08 Temmuz 2024 04:58

Çorlu Tren Katliamı'nın 6. yılı: "Gerçek sorumlular yargılanacak"

Bugün Çorlu Tren Katliamı’nın altıncı senesi. Katliamda yakınlarını kaybeden yurttaşların adalet arayışı, bugün gerçek sorumluları mahkeme salonuna getirebilmek için devam ediyor

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Paylaş

Nisa Sude DEMİREL
İstanbul

Bugün Çorlu Tren Katliamı’nın altıncı senesi. 8 Temmuz 2018’de Kapıkule'den İstanbul-Halkalı'ya doğru hareket eden tren Çorlu’da devrilmiş, kazada 25 kişi hayatını kaybederken 317 kişi de yaralanmıştı. Altı sene süren yargılama üst düzey kamu görevlilerinin ‘ödüllendirilmesi’ ve göstermelik cezalarla geçti. Kazada oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, kazanın ardından geçen altı seneyi Evrensel’e anlattı.

"ALTI SENEDE YAS BİLE TUTAMADIK"

Katliamdan beri geçen altı yılın tamamında bir hukuk mücadelesi verdiklerini ifade eden Mısra Öz, “Bu altı senede biz yas bile tutamadık” diyor. Verilen mücadelede aslında kendiliğinden olması gerekenleri talep ettiklerini ifade eden Öz, süreci şöyle anlatıyor: “Ne yazık ki savcıların ellerini üst yöneticilere, siyasilere, bürokratlara uzatma cesareti olmadığı için altı yıl boyunca yargılama süreci eksik devam etti. Dört sanıkla başlayan bu dava mücadelemizle 13 sanıkla devam etti. Sonunda da beş kişiye bilinçli taksirden ceza verildi ve hapis cezasıyla şu anda içerideler.”

Bu mücadelenin Türkiye’de ilk defa kamu çalışanlarının yargılanabildiğini ve ceza alabildiğini gösterdiğini ifade eden Öz, “Demek ki mücadeleden vazgeçmemek gerekiyormuş, bunun altını çizmek istiyorum” diyor. Dava süresince verilen mücadelenin siyasi iktidarın baskılarının altında kaldığını vurgulayan Öz, katliamın gerçek sorumlularının korunduğunu vurguluyor. Bunların en başında dönemin TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın’ın geldiğini hatırlatan Öz, “İsa Apaydın bir kez olsun sorgulanmadı. 35 kamu ihalesi alarak yeni kurduğu şirketiyle ihale rekortmeni oldu” ifadelerini kullanıyor. Demiryollarında artan özelleştirmenin de büyük bir payı olduğunun altını çizen Öz, “İnsanların ölümüne sebep olan tedbirleri hep birlikte almayarak sevdiklerimizi yok ettiler. Sonra da hep birlikte üstünü örtmeye çalıştılar. Hala paralarına para katmaya devam ediyorlar. Yargı süreci bizim için böyle geçti” diyor.

"ÇORLU’YU UNUTTURMAYALIM"

Kendisi için bu 6 senenin nasıl geçtiğini sorduğumuzda ise şöyle yanıt veriyor: “Yaşananlar bizim açımızdan çok zordu. Halen zor. Özlemek çok zor. Orada anmaya katılmak çok zor. Kabullenmek çok zor. Ama ne yazık ki bu ülkenin kronik problemidir sosyal cinayetler.” Geçtiğimiz günlerde Hendek’te havai fişek fabrikasında gerçekleşen patlamanın anmasında olduğunu anlatan Öz, “Orada 7 yurttaşımızı kaybettik. Ancak anmada bir avuç insandık. Bu çok üzücüydü. O yüzden toplumun bu cinayetlere karşı daha duyarlı olması gerekiyor. Bunlar tekrardan dönüp dolaşıp birilerini bulmasın diye” diyor

Hak aramaya ve hak arayan insanlarla omuz omuza olmaya devam ettiklerini ifade eden Öz, tüm yurttaşları Çorlu Tren Katliamı için adalet mücadelesine destek vermeye davet ediyor: “Çünkü bu hak mücadeleleri de canı yanan ailelerin sayısı da artıyor. O yüzden herkesin altıncı yılda anmada olamasalar bile en azından Çorlu’yu unutturmamaların diliyoruz. Bu mücadele devam ediyor. Biz gerçek sorumluların peşindeyiz. Onlar yargılanana, hukuk karşısına geçene kadar, bu sistemi uygulatan iktidara karşı da mücadele edeceğiz.”

GERÇEK SORUMLULARIN İFADESİ DAHİ ALINMADI

Çorlu Tren Katliamı’nın ardından yargılama süreci altı sene sürdü. Dosya alt düzey 4 memurun yargılandığı bir iddianame ile başladı. Aileler soruşturma aşamasında dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı dahil bakanlık yetkilileri ve dönemin TCDD Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcıları dahil üst düzey TCDD bürokratlarının yargılanmalarını istedi. Savcı, bakanlık yetkilileri ve üst düzey yöneticiler için kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Ailelerin ve kamuoyunun mücadelesi sanık sayısını 13’e çıkarttı. Buna rağmen dönemin TCDD Genel Müdürü başta olmak üzere pek çok üst düzey bürokratın ifadesi dahi alınmadı. Hatta ihalelerle, yeni görevlerle ödüllendirildiler. Yargılama aşamasında 13 sanıktan yalnızca biri, TCDD Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu tutuklandı ve yalnızca 50 gün cezaevinde kaldı. Katliamın başlıca sebeplerinden olan ‘Yol bekçiliği sisteminin kaldırılmasına ilişkin’ kararda imzası bulunan Süleyman Karaman; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın ve TCDD Yöneticileri Şükrü Kutlu ve Ümit Ulvi Canik sorumluluğu olmasına rağmen hakim karşısına çıkarılmadı. Süleyman Karaman ceza almadığı gibi vekil oldu, TBMM'deki İliç komisyonuna dahil edildi. Dönemin TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürü Veysi Kurt yargılanmadığı gibi TCDD Genel Müdürlüğüne atandı. Dönemin TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın defalarca kamu ihalesi aldı.

Katliamın bir ihmaller zincirinin sonucu olduğu bilirkişi raporlarıyla da doğrulandı. Katliamın gerçekleştiği hat seçim öncesi apar topar açılmış, menfez bakımı için açılan ihalenin ödenek tahsisi yapılmamış ve bakım işi iptal edilmişti, beş görev bekçisi olması gereken 138 kilometrelik mıntıkada sadece bir yol bekçisi vardı, menfezler ve boru geçişlerin kapasiteleri yetersizdi, toprak altında kalan boru geçişleri çalışmıyordu, trene kapasitesinin üzerinde çok sayıda ayakta yolcu alınmıştı. Ancak tüm bunlara rağmen suç niteliğinin bilinçli taksirden olası kasta çevrilmesi talebi kabul edilmedi.

Bu sene 25 Nisan’da nihayet katliam davasında karar çıktı. Dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan 15 yıl, Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli 9 yıl 2 ay, Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu 17 yıl 6 ay, Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras 8 yıl 4 ay, Mühendis Tevfik Baran Önder 10 yıl, Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt 16 yıl 3 ay, Mühendis Deniz Parlak 9 yıl 2 ay, Mühendis Kubilay Başkaya 9 yıl 2 ay, Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat 13 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırıldı.

ÖZELLEŞTİRMELERİN BÜYÜK PAYI VAR

Demiryollarında yaşanan kazalarla TCDD’nin adım adım özelleştirilmesi arasında paralellikler var. AKP iktidarı döneminde özelleştirme TCDD’ye bağlı hastane, dikimevi, meslek lisesi gibi kurumların satılması, devredilmesi ya da kapatılması ile başladı. TCDD’nin Mersin, Samsun, Bandırma, İskenderun, Derince’de işlettiği limanlar özelleştirildi.

2011’de 655 sayılı KHK ile demir yolu işletmeciliği piyasaya açıldı, 2013’te 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Kanunu çıkarılarak TCDD demir yolu altyapı işletmecisi olarak yapılandırıldı, TCDD Taşımacılık AŞ kurularak tren işletmeciliğinin şirketlere devredilmesinin önü açıldı. 16 Şubat 2024 tarihli yönetmelik değişikliği ile de taşımacılık faaliyetinin yanı sıra gişe, acente hizmetleri, manevra hizmetleri de özelleştirilebilecek. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası da özelleştirmelerle demiryolu hizmetlerinin kâr odaklı hâle gelmesine neden olduğu vurgulayarak demir yollarındaki kazalardaki artışa, iş güvenliğinin adım adım ortadan kalkmasına dikkat çekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Madımak Katliamında yitirilenler Berlin’de anıldı

SONRAKİ HABER

Taşınan zeytinler tutunamadı! | Çepeçevre Yaşam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa