07 Temmuz 2024 13:28

Pezeşkiyan halkın değil rejimin umudu

Rejim yanlısı basın Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığı için ‘değişim’ ve ‘umut’ manşetleri atsalar da İran yönetiminin yeni dönem planları, rejime karşı örgütlenmesini sürdüren halk için umut vadetmiyor.

AA//Fatemeh Bahrami

Paylaş

Ela AVA

İran’da seçimlerin ardından cumhurbaşkanı “Reformist aday” Mesud Pezeşkiyan oldu. Resmi katılım oranının yüzde 49’da kaldığı seçimin ardından Pezeşkiyan, yapacağı ilk konuşmayı iptal ederek Dinil Lider Ali Hamaney’i ziyarete gitti. Böylece “Reformist değil Hameney’in emirlerini yerine getirmeye çalışan biri olacağım” sözleri karşılığını bulmaya başladı.

İbrahim Reisi’nin helikopter kazasında ölmesinden sonra rejim için neredeyse meşruiyet savaşına dönüşen cumhurbaşkanlığı seçimleri çok tartışıldı. İlk turda olduğu gibi geçtiğimiz cuma günü gerçekleştirilen ikinci turda da katılım yüzde 50’nin altında kaldı. Rejime muhalif kesimlere göre ise gerçek katılım yüzde 40’ın dahi altında.

Meşruiyetin yanı sıra bu seçimler rejim için başka hayati dinamikleri içeriyordu. İran’da rejimin Reformist kliğinin (aslında ılımlı muhafazakar) ve Usulcü kliğinin (aşırı muhafazakar) gazeteleri, seçim sonuçlarını sayfalarına “Umut ve değişim” üzerinden manşetlere taşıdılar.  “Şimdi birleşme zamanı”, “İran ekonomisinin doktoru kazandı”, “İran halkı kazandı”, “Ekonomik kalkınma zamanı”, “Halk değişime evet dedi” manşetleri Arman, Resalet, Şerq, Etmed ve Keyhan gibi Reformist ve Usulcü kliklere ait gazetelerde yerini buldu.

HATEMİ DÖNEMİNİ HATIRLATTI

“Pezeşkiyan’ın seçilmesi ne anlama geliyor?​” sorusunun yanıtları ise farklı biçimlerde tartışılabilir. İran’ın dış siyasetteki 10 senelik sıkışmışlığı, uluslararası ambargo ve bunun doğrudan ekonomiye yansıması, öte yandan bu 10 yılda halkın radikalleşerek rejime karşı sürdürdüğü mücadele gözle görülür etkiler yarattı. İçeride her an patlamaya hazır olan öfke ve sıkışmışlık, 1997 senesi ve Hatemi’nin “Reformlar dönemi” diye bahsedilen süreci hatırlatıyor.

İran’da 1980’lerin sonuna geldiğimizde baskı ve idamlar süreci, bütün siyasi örgütlerin tasfiyesi ve peşinden dış siyasette sıkışmışlığı getirmişti. İçeride artan hoşnutsuzluk ve öfke belirginleşmeye başlamıştı. İşte Muhammed Hatemi bu dönemde, “Reform rüzgarı” şiarıyla 1997’de cumhurbaşkanı oldu.

“Dış siyasette barış” sloganı o dönemin en önemli vurgularından biriydi. İç siyasette toplumsal alanlarda görünürde bazı değişiklikler de gözlemlendi. Kültür sanat etkinlikleri, halkın daha rahat dışarıda gezmesi, siyasi mahkumların bazılarına af getirilmesi ve basına kimi alanlar açılması gibi… Ancak 1997 ve 2005 arası Hatemi dönemi, İran’da baskı sürecini azaltmadı. Örneğin 20-25 Haziran 1998’de üniversite öğrencileri “Salam” gazetesinin kapatılmasına ilişkin eylem yaptı. “Üniversite Kampüsü” diye tarihe geçen bu süreçte rejim güçlerinin öğrencilere saldırması sonucu 7 öğrenci öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı ve tutuklandı. Hatemi dönemi ayrıca neoliberal politikaların adım adım İran’da işlendiği bir süreç de oldu.

HATEMİ DÖNEMİNDE OLMAYAN ÖRGÜTLÜLÜK

Pezeşkiyan’a gelelim. Bugünkü İran rejimi 1990’lara göre çok daha güç kaybetmiş ve neredeyse tüm meşruiyetini yitirmiş bir vaziyette. Siyasi ve ekonomik sıkışmışlığın yanı sıra ABD ile nükleer anlaşmalarda tıkanma, rejim için en can alıcı sorunlardan biri. Pezeşkiyan işte tam bu sıkışmış dönemde, “Ekonomide kalkınma ve dış siyasette ılımlılık” vaatleri ve sloganlarıyla seçildi.

İran rejiminin yapısında uzunca süre yer almış, Hamaney’e bağlı ama bir yandan da dış siyasette “ılımlı” ilerlemenin yolunu açabilen bir isim Pezeşkiyan. İran ve ABD arasındaki gerilimin nabzını düşürebilen, Rusya ve Çin ile ekonomik ilişkileri geliştirmekte lobileriyle ilerletebilen isimlerden biri. Reisi ile ilerletilmesi mümkün olmayan süreç Pezeşkiyan’la mümkün.

Peki iç siyasette ne olacak? Görünüşte yine belirli alanlar açılabilir ancak bu dönemin Hatemi dönemi ile bir farkı var. Hatemi dönemi İran’da halkın nerdeyse en örgütsüz olduğu dönem. 30 bini aşkın siyasi isimin idam edildiği ve örgütlerin kalmadığı bir süreç ile 90 bine aşkın petrol işçisinin “Rejime oy yok” kampanyası sürdürdüğü dönem arasında fark var. İran, içeride örgütlerin oluştuğu, büyüdüğü ve sokakta karşılık bulduğu bir süreçten geçiyor. İran dışında da seçim sürecinde hemen hemen her ülkedeki oy merkezleri önünde eylemler yapıldı. Geçtiğimiz hafta İran Ulusal Direniş Konseyi’nin çağrısıyla 50 bin İranlı, Almanya’da rejime karşı yürüyüş yaptı. Öte yandan rejimin reform söyleminden medet ummayacağını artık bilen bir halk var. Dolayısıyla İran’da iç siyasette olası bir yumuşama ancak İran rejiminin hızlıca düşüşüne neden olur.

REJİMİN SEÇİM SONRASI MESAJI

Dolayısıyla iç siyasette daha sert günler İran halkını bekliyor olacak. Bu tezi güçlendirelim; seçimlerin ikinci turuna bir gün kala İslam Cumhuriyeti, topluma ve muhaliflerine açık bir mesaj verdi: İdamlar, hapishaneler ve kadın düşmanlığı devam edecek.

İran İslam Cumhuriyeti siyasi kadınların idam edilmesi konusunda yeni bir süreç başlattı. 1997’den sonra kadın siyasilerin idamlarında ciddi bir düşüş yaşansa da son süreçte rejim yeni bir çizgide ilerleyeceğini gösterdi. İşçi çalışması ve mücadelesi yürüten Şarife Mohamamdi, Mahsa Amini eylemlerinin ardından siyasi suçtan tutuklanan ve idama çarptırılan dördüncü kadın oldu. Bu konu kadın siyasi tutukluların infazının normalleştirilme süreci anlamına geliyor.

Dolayısıyla rejim yanlısı gazetelerin attığı değişim manşetlerinin karşılığı iç siyasette halka karşı daha sert günler, yeni neoliberal politikalar ve emperyalist ülkelerle yeni anlaşma arayışları şeklinde olacak gibi görünüyor.

ÖNCEKİ HABER

CHP Milletvekili İlgezdi: AKP, emekliyi simite dahi muhtaç etti

SONRAKİ HABER

Elazığ Belediyesine Ensar Vakfı'ndan yönetici

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa