Örgütlenelim, her gün özgürce yürüyelim
Görüyoruz ki devlet tüm imkanlarıyla LGBTİ’lere örgütlü bir saldırı halinde. Yürüyüşte olduğu gibi örgütlülüğümüzü sürdürürsek her gün yürüyüşteki gibi özgürce yürüyebiliriz.
Fotoğraf: Andaç Aydın Arıduru/Evrensel
Yağmur Su
Şişli/İstanbul
Bu sene Trans Pride ve Pride komitesinin tertiplediği birkaç etkinliğe ve 22.si düzenlenen onur yürüyüşüne katılma ve ay boyunca LGBTİ’ler ile sohbet edebilme fırsatım oldu. Diğer senelere nazaran “aile kurumu” adı altında örgütlenen nefret propagandasının halkta, okullarımızda, sokaklarda kısacası bulunduğumuz pek çok alanda son zamanlarda çok daha fazla hissedildiği ve karşılık bulduğu gerçeği öne çıkan tartışmalardan biriydi. “Hatırlıyorum, hatırlıyor musun” şiarı ile örgütlenen onur yürüyüşünde ve basın açıklamasında 2015 senesinden bugüne düzenlenen onur yürüyüşlerinde hareketin Türkiye’deki sürecini, katledilen arkadaşlarımızı ve dayanışmanın, örgütlenmenin önemini hatırlatma hedefli bir tema vardı. Tek adam iktidarı LGBTİ yurttaşların yaşam haklarını gasp ederek “kutsal aile” söylemleri üzerinden toplum içerisinde nefreti körükleyecek politikalarla LGBTİ’lerin yaşam mücadelesine saldırmaya devam ederken, LGBTİ’ler hakları olan eşit ve özgür bir yaşamın hayaliyle seslerini yükseltmek için devleti ve emniyet güçlerini yanıltarak yürüyüşü gerçekleştirdi.
Geçtiğimiz senelerle kıyaslayacak olursak, onur yürüyüşüne ve LGBTİ’lere karşı baskıların gittikçe arttığını ancak mücadelenin o günden bugüne şehrin her yerinde köklenmesi için yılmadığımızı söyleyebiliriz. 2015’ten bu yana haziran aylarında yapılmak istenen piknikler, yürüyüşler, buluşmalar kampüslerdeki film gösterimleri ve daha sayabileceğimiz pek çok etkinliğin yasaklandığı ya da usulsüzce iptal edildiğini biliyoruz. 2022 yılındaki onur yürüyüşünde valiliğin ültimatomu ile hukuksuzca yaklaşık 370 kişinin gözaltına alındığı bir onur yürüyüşünün ardından, 2023 senesinde daha örgütlü bir pratikle emniyet güçlerini şaşırtarak yürüyüş gerçekleştirilmişti. Bu sene de yine benzer bir pratiklerle, örgütlü bir güç ile hem etkinlikleri hem de yürüyüş gerçekleştirildi.
YÜRÜYÜŞÜN VURGUSU ÖRGÜTLÜLÜK
22. Onur yürüyüşünde “Yaşamak istiyoruz” ve “Trans cinayetleri politiktir” sloganları atılırken ve 2024 senesinin başından beri tanık olduğumuz pek çok intiharı düşündüğümüzde bugün görüyoruz ki en acil talebimiz yaşamak. Hayatta kalabilecek alanlar yaratmak. Günümüz koşullarında yoksulluk dışında başka bir şey konuşamazken LGBTİ’ler açısından da en önemli sorunlardan biri geçinememek. Özellikle Trans özneler açısından günlük hayatta yer bulmak, gündüz görünürlüğü çok daha zor. Bu sebeple çalışma alanları oldukça kısıtlı. İş bulmak dışında ev tutabilmek, market alışverişi, hastaneye gitmek, oy kullanmak gibi devlet tarafından “normal” ilan edilmişler için oldukça basit eylemlerin onlar için güvenli olmadığını, dolayısıyla çok kısıtlanmış bir hayatları olduğunu söyleyebiliriz. Trans Pride ve Pride komitelerinin haziran ayı boyunca yaptığı ve benim katılabildiğim etkinliklerinde konuşulan pek çok sorunun üzerine ortaklaşılan yer örgütlenmeliyiz oldu. Önceki senelere göre daha örgütlü düzenlenen 22. Onur yürüyüşü de ay boyunca tartışılan örgütlenmeliyiz fikrine cevap olduğunu düşünüyorum. Görüyoruz ki devlet söylemleriyle ve eylemleriyle, tüm kuvvetiyle LGBTİ’lere örgütlü bir saldırı halinde. Ancak yine görüyoruz ki örgütlü olduğumuzda sokaklarda özgürce yürüyebiliyoruz. Örgütlülüğümüzü sürdürdüğümüz sürece bunu bir gün değil her gün yapabilecek, norm haline getirecek gücümüz var.
Kapalı kapılar ardındaki yaşamlarımızı şarkılarımızı, danslarımızı, makyajlarımızı örgütlü gücümüzle sokaklara sahnelere meydanlara taşıyacağımız günün hasretiyle bu yazıyı okuyan tüm LGBTİ arkadaşlarıma sarılıyorum. Onur yürüyüşünde tanıştığım trans bir arkadaşımın beni etkileyen bir sözü ile kapanış yapmak istiyorum: “Yaşamayı hak ediyoruz ve her kesimden, her yerde, hepimizin yaşayabileceği bir düzen için, yanımıza biber gazı almadan ekmek almaya gidebilmek, sabah yürüyüşleri yapabilmek için, gecelere sıkışmadan güneşi görebilmek için örgütlenmemiz ve mücadele etmemiz gerekiyor. Bizler anne karnına düştüğümüzden beri hayatı mücadele etmek zorunda kalanlarız lakin bunu yalnız yapmak zorunda değiliz, kimsenin bizi yalnızlaştırmasına izin vermemeliyiz, vermeyeceğiz”