07 Temmuz 2024 04:25
Son Güncellenme Tarihi: 07 Temmuz 2024 10:21

“Mülteciler güvenli hissettikleri alanın dışına çıkamıyor”

Antalya Serik'te mülteci bir çocuğun öldürmesi Suriyeliler arasındaki korku ve gerginliği daha da artırmış. Mülteciler, kendilerince güvenli hissettikleri alanların dışına zorunlu olmadıkça çıkmıyor.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Serada çalışan bir ziraat mühendisi
Antalya

Kayseri’de başlayan, daha sonra birçok şehre yayılan mültecilere karşı saldırı ve linç girişimleri azalsa da özellikle Suriyeli mülteciler arasındaki korku ve tedirginlik devam ediyor. Antalya’nın Serik ilçesinde mülteci bir çocuğun öldürmesi Suriyeliler arasındaki korku ve gerginliği daha da artırmış. Mülteciler, kendilerince güvenli hissettikleri alanların dışına zorunlu olmadıkça pek çıkmamayı tercih ediyor.

Benim de çalıştığım tarım şirketinde olduğu gibi, Antalya’da bulunan tarım şirketlerinin tümünde Suriyeli mülteciler mevsimlik tarım işçisi olarak çalışıyor. Bu mülteci işçiler sürekli olarak Antalya içerisinde bir göç içerisindeler. Kış aylarında sahil kısmındaki tarım alanlarında çalışırlarken yaz aylarında yaylalarda çalışmaktalar. Yani öyle düzenli bir hayatları yok, nerede iş bulurlarsa evlerini oraya taşıyorlar.

Yaşanan saldırılar ve linç girişimleri tarım şirketlerinin patronlarını da endişeye sokmuş durumda. Bu endişe Suriyeli mülteci işçilerin can ve mal güvenliğinden öte mülteci işçiler gider ise yerine çalıştırabilecekleri ucuz ve güvencesiz işçi bulamama korkusu ve endişesidir. Patronlar bu endişeyi taşırken işçiler hayatlarını kaybetme endişesi taşıyor.

Çalıştığım serada, Suriyeli mülteci işçilere saldırılar hakkında ne düşündüklerini neler hissettiklerini soruyorum. Ancak işçiler saldırıya doğrudan maruz kalmasalar da konuşmaktan çekiniyor. Daha sonra serada çalışan genç bir mülteci işçi yanıma gelerek telefonu için kontör almamı istedi. Kendisinin neden gidip almadığını sorduğumda, çarşıya giderse saldırıya uğramaktan çekindiğini söyledi. Diğer işçiler de en temel ihtiyaçlarını karşılamak için bile çarşıya gitmeye çekindiklerini ifade etti. İşçilerle yaptığımız ayak üstü sohbette en ufak şeyde kendilerinin hedef gösterilmesinden sıkıldıklarını, suçlu kimse onun cezalandırılması gerektiğini söylediler. İşçiler burada tek dertlerinin çalışmak olduğunu, başka bir istekleri olmadığı söyledi. Bölgedeki tarım işinin çoğunu mültecilerin ve Kürt işçilerin yaptığını söyleyen işçiler, “Biz bu işleri yapmazsak buraların yerlileri hiç yapmaz” dedi. Neden yerlilerin işçilik yapmadığını sorduğumda kendilerinin hayatta kalabilmek için kabul ettiği şartları yerlilerin kabul etmeyeceğini anlattı.

Peki nedir bu yerli işçilerin kabul etmediği ama Suriyelilerin kabul ettiği koşullar? Bunları size biraz anlatayım. Öncelikle mesai kavramı diye bir şey yok. İşçiler ortakçı adı verilen sistemle günde 12-14 saat arası sigortasız güvencesiz bir şekilde çalışıyor. Bu ortakçı sisteminden sabit bir maaş bulunmuyor. Örneğin kesme çiçek işinde çalışanlar bu sene dal başı 50 kuruş aldı. Sebze, meyve işinde çalışanlar ise ürünün satışı üzerinden dörtte bir ücret aldı. Ortakçı olan bu işçiler ürünlerin dikiminden hasadına, paketlenmesine kadar geçen sürede yapılması gereken tüm işleri yapıp bunun sonucunda bahsettiğim ücreti alıyorlar. Geçtiğimiz aylarda dört kişilik bir aile tüm yıl çalıştıklarında kişi başı yaklaşık 7 asgari ücret almış oluyorlar. Yani geride kalan 5 ay hiçbir ücret almadan çalışıyorlar. Bu hesaplamayı günlük 8 saat çalışma ve hafta tatilini ekleyerek yaptık ancak tarım emekçileri günlük en az 10 saat çalışıp hafta tatili diye bir izinleri de bulunmamaktadır. İşte Suriyeli sığınmacılar bu sömürü düzeninde çalışıyorlar. 

İşçiler sürekli hedef tahtasına koyulmaktan oldukça rahatsız. İşçilerden biri Suriye’de yaşadığı yerdeki son durumu araştırdığını eğer gidebilirse geri gitmeyi düşündüğünü ifade etti.

ÖNCEKİ HABER

‘Futbol egemen güçlerin tiyatrosuna dönüşüyor’

SONRAKİ HABER

CHP’li Ömer Fethi Gürer: Çiftçimize sahip çıkın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa