10 Temmuz 2024 12:34

ÖMK’yi Boğaziçili öğretmen adaylarına sorduk

“Mesleğim bu denli ayaklar altına alınırken, sorgulamayan nesiller yetiştirmek için adımlar atılırken ben öğrencilerime nasıl geleceğe umutla bakmalarını öğretebilirim ki?”

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Güneş Deniz

Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi

 

ÖMK ile birlikte öğretmen adayları artık 4 yıllık lisans eğitiminin üstüne 2 yıl daha oyalanacak. Sizce bunun öğretmen adaylarına ekonomik ve psikolojik zararları düşünüldü mü? Açıklanan ücret ise asgari ücretten bile 3 bin lira düşük, 14 bin civarı. Sizce bu ücret yeterli mi? Denildiği gibi eğer öğretmenlik mesleğinin saygınlığını arttırmak hedefleniyorsa Milli Eğitim Akademi'sini kurmak yerine neden Eğitim Fakülteleri'nin eğitim kalitesini arttıracak politikalar uygulanmıyor? Ayrıca, Milli Eğitim Akademi'sinde liyakat nasıl sağlanacak?

Ozan: Zaten öğretmenlerin önünde KPSS, mülakat gibi engeller varken kalkıp da buna öğretmen akademisi eklemek öğretmenlerin önlerindeki engelleri daha da arttıracak. Halihazırda yeterince atanamamış öğretmen varken böylesi bir uygulama bu probleme herhangi bir çözüm sunmuyor. Kaldı ki bu akademi boyunca yapılacak ödeme asgari ücretin altında. 14 bin TL ile günümüzde kim kendi başına geçinebilir ki? Sonuçta öğretmenler minimum dört yıllık üniversite eğitimi alıp mezun olup mesleğe başlıyorlar. Bu eğitimleri boyunca teorik derslere ek olarak gerek gözlem gerekse uygulama olmak üzere pratik dersler de alıyorlar. Bu bağlamda her öğretmen zaten kendi alanında bir uzman olarak mezun oluyor. Akademiler yerine mevcut eğitim fakültelerini iyileştirmek daha öncelikli olmalı. Bu kanunda öğretmenlerin yüzleşmek zorunda kaldığı sorunlara dair çözüm önerileri göremiyoruz. Mesela özel sektörde çalışmak zorunda kalan öğretmenlere asgari ücret hatta daha bile altında maaşlar ödeniyor. Halbuki özel okullarda görev yapan öğretmenler için taban maaş uygulaması çok büyük bir gereksinim. Yine son zamanlarda medyada daha da yer bulan öğretmenlere yönelik şiddet veya öğretmenlere uygulanan mobbing gibi problemlere karşı bir çözüm önerisi ne yazık ki bu kanunda bulunmuyor. Bütün bunlar bu kanunun öğretmenlere danışılmadan, onların sorunlarını göz ardı eder bir biçimde yapıldığını gösteriyor.

ÖĞRETMENLER “TEKNİSYENLERE” ÇEVRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Dilara: Müfredata uygun olduğu söylenilen bu yeni öğretmen düzeninin sadece ezberci sisteme uygun “teknisyenler” üretmek için yapıldığını düşünüyorum. Eğitimcileri daha nitelikli hale getirmek için birçok yol varken bilimsellikten uzak bu içi boş akademilerin ne eğitime ve öğretmenlere ne de öğrencilere faydası olmayacağının çok açık olduğu gözüküyor. Kanunda bahsedilen 14 bin TL’nin aslında öğretmenlik mesleğinin ne kadar değersiz görüldüğünü bir kez daha gözler önüne serdiğini düşünüyorum. Hali hazırda “kamuda tasarruf” için durdurulan öğretmen atamalarının ardından bahsedilen akademilerin kurulmasının bir çözüm olmayacağı çok açıktır. Birçok öğretmen adayının ve eğitimcinin dile getirdiği kamu personeli sınavlarını düzenlemek gibi önerileri umursamamak, eğitim sistemini düzeltmeye yönelik bir girişim değildir. Eğitim fakültelerinin eğitimci yetiştirmekten yoksun imkanları gibi asıl sorunlara hitap etmediğini düşünüyorum.

Mustafa: Denildiği gibi eğer öğretmenlik mesleğinin saygınlığını arttırmak hedefleniyorsa Milli Eğitim Akademi'sini kurmak yerine neden eğitim fakültelerinin eğitim kalitesini arttıracak politikalar yapılmıyor? Ayrıca, Milli Eğitim Akademi'sinde liyakat nasıl sağlanacak? 4 yıllık lisans eğitimini başarıyla bitiren öğretmen adayları siyasallaşmış, laik, demokratik ve bilimsellikten uzak ve tarikatlarla iş birliği yapan MEB'in kararıyla atanamaz. KPSS mülakat rezaletinin form değiştirmiş hâli Milli Eğitim Akademisi olarak önümüzde duruyor.

İdil: Yeni eğitim sistemi müfredatına bakarsak ilk fark ettiğimiz öğretmenin bir araç olarak tasarlanması. Öğretmenin bu müfredata katkısı umursanmayacak “söylenmeler” olarak görülüyor. Paydaş olarak gördükleri kişiler arasında sendikalar, meslek örgütleri yer almıyor. Ya da “paydaşlara” karşı çıkma hakkı olduğunu ve bu hakkını sağlayabilecek kurumların varlığını hatırlatmayı anlamsız buluyor. Amaç zaten öğretmenin gelişimi, var olması, kendini gerçekleştirmesi değil, öğretmenin teknik malzeme sorumlusu haline gelmesi. İdealizmin tanımını teknik açıdan mükemmel, sorgulamayan öğrenciler olarak alıyor. İktidarın işine gelen bu durum için de öğretmenin görevinin teknik malzeme sorumluluğu olması devamlılıkları için umut vadediyor.

Eğitimin hiçbir paydaşına sorulmadan hazırlanan yeni müfredat hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu değişikliklerin öğretmenlere ve öğrencilere etkileri nasıl olacak? Bu değişikliklerin asıl sebepleri sizce neler?

Mustafa: Tarikatlarla beraber hazırlanan gerici ve dinci Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ni meşrulaştırmak için altyapı olarak görüyorum. Dinci bir eğitim laik, Kapsayıcı veya demokratik olamaz. Eğitimle ilgili kararlar alınırken patronlar ve tarikatlar değil öğretmenler ve sendikalar sürece dahil edilmeli.

İdil: Yeni tasarılarla amaçlanan şey neoliberal çağın ve bu çağın yaratıcılarının koparmak için çaba sarf ettiği birliktelik duygusunu ve sorgulama yeteneğini öğrencilerden tamamen koparmak.

MÜFREDAT FELAKET VAAT EDİYOR

Ozan: Bilimsel eğitimin hiçe sayılarak evrimin kaldırılması, sınava girecek olan binlerce öğrenciyi etkileyen saçma sapan müfredat değişiklikleri (integralin kaldırılması), öğrenciler için olduğu kadar öğretmenlerin de işini zorlaştırıyor bence. Bir nevi öğretmenlerin alanını kısıtlamış oluyor.

Dilara: Eğitimcilerin ve sendikaların bu konudaki görüşlerinin göz ardı edilmesi bahsedilen “bilime uygun” ibaresini suya düşürüyor. Bu konunun asıl öznesi olan insanların fikirlerinin umursanmaması eğitimi geliştirmek yerine istenilen kalıplara uydurulmaya çalışılmasıdır. Madde 5/c de belirtilen “Öğrencilerin öğrenme biçimleri ile ilgi ve yeteneklerini dikkate alır ve kişilik haklarına saygı gösterir” ifadesi ile taban tabana zıt olduğu görülüyor. Eğitim hakkında önergeleri dinlenmeyen öğretmenlerden “özgür düşünceli” bireyler yetiştirmesinin beklenmesi fazlasıyla ironik. Her yeni gün gelen ve bu mesleği değersizleştiren haberler geleceğe karşı olan umutlarıma kara bulutlar getiriyor. Öğretmenlik kesinlikle manevi anlamda getiri ile yapılabilecek bir meslek ama bu aynı zamanda benim geçim kaynağım. Mesleğim bu denli ayaklar altına alınırken, bir ev kirası bile etmeyen akademi maaşları kanunda yazarken, öğretmen atamaları durdurulurken, sorgulamayan nesiller yetiştirmek için adımlar atılırken ben öğrencilerime nasıl geleceğe umutla bakmalarını öğretebilirim ki?

Bugün geldiğimiz noktada eğitim, geleceğin bireylerini fabrika üretimi oyuncaklar gibi aynılaştırma aracı olarak kullanılıyor. Ancak farklı düşüncelere açık, sorgulamaktan korkmayan, eleştirmeyi bilen ve eleştirilmekten çekinmeyen bireyler bilim üretebilir ve bir toplum ancak bu temel becerilere ulaştığında huzur içinde yaşayabilir.

ÖNCEKİ HABER

ETUS: Rantın hikayesi

SONRAKİ HABER

Eti Krom işçileri ‘eyleme devam’ dedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa