinghetti’nin “Şiir, bilinci dönüştürerek dünyayı kurtarabilir” dediği yerdedir Ilgaz.

Ilgaz, ardı ardına şiir kitapları yayımlar, 10 yılda dört şiir kitabı çıkarır. 1944 Sınıf, 1948 Yaşadıkça, 1953 Devam. Her ne hikmetse yayımlanan bütün şiir kitapları ya Sıkıyönetim Komutanlığınca ya da Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılır, davalar açılır. Sebep çok tandık gelir: Komünist propaganda.

Sınıf adlı şiir kitabının adı, kapağının kırmızı oluşu ve Devrim Yayınevi tarafından basılması Sıkıyönetim Mahkemelerince Ilgaz’a 6 ay verilmesi için yeter de artardı bile. Kitaptaki 19 şiir tek tek incelenir ve rapor tutulur. Bilirkişi raporuyla kitap beraat etse de şiirlerin geneli için “İçtimai bir zümreyi sermayedarları ortadan kaldırmak suretiyle yazılmış bir propagandan başka bir şey değildir” ifadesi kullanılır. Evet, Sınıf adlı kitap sömüren hakim sınıfın, sermayedarların karşısındadır. Sınıf; yoksulun yanındadır, evine ekmek götürme derdi olanın yanındadır, çocuk işçilerin yanındadır.

“…Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun/ Palto ayakkabı yüzünden/ Kiminiz limon satar balık pazarında/ Kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder…” 

Ilgaz, Şükran Kurdakul’un deyimiyle öfkesini dizginleyemediği, taşlamayı ve yergiyi ‘protesto’ düzeyine taşıdığı şiirlere yelken açar: “Konuşalım/ Suç olduğunu bilerek her sözümüzün.” 

Ilgaz, 1960’larda mizahi hikayeler yazmaya ağırlık verse de o bir şairdir ve hep şair olarak anılmak ister. Şiir kitapları yayımlamaya devam eder. Üsküdar’da Sabah Oldu, Soluk Soluğa (derleme) ve Güvercinim Uyur Mu? Ilgaz’ın bu kitaptaki en dikkat çekici şiiri yarı aydınlara, aydıncıklara seslendiği “Aydın Mısın?​” şiiri olur: “Kaldır başını kan uykulardan/ Böyle yürek böyle atardamar/ Atmaz olsun/ Ses ol ışık ol yumruk ol...”

KİTAPLAR SUÇ ORTAĞIMIZ

Doğan Hızlan, Ilgaz için “Baskılara, sıkıntılara gülerek cevap veren bir direnç simgesiydi” der. Refik Durbaş da benzer ifadeler kullanır: “Ozanca, insanca, uygarca da olsa ağlamak yok onun şiirinde. Karamsarlık da umutsuzluk da yok.” Rıfat Ilgaz’ın şiir portresini çizerken her rengi görebilirsiniz. Yalnız en baskın renk Doğan Hızlan ve Refik Durbaş’ın da değindiği gibi direncin rengi olur. Tüberkülozdan ağır hasta yattığı dönemde kaleme aldığı “Öleceksen ya meydanda öl / Ya da dağ başında kavgan için /Böyle yatakta miskince ölme…” dizelerinde direncini de umudunu da her daim diri tuttuğunu görürüz.

Evet, direncin, özgürlüğün, eşitliğin ve kavganın Şairi Rıfat Ilgaz, 31 yıl önce 7 Temmuz 1993’te, Madımak Katliamı’na yüreği dayanmayarak aramızdan ayrılıverir. Tabutluklarda, işkencelerde, kolları kelepçede her ne vakit olursa olsun hiçbir zaman baş eğmeyen, düşmana inat yaşamakta ayak direyen bir ozandı Ilgaz. O çok sevdiği Nâzım Hikmet’in dizelerinde olduğu gibi.

“Yaşamakta ayak direyeceksin/ Belki bahtiyarlık değildir artık,
boynunun borcudur fakat/ düşmana inat / bir gün fazla yaşamak…”

Doğan Hızlan, Anılarımda Yaşayanlar, Yapı Kredi Yayınları 2. baskı 2019 İstanbul
Rıfat Ilgaz, Sınıf, Çınar Yayınları 2. baskı 1989 İstanbul
Rıfat Ilgaz, Güvercinim Uyur Mu?, Çınar Yayınları 1984 İstanbul 
Rıfat Ilgaz Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra, Çınar Yayınları 1. baskı 1986 İstanbul 

ÖNCEKİ HABER

"Artık boyunduruklarını kabul etmeyiz efendi"

SONRAKİ HABER

Clara Zetkin: Tüm kadınlar için var olan bir kadın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa