10 Temmuz 2024 12:37

Öğrenci denince tasarruf, kayyum denince şatafat

Yalnız değiliz, sayımız kayyumun lüks arabalarından da lojmanlarından fazla.

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Paylaş

Elif TAN

Boğaziçi Üniversitesi

 

Boğaziçi Üniversitesi yeni bir öğrenim yılına öğrencilerini yurtsuz bırakarak barınma hakkını gasp edeceği, öğrencilerin demokratik taleplerini kolluk kuvvetlerinin tehditleri ile bastıracağı ve en temel ihtiyaçlarını dahi “bütçe yetersizliği” masalı ile geçiştireceği ya da “yaptım oldu” diyerek elinden alacağı yeni yüzler ile girmenin arifesinde.

ÖĞRENCİ AÇIKTA KAYYUM LÜKS PEŞİNDE

Okulun en yüksek kapasiteli olan yurtlarından 1. Kuzey ve 2. Kuzey yurtları yıkılmış, bulundukları alan Teknokent olarak planlanmış, çözüm olarak öğrenci kulüpleri zorla kampüsün ücra bir köşesine sürgün edilip yerlerine üç katlı ranzalar koyulmuş ve 750 yataklı yeni bir yurdun yapılacağı vaat edilmişti. Bu vaat tabi ki de karşılanamadı ve bahsi geçen yurt binası hala inşaat halinde. Ancak bu, konu barınma olduğunda kayyum yönetimin herkese aynı kayıtsızlıkta olduğu anlamına gelmiyor. Sadece birilerinin önceliği çok daha yüksek, Kayyum Naci İnci gibi. Güney Kampüs’te bulunan Rektörlük Lojmanı, okulun gecekondu fakültesi olan Hukuk Fakültesi’ne yer bulunamadığı için tadilata alınıp Fakülte binasına çevrilmişti. Ancak geçtiğimiz sene gasp edilecek daha uygun bir bina bulunduğu için bahsi geçilen bina, öncekinin üzerinden bir sene ancak geçmiş olmasına rağmen tekrar tadilata alınıp yine Rektörlük Lojmanı’na dönüştürüldü. Öğrencilerin başlarını altına sokabilecekleri zar zor tek bir çatı olduğu için bu lojmanı, kayyumun toplam 10 Milyon TL ihale bedeli ile dekore ettiği diğer lojmanı ile karıştırmak oldukça kolay bir hata. Kayyum yönetim yeri geldiğinde kafasına koyduğu işleri tüm zorluklara rağmen yüksek bir özveri ve problem çözme yeteneği ile hallediyor. Tıpkı üniversitenin yapı ihalelerinde artık oldukça tanıdık bir simaya dönüşen İslam Demir firmasının kayyumun Anadolu Hisarı’ndaki lojmanına 4,4 Milyon TL bedeli ile yaptığı “Kış Bahçesi Eklentisi” işinde, ruhsatlar sağlanmadığı için inşaat mühürlendiği zaman mührü kırarak inşaata devam etmeleri, bunun üzerine gelen zabıta ekiplerini ise ÖGB ile engellemeleri gibi. Geriye sadece, kayyumun şatafatı için ortaya konulan bu iş bitiricilik ve uçsuz bütçenin, konu öğrencilerin barınması olduğunda yıllardır nerede olduğu mevzusu kalıyor.

MAKAM ARAÇLARINA TASARRUF TEDBİRLERİ İŞLEMEZ

Ülke genelinde “kamuda tasarruf” adı altında emekçilerin boğazına çöküldüğü ve servislerin bütçe üzerindeki yükünün tartışıldığı günlerde kayyumluğun “makam” araçlarından bahsetmekte de fayda var. 237 Sayılı Taşıt Kanunu, üniversitelerde makamlara tahsis edilebilecek araçları, deprem gözlemevi gibi ekstrem ve tekil örnekler dışında yalnızca rektörlerde 1 adet olacak şekilde belirtir ve araçları belli kriterlerle limitler. Halihazırda 2021 yılında çıkarılan Tasarruf Tedbirleri Genelgesi ise bu kısıtlamanın altını çizmekle beraber kurumların her sene araç kapasitelerini %20 azaltmasını dikte eder. En azından kâğıt üzerinde, çünkü kayyumluk sene başında yaptığı araç ihalesi ile 17 adet binek araç alarak bunları rektör yardımcıları, genel sekreter ve yardımcıları, daire başkanları ve hatta şube müdürlerine kadar pay etmekte bir sakınca görmemiş. Şube müdürlerine kadar makamlara araç tahsis edilmiş olsa da tabi ki amirlerinin daha üst modellere sahip olmasına, onların da üstünde kalan kayyumlara da özel şoför tahsis edilmesine dikkat edilmiş. Bu 17 araçtan Kayyum Naci İnci’nin payı birden fazla, fakat kafa karışıklığı oluşmaması için kendisine devlet tarafından verilen TOGG’un bunlardan hariç olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bu araçların hepsi makamlara tahmin edersiniz ki kanunlara aykırı şekilde tahsis ediliyor. Resmî tatillerde, hafta sonlarında ve genel olarak mesai saatlerinin dışında bu araçların kayyumlar tarafından okul dışında kullanılıyor olması bile onların bu araçların şahıslara değil birimlere verildiğini iddia edecek yüzleri olmadığı anlamına gelmiyor. 3 yıldır faal olan bu Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin hizmetlerin mümkünse kesinlikle kurum içerisinden sağlanmasını tembih etmesi de yönetimin sürekli kurum dışından personel eğitimi almasına ya da bina tadilatlarından tek bir klima ünitesinin tamirine kadar hemen her konuda müteahhit ahbaplarına koşmasına engel olmuyor.

DERS ALMAK ZOR, DERSE GİDEBİLMEK DAHA ZOR

Tasarrufu bahane ederek öğrenciyi mağdur ettikleri yerler saymakla bitmiyor. Eğer ücretleri ödeyip ders alabilecek kadar şanslı olduysanız Boğaziçi Üniversitesinde yaz okulu başladı. Şanslı olduysanız diyorum çünkü kredi başına istenen fahiş fiyatlar, okulda akademisyen kalmadığı için açılmayan pek çok ders, bir şekilde dışarıdan öğretmen getirilerek açıldıysa bile yine bütçe ayrılmadığı için az kontenjanla açılan dersler yüzünden bu okulda artık ders alabilmek bile şanslı olmak anlamına geliyor. Maalesef ders alabilseniz bile sorunlar bitmiyor. Normal dönemlerde yaşadığımız yurt krizlerine yaz okulu da eklendi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının “Kamu binalarında enerji verimliliği projesi” kapsamında Kuzey Kampüste bulunan 3. ve 4. Kuzey Yurtları yaz dönemi boyunca kapatıldı. Dersleri ana kampüste yani Avrupa yakasında olan pek çok öğrenci her gün yaka değiştirerek, uzun bir yol çekerek dersine gelmek zorunda kalıyor. Enerji tasarrufu adı altında, pencere ve kapıların yenilenmesi dışında yapılacak diğer işlemlerin öğrenciler yurtta kalıyorken de yapılabileceği de düşünülünce öğrencileri neden yurtlarından çıkarıp uzaktaki yurtlara yerleştirdiniz soruları cevapsız kalıyor. Enerji tasarrufu demişken bir de tek derdinin okumak olması gerekirken öğrencilerin enerjisinin asıl nereye gittiğine bakalım isterseniz. Bazıları kalacak yurdu olmadığı için fahiş kiralarla eve çıkmak zorunda kalıyor. Zaten okulun en uygun fiyatlı yurdunda konaklayıp üç öğünü de okul yemekhanesinde yese bile verilen KYK bursuyla geçinmeye çalışırsa hala 400 TL içeride olan öğrencilerin enerjisi, okullarından derslerinden arda kalan azıcık zamanlarda da part time işlerde güvencesiz ve çok az ücretlerle çalışmaya gidiyor.

Kayyum rektörler milyonlar harcadıkları lojmanlarında otururken biz depreme dayanıklı olmayan evlerde fahiş kiralarla ya da 15 kişilik üçlü ranzalı odalarda yaşamayı, kayyum ve yancılarına tahsis edilen 17 tane araç varken kampüsler arası derslerimize yetişelim diye bindiğimiz servis araçlarının sayısından kısılmasını, okulun arazisinde bulunan Kennedy Lodge sürekli başka kişilere peşkeş çekilip davetler, yemekler düzenlenirken biz akşam yemeği mi yiyelim öğle yemeği mi diye tercih yapmak zorunda kalmayı kabul etmiyoruz. Bizi kurtaracak olan şeye, mücadelemize sarılıyoruz. Yalnız değiliz, sayımız kayyumun lüks arabalarından da lojmanlarından fazla. Biliyoruz ki birlik olunca her şeyi değiştirmek mümkün.

ÖNCEKİ HABER

Eti Krom işçileri ‘eyleme devam’ dedi

SONRAKİ HABER

İzmir'de toplu taşımada 90 dakika boyunca aktarmalar ücretsiz olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...