10 Temmuz 2024 12:20

İktidarın müfredatla derdi ne?

İktidar hem gelecek nesli hem de bu nesli yaratacak öğretmenleri ÖMK’yla, MESEM’le ÇEDES’le tam bir kuşatma altına almış durumda.

Paylaş

Elif ALTIN

ODTÜ Eğitim Fakültesi

 

Toplumsal hayatın oluşturulması ve yeniden üretilmesinin en önemli araçlarından birisi olan eğitim, hayatlarımızı çepeçevre kuşatabilmek üzere tek adam iktidarının müdahaleleriyle sürekli karşı karşıya kalıyor. Bu kuşatmayı eğitim sisteminin iki ana unsuru üzerinden değerlendirmeliyiz; öğretmenler ve öğrenciler.

ÖĞRENCİLERE YÖNELİK PLAN NE

Tek adam iktidarı bugün yaşadığı koşullara ses çıkaran, kendi hayatı üzerine söz söylemeye çalışan herkesi baskılar ve yasaklarla; halkın bütün kesimleri içerisinde korku atmosferini örgütleyerek zapt etmeye çalışıyor. İktidar, din ve gelenekleri/değerleri temel alan; dolayısıyla yüzünü geçmişe ve “var olana” dönük bir eğitim sistemini inşa etmeye çabalıyor. Hayatı değişen ve gelişen yönleriyle, öne çıkan ve gerileyen yönleriyle ele alan, bu sayede bilimsel düşünebilen; sorgulayan, eleştiren ve üreten bireyler yetiştirmeye yönelik değil; olana uyum sağlamayı, olanı olduğu gibi kabul etmeyi öğütleyen bir eğitim sistemin oluşturulması için çabalıyor. Evrim teorisinin müfredattan kaldırılıp yerine yaratılış teorisi koyulması ise tam da bu anlayışın bir ürünü ve en açık örneği. Evrim teorisi, doğanın dinamik ve sürekli değişen yapısını bilimsel olarak açıklarken yaratılış teorisi doğada herhangi bir olayı doğaüstü bir planın ve iradenin, değişmez ve kusursuz bir düzenin bir parçası olarak değerlendirmeyi öğretir. Bu biçimiyle yaratılış teorisini öğrenerek yetişen veya Diyanet İşleri Bakanlığıyla ortak yürüttüğü dini eğitim modeli ÇEDES’le yetişen nesiller tek adam iktidarının “biat” eden, “dindar kindar” nesiller yetiştirme çabasına hizmet edecektir. Kuşatma ise sadece müfredat değişiklikleriyle bitmiyor. İktidar diğer yandan MESEM Projesi ile bir milyondan fazla öğrenci çocuk yaşta eğitimden uzaklaştırılarak güvencesiz çalışma koşulları, fazla mesailer, iş kazaları ve cinayetleriyle fabrikalarda ve atölyelerde ucuz işgücü olarak çalışmaya itiyor. Çocuk yaştan sermayenin çıkarlarını garanti altına alıyor.

YENİ NESLİN YARATICISI ÖĞRETMENLER KUŞATMA ALTINDA

Bu nesillere eğitimi verecek kişileri de elbette iktidarın eğitim politikalarını uygulayacak kesimler olarak yetiştirilmesini amaçlıyor. Bir eğitim fakültesi öğrencisi mezun olduğunda ilk önce yapılmayan atamaların altında eziliyor, özel sektöre mecbur bırakılıyor. Özel sektörde çalışmayı kabul ettiğinde uzun mesai saatleri, taban maaş üzerine hiçbir yasa olmadığı için asgari ücretin altına kadar düşebilecek maaşlar, hukuksuz sözleşmeler ile karşılaşıyor. Senaryoyu biraz geriye saralım ve diyelim ki KPSS-mülakat kıskacından geçti. Burada karşısına Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ve Milli Eğitim Akademisi çıkıyor. Öncesinde öğretmenlerin arasında statü ayrımları koyma hedefiyle eleştirilen bu kanun, genişletilmiş haliyle atama hakkı kazanan öğretmenlerin bir de “eğitim görmek için” Milli Eğitim Akademisi’ne alınmasını öngörüyor. Öğretmenleri ya güvencesiz koşullarda bazen açlık bazen yoksulluk sınırlarının altında ücretlere çalışmayı kabul edeceksin ya da öğrenimini aldığın mesleği bırakıp sömürü çarkına başka bir iş kolundan katılacaksın ikilemine sokuyor.

Yazının buraya kadarki kısmında yaşamımızın hangi “zorunluluklar” ile kuşatılmaya çalışıldığına değindik. Neyse ki dünya da, yaşam da; sanat, kültür, bilim ve teknoloji gibi bu yaşamın her bir parçası da sürekli bir değişim, dönüşüm ve gelişme içerisinde. Bilincine varılmış zorunluluklar ise engel olmaktan çıkıp değiştirmenin bir olanağı haline gelebilir.* Yani bizler, hem geleceği yaratan gençler olarak hem de geleceğe yön verecek öğretmen adayları olarak bugün bizi mecbur bırakmaya çalıştıkları düzeni kavramaya yönelik attığımız her adımda bunların karşısında ne yapabileceğimizi bulmanın gücünü de kazanabiliriz. Dini kurallara ve geleneklerle bezenmiş eğitim sisteminin karşısında laik eğitimi, inşa edilmeye çalışılan kabullenme ve itaat kültürünün karşısına sorgulayan, eleştiren kendi hayatına yön verebilecek bir sistemi gerçekleştirmek bizim elimizde. Ortak sorunlara ve taleplere sahip olduğumuz bütün sıra arkadaşlarımızla özgür düşünebilen, sorgulayabilen, kendisini böyle var edebilen bir nesil için; insanca yaşanabilecek özgür bir geleceği kazanmak üzere bir araya gelmeliyiz. Kazanılacak bir gelecek var!

* https://www.ozgurlukdunyasi.org/2010/06/15/ozgurluk-ve-orgutluluk/

ÖNCEKİ HABER

Sahadan sosyal medyaya nefretin yeniden üretimi

SONRAKİ HABER

Hazırlık öğrencileri: Mülteci sorununun sorumlusu iktidar bir yolunu bulmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...