08 Temmuz 2024 04:22
Son Güncellenme Tarihi: 08 Temmuz 2024 07:35

“Dağlar senin ne karanlık ardın var”

“Şu dağları çeker misin? Bak toz bulutu kalkan şu dağ! O dağın kilometrelerce altında çalışıyoruz. Kelle koltukta, kefen koltuğumuzun altında çalışıyoruz. Haklarımızı istiyoruz.”

Fotoğraf: Özkan Zülfikar/Evrensel

Paylaş

Özkan ZÜLFİKAR

Türküde geçer, “Dağlar seni delik delik delerim, kalbur alır toprağını elerim aman aman…” Bu sözlerde dağlar sevda için delinir. Sevda için elenir. Koyun olunur, kuzu olunur. Lale sümbül takılır, yare bakılır... Hasret çeken sevdalılar yolu düzlemek, birbirlerine ulaşmak için mecazen söyler. Kavuşursa aşıklar lale, sümbülle ödüllendirilir dağlar. Tepesine çıkılır seyran eylenir.

Bir de türküde söylenenin aksine günümüzde dağlar gerçekten delinir! Nasıl mı? Büyük iş makineleri, dinamitlerle! Elenir. ‘Cevher’ bulunur. İşlenir. Satılır. Yüzlerce işçi çalışır. “Başı pare pare dumanlı dağlar” artık başı pare pare toz duman dağlar haline gelir. Sevdalık çeken aşıkların dağlarda eylenmesi bir ‘maddi değer’ oluşturmaz ki! Ama toz duman delinen dağlardan elde edilen madenler, bir bir maddi değere dönüşür. Hayalimizin alamadığı bir değer. Kim netsin başka şeyleri. Karın mı doyuruyor?

Elâzığ sık sık gündeme gelir madenleriyle. Özellikle Maden ve Alacakaya ilçesi. Bu arada Maden’in de meşhur bir dağı vardı ve türküsü de dağ temalıydı. Ama yine herkesin çıkıp inebildiği, her canlıya ait sıradan ‘değersiz’ bir dağdı işte. “Maden dağı dumandır. Deloyloy deloyloy kibar yarim. Yolu dolam dolamdır. Deloyloy Deloyloy zalım yarim…” Dağına duman çökerdi elbet, dağın içerisindeki cevherler çıkarıldı, işlenip satıldı. Yani, o dağ “yandı bitti kül oldu”.  

DAĞIN KİLOMETRELERCE ALTINDA, KELLE KOLTUKTA

Holdinglerin mülkleştirdiği dağlardan milyon dolarlık cevherler çıkarırken de bunu en ucuza mal etmeleri gerekiyor. En ucuz şey ne? Emek.

Milyon dolarlar kazananlardan hakkını almak için, karın doyurmaya çalışanlar, yer altından yer yüzüne seslenirler bazen. ‘Madenler bizim’ derler. Geçen günlerde yine yeryüzüne bilmem kaçıncı kez seslendi madenciler. Elâzığ Alacakaya maden ocaklarında iş durdurma eylemi ile taleplerini haykırıp, hakları olanı istediler.

İşçilerden biri, “Şu dağları çeker misin? Bak toz bulutu kalkan şu dağ! O dağın kilometrelerce altında çalışıyoruz. Kelle koltukta, kefen koltuğumuzun altında çalışıyoruz. Haklarımızı istiyoruz” diye en yalın haliyle anlattı bize ne istediğini.

 

Birçok maden ocağının olduğu Alacakaya’daki Eti Krom AŞ de 2004’e kadar devlete bağlı bir kamu teşekkülüydü. “Özelleştirmeyelim de sırtımızda kambur mu olsundu canım?​”, “E zaten zarar ediyordu. Bari zararımızı karşılayalım, değil mi?​” bahaneleriyle YILMADEN’e yani Yıldırım Holding bünyesine özelleştirme kapsamında katıldı. Üretim kapasitesini yıllar içinde artıran Eti Krom’un internet sitesinde karşımıza çıkan açıklama ise “Eti Krom, sert kışlarda dahi kesintisiz krom cevheri çıkarabilen tek tedarikçidir” oldu.

Fıkra bu kadar!

SESİMİZİ DUYAN VAR MI?

Alacakaya’da da Sori ve Kef bölgelerinde yoğun madencilik faaliyeti yapılır. Her yıl muhakkak şöyle bir haber geçer: “Elâzığ’ın Alacakaya ilçesi Kef Dağı bölgesinde falanca madencilik işletmesine bağlı falanca işletmede yaşanan göçükte bir işçi (sayı değişir) yaşamını yitirdi. Ya da şu kadar işçi yaralandı ya da halen göçük altında.” Daha geçen ramazan ayında yaşanmıştı. İşçiler; “Bunlar duyduklarınız. Daha duymadığınız neler var. Mesela geçenlerde göçük oldu işçiler hemen çıktı. Ama iş makineleri içeride kaldı. Onları çıkarmak için gün boyu uğraştık. Duydunuz mu?​” demişti. Sahi duyduk mu? Hayır.

Elâzığ merkezde, işçiler servise binmeden önce oturdukları çay ocağında bize ilettikleri bir nottu bu. Krom işçisi de o kadar bellidir ki, gözleri doğuştan sürmeli gibidir. Krom tozundan. Görünmez kalemle çekilmiş sürme. Neylersin ki! Sürmeyi de göz gösterir. Ama madencinin gözünün feri sönüktür. Öyle tezat bir şey.

KAF DAĞI ZÜMRÜT, KEF DAĞI KROM

Alacakaya Sori Dağı ve Kef Dağı doğal güzellikleriyle de ön planda bir yer. Hele Sori Şelalesi görülmeye değer bir doğal güzelliktir. Kef Dağı da öyledir. Masallarda ki Kaf Dağı burası olabilir aslında. Kaf Dağı zümrütten Kef Dağı kromdan. Kaf Dağı’nın ardı peri. Kef Dağı’nın ardı işçi.

Kef Dağı’ndaki işçiler masallardaki gibi olmasa da en azından insanca bir yaşam için, haklarını almak için iş bıraktılar. Hangi işçi dışarıdan birini görürse ona yanaşıyor, derdini dinletmeye çalışıyor. Yanımıza gelen bir işçi, “Benim bir de özel maruzatım var. Acaba size söylesem?​” ile başlıyor söze. İş kazası. Eli kolu tutmuyor. Sinirler gitmiş. Sağlığını yitirmiş bir işçi. Kendi utancıymış gibi gizli saklı, utana sıkıla derdini anlatmaya çalışıyor. Aynı zamanda çalışmaya devam ediyor. Bu işçi arkadaşımız başka bir yazının konusu olacak.

MADENCİNİN BAHŞİŞİ BİLE ALINMAZ

Sonra bizi, iş hazırlığının yapıldığı, dinlenme alanları da olan tertip binasına götürdü işçiler. Girer girmez, “Yahu madencinin bahşişi bile alınmaz. O kadar riskli bir iştir ki vallahi garsona versen almıyor yav. ‘Ağabey senin paranın değeri ölçülmez’ der. Bunlar canımızı almadan rahat etmeyecekler” diyor bir işçi. Dinlenme alanı dedik ama sandalye var yani. Taş üzerinde oturmaktan iyidir. Bir de dershane sandalyesi. Kenarında not almak için bir aparatı da var. Çok amaçlı. Eğitimlerde hem not al hem dinlen. E şöyle bir kafan omzuna düşse de uyursun biraz.

“HAKLARIMIZI ALANA KADAR BURADAYIZ”

İş bırakma eyleminden sonra şirket CEO’su uğruyor işçilerin yanına. Büyük zahmetlerle İstanbul’dan kalkıp geliyor sağ olsun. Diyor ki, “Bize hava hoş. İki yıl kullanacağımız stok var. Tam 480 bin ton. Varın siz düşünün”. Buna “Siz gideceksiniz bir gün. Ama biz bu topraklara da kendimize de sahip çıkacağız” cevabı yapıştırılmış. Sonrasında şirket Yönetim Kurulu Başkanı Ali Rıza Yıldırım bir not göndermek zorunda kalmış. İşçilerin haklı davaları ve mücadeleden ödün vermeden istikrarlı tutumları kendilerini muhatap alınacak pozisyona getirmiş. Bu hafta bir gün gelip görüşecekmiş işçilerle.

İşçilerden biri sosyal medya hesaplarında işçileri paylaşarak, destek içerikli söylemleri sürekli yayınlıyor. Birinde, “Yav biz de insanız. Sizin gibi ağlayan gülen insanlarız. Bizim de bir kalbimiz var. Üzülüp sevinen. Niye bizi kırdınız?​” diyor.

İş bırakmanın da tertiplendiği tertip binasından ayrılırken son söz işçilerden olsun yine: “Haklarımızı alana kadar buradayız.”

ÖNCEKİ HABER

Ordu'da sele kapılan 83 yaşındaki Hatice Kocakoç hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

Yanlış yöne saptırılan ok mazlumların canına mal oluyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa