10 Temmuz 2024 12:18

Sahadan sosyal medyaya nefretin yeniden üretimi

Merih biliyor veya bilmiyor olabilir ancak bozkurt işareti katliamların, nefretin sembolüdür. Bir futbol maçı da bu nefretin yeniden inşasında devlet eliyle araç olmuştur.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Rıza MUTLU

Boğaziçi Üniversitesi

 

Türkiye’nin galibiyetiyle sonuçlanan Türkiye-Avusturya maçının odak noktası, ne sahada oynanan heyecan verici futbol ne teknik direktörlerin maç öncesi hazırladıkları ince planlar ne de oyuncuların maç içerisindeki iyi-kötü performanslarıydı. Maçın odak noktası, Merih Demiral’ın maç sırasında yaptığı bozkurt işareti ve bu hareketin yarattığı yankılardı.

Merih Demiral, yaptığı işareti “Türklüğün sembolü” olarak savundu. El ile yapılan bozkurt işareti her ne kadar yeni sayılacak bir kullanıma sahip olsa da bozkurdun kendisi Türkler için tarihi öneme sahip bir semboldür. Bozkurt, eski Türk destanlarında, yapılan anıtlarda ve yabancı kaynaklarda bolca bulunan bir semboldür. Bu bakımdan bozkurdun Türk kültürü açısından önemi yadsınamaz.

BOZKURT İŞARETİ GERÇEKTE NEYİ TEMSİL EDİYOR?

Ancak el ile yapılan bozkurt işareti, 90’larda kullanılmaya başlanan, MHP’nin kurucusu ve fikirsel önderi, devletin milliyetçilik propagandasını en önden, en şiddetli şekilde yapan Alparslan Türkeş’in Azerbaycan ziyareti sırasında yaptığı keşifle Türkiye’de yaygınlaşmıştır. Daha önce açıkladığımız gibi; evet, bozkurt Türk kültürünün önemli parçalarından biridir. Ancak sadece bir el işareti olarak kullanılması değil, bozkurdun imgesi de hayattaki her şey gibi bir değişim yaşamıştır. Keşfedildiği günden bu yana Madımak’ta insanları diri diri yakan cani faşistler tarafından, uyuşturucu taciri kontrgerilla Abdullah Çatlı ve onun gibi devlet aparatları tarafından gerçekleştirilen her türlü şiddet eyleminden sonra karşımıza çıkar bozkurt işareti.

Merih Demiral’ın aldığı ceza gayet tabi politiktir. Bu politiklik, işaretin anlamıyla denk düşmektedir. Bozkurt işareti, ülkede bu işareti gördüğü yerde aklında yaşanan şiddet olayları canlananların travması, Avusturya halkının Nazi selamını gördüğünde yaşadığı travmayla aynıdır. Bu travmanın AKP, MHP ve bilumum tüm aşırı sağ odaklar tarafından göz ardı edilmesi beklenendi. Bu ekibe CHP ve kendini sosyal demokrat zanneden diğer odakların katılması da kesinlikle tesadüf değil. Bu kesimden gelen söylemlerin en ileri biçiminin “bozkurt işaretinin zafer işareti ile denk olduğu” yönünde olması ancak geri tutumlarını ve bu işareti benimsemiş kurumların cani eylemleriyle ve katledilen sivillerin anısı ile hesaplaşmaktan kaçındıklarını ortaya çıkarır. Kendilerini milliyetçi ve ayrıştırıcı anlatıdan kurtaramayan, farkında olup veya olmayıp, bilip veya bilmeyip her gün söylemleriyle bu anlatıyı yeniden üreten bu odaklar da bu işareti normalleştirme yönünde hareket ediyor.

Merih Demiral bunları bilir mi bilinmez, ancak bu hareketin yapılması ve yapıldığı gün ne tesadüftür ne de bir hata. Bu hareketin sanıklarının mahkeme salonunda bozkurt işareti ile fotoğraf verdiği Madımak Katliamı’nın gününde, Kayseri’de başlayan ve onlarca ile sıçrayan Suriyeli göçmenlere yönelik pogrom girişimi daha çok tazeyken yapılmasının verdiği mesaj görenler açısından açıktır. Bu işaretin sözde ülkedeki ayrışmayı azaltacak keyifli bir futbol galibiyeti sonrasında dahi kendisine yer bulması, cumhuriyetin ve onun öncesinde de inşasına başlanan politikalarının en çarpıcı örneklerinden biridir.

BOZKURT EGEMEN ANLATIDAKİ SEMBOLLERDEN SADECE BİRİ

Bu politikalarsa sadece bozkurt işaretiyle de sınırlı değildir. Bu bağlamda, sosyal medya platformlarında Türk ulus devletinin mimarı Atatürk’ün bozkurt işaretiyle bağdaştırılması çabası da tesadüf değildir. Atatürk’ün bozkurt işareti yaptığı, bir konuşma yaparken arkasında bozkurt silueti bulunan fotoğraflar kötü montajlardan ibaret olsa da aslında verilmek istenen mesaj bellidir. Atatürk bozkurt sembolünü (işaretini değil) çokça kullanmasa da nadiren kullanmıştır. Ancak kullanmamış olsa dahi yoktan var edilen zırva Güneş Dili Teorisiyle, “ne mutlu Türküm diyene” sözüyle, harf inkılabıyla inşa edilmeye çalışılan anlatı, bozkurt işaretiyle aynıdır.

Günümüzde kendini egemen anlatıdan koparamayan gençlerin video-edit paylaşımlarında bol bol yer alan MSÜ’nün rektörü sözde tarihçi, aslında devlet propagandasını garanti altına alma görevini yerini getiren şahsın “Viyana 341 yıl sonra düştü. Montella başta olmak üzere bütün futbolcularımızı tebrik ediyorum. Viyana önünde Kızılelma için can veren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun” söyleminin politik alt metni aşikâr. Giderek artan kutuplaşmayı azaltması beklenen, keyifli bir iki saat ve sonrasında üzerine edilecek sohbetlerle toplumsal hafızada iyi bir şekilde kalacak maçta yapılan ve politik olmadığı savunulan bozkurt işareti dibine kadar politiktir ve görülen o ki, bir futbol maçından dahi nefret söylemleri, savaş ve yıkım naraları atılabilir. Bu sözde tarihçi ve onun gibi propagandistler, emekçileri ve azınlıkları kapitalizmin hayatlarında kurduğu, her gün artan sömürü ve baskı çarkının gerçek görüntüsünün görülmemesi için yoğun bir çaba içindeler. Gerçek görüntü ise şudur: Devletin söyleminin ana noktalarından biri olan savaş ve yıkım timsali “kızılelma” devletin anlatısının nasıl önemli bir parçasıysa, emekçilerin ve azınlıkların “kızılelma”sı, hedefi kendi gerçek taleplerini bir sis perdesiyle kapatan ve yanlış odaklara sürükleyen egemen anlatıyı yıkmaktır.

Evrensel aboneliği, üniversitelilere yüzde 50 indirimli
ÖNCEKİ HABER

Sorunlar çözümsüz eşitsizlik ebedi değil

SONRAKİ HABER

İktidarın müfredatla derdi ne?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa