06 Temmuz 2024 04:40

Irkçılığa karşı kesin tavır almalıyız

"Aşırı sağcı politikalardan memlekete ve halkımıza hayır gelmedi. Irkçılığa ve onun her türlü versiyonuna kesin bir tavır almalıyız."

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Rapsodi işçisi
İstanbul

31 yıl önce Sivas’taki Madımak Otel’de 35 insanımızın diri diri yakılarak öldürülmelerinin acısını bir kez daha yaşadığımız şu günlerde ülkemizin birçok kentinden Suriyeli mültecilere karşı kitlesel şiddet ve saldırı haberleri geliyor. Antalya’da Suriyeli bir gencin bıçaklanarak öldürüldüğü haberini Evrensel’de okuduğumda endişeleniyorum. Antep’te işçi servislerinin durdurulup Suriyeli arandığını okuyorum...

Benim çalıştığım fabrikada mülteci işçi yok. Ama Türk ve Müslümanların dışında Kürt, Roman ve Alevi işçiler çok. Patronumuz Trakya göçmeni. İşimiz emek yoğun bir iş olduğu için öyle uzun uzun sohbetler yapmamız mümkün değil. Zaten çalışırken konuşmak, sigara içmek, telefona bakmak, çalışmadan beklemek yasak. Buna rağmen toplumsal meseleleri konuşmaktan geri durmuyoruz.

Oğlunun siyasetini beğenmese de Necmettin Erbakan’a bağlı İslamcı bir ağabeyimize soruyorum bu meseleleri. “Onlar da Muhammed’in ümmeti” diyor. Peygamberin ırkçılığı lanetlediğini anlatıyor.

Aynı soruyu seçimlerde AKP’yi destekleyen işçi arkadaşa soruyorum. Erdoğan’ın saldırıları kınadığını, saldırganların hesap vereceklerini söylediğini ekliyorum. Şaşırtıcı şekilde Erdoğan’dan ayrı düştüğünü görüyorum mülteciler konusunda. “Zaten Suriyelileri o getirdi, gitmeliler” diye kızıyor. Bir yandan saldırıyı doğru bulmadığını belirtirken diğer yandan ekliyor: “Onlar da Suriye’de bayrağımıza, askerlerimize, kamyoncularımıza saldırıyorlar.”

Kendisini solcu olarak tarif eden, ulusalcı, CHP yanlısı işçi arkadaşımız ise “Söz konusu küçük bir kızın istismar edilmesi. Bu hoş görülemez, insanların tepki göstermesi yerinde” diyor. Hukukta suçun kişiselliğini hatırlatıyorum. “Aşırıya kaçmadan tepki gösterilmeli” diyor.

Türkiye’de ve dünyada aşırı sağcıların işlediği insanlık suçlarını hatırlatıyorum. Almanya’nın Solingen kasabasında Türk aile yakılarak öldürüldü. Myanmar’da aşırı sağcıların yapmadığı zulüm kalmadı. Gazze’de İsrail’in katliamı dünyanın gözü önünde cereyan ediyor. Ülkemizde aşırı sağcıların yaptıkları toplu katliamlarda ölen masum insanlarımızın kanları hâlâ kurumadı! Maraş, Çorum, Sivas katliamları hâlâ yüreğimizde tazeliğini koruyor. Bugün Suriyeli mültecileri ülkeden kovmak için yaptıkları toplu saldırıların benzeri (daha da kötüsü) 1955’te (6-7 Eylül) İstanbul’da gayrimüslim yurttaşlarımıza yapılmıştı.

Demem o ki aşırı sağcı politikalardan memlekete ve halkımıza hayır gelmedi. Irkçılığa ve onun her türlü versiyonuna kesin bir tavır almalıyız.

Kontrolsüz mülteci göçüne izin veren politikaları ben de doğru bulmuyorum. Bugün ülkemizde ‘mülteci sorunu’ var mı diye sorarsanız var derim. Ama bu sorunun çözümü aşırı sağ politikalarla da olmaz. Bu sorunun çözümü için öncelikle Avrupa’yla yapılan Geri Kabul Anlaşması’ndan vazgeçmek gerekiyor. Sonra Şam yönetimiyle anlaşıp Türkiye’deki Suriyelilerin kendi topraklarına dönüşünü kolaylaştırmak gerekiyor. Buna rağmen kalan mültecileri ise kayıt altına alıp sosyal uyum programına dahil etmek gerekiyor. Yeni toplumsal yaralar açması kaçınılmaz olan aşırı sağcı çözüm arayışlarından halkımızı uzak durmaya çağırıyorum.

ÖNCEKİ HABER

“Asgari ücret düşük değil” demesi kolay

SONRAKİ HABER

EURO 2024 | Hollanda'ya 2-1 yenilen Türkiye turnuvaya veda etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa