10 Temmuz 2024 12:48

Kaybetmiş olsa da bu takım umut vaat ediyor

Takımın genç bir kadroya sahip olması, bu turnuva için tecrübesizlik anlamında bazı zaaflar yaratsa da önümüzdeki turnuvalar için umut vaat ediyor.

Fotoğraf: Halil Sağırkaya/AA

Paylaş

Berkay SERT

İzmir

 

Türkiye futbol takımı Euro 2024’ten ilk yarısını önde tamamladığı maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek elendi. Siyasetten teknik direktöre, futbolculardan taktiksel tercihlere birçok konu turnuva içinde tartışıldı ve tartışılmaya devam ediliyor. Biz bu yazıda hem bu tartışmaları hem de yakın geçmişte böyle bir başarı yakalayamamış bu takımın hangi şartlarda bu aşamaya gelebildiğini, bunun bir başarı olup olmadığını değerlendirmeye çalışacağız.

SORUMLU MONTELLA MI?

Öncelikle yaşanan en yoğun tartışmalardan başlayalım. Turnuvada alınan Portekiz ve Hollanda mağlubiyetlerinde oklar hızlıca teknik direktör Montella’ya çevrildi. Bazı oyuncuların kulüp takımı sebebiyle kayrılmasından dolayı oynatılmadığından, Montella’nın teknik taktik kapasitesinin milli takımı yönetmeye yeterli olmamasına birçok sonuç odaklı yorum yapıldı. Öncelikle Montella’nın maç içi değişikliklerden tutalım, ilk 11 tercihlerine birçok alanda hatası vardır ve olacaktır da. Ancak burada sorun turnuva devam ederken Montella’ya yapılan eleştirilerin tek taraflılığı ve acımasızlığı.  Milli takımın bazı yerli hocalar arasında bir döngü içinde olması ve farklı denemeler yapıldığında spor medyasının yeni hocaların karşısında takındığı tavır da buraya dair niyeti sorgulatıyor. Burada teknik ekibin bu turnuvaya katılma noktasındaki emekleri tamamen ikinci plana atılarak tek bir maç üzerinden tüm ihale Montella’ya yıkılıyor. Montella profili, kalıplaşmış “Yabancı hoca dil bariyerinden dolayı ilişki kuramaz” veya “Ligi bilmeyen hoca nasıl milli takımı yönetsin” gibi eleştirilere de uymuyor. Oyuncularla kurduğu ilişkinin gerçekliği açıklamalarda ve tüm futbolcuların ona karşı vücut dilinde kendisini belli ediyor. Türkiye futbol takımı öncesinde Adana Demirspor’u çalıştırması da ligi bilen bir teknik direktör olmasının koşulunu sağlıyor. Bu eleştiriler de ister istemez bazı yerli teknik direktörlerin medyada ağırlığını kullanarak bu meseleleri harladığı tartışmalarına neden oluyor.

HEDEF TURNUVALARA SÜREKLİ KATILMAK OLMALIDIR

Bu tartışmaların çeyrek finalde elenilen bir durumda bu kadar sert tartışılması takımın gücü ve hedefleri hakkında insanların bir yanılsama içinde olduğunu gösteriyor olabilir. Daha iyi anlamak için Türkiye A Milli Takımı’nın son yıllarda katılabildiği turnuvalara göz atalım. Türkiye futbol takımı, 2000 yılı ve sonrasını hesaba katarsak 2002, 2008, 2016, 2020 ve 2024 olmak üzere bir kez Dünya Kupası ve 4 kez Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkı kazandı. Yani düşündüğümüzde 24 yıl içerisinde 13 turnuvadan yalnızca 5 tanesine katılmış bir milli takımdan bahsediyoruz. Kaldı ki 2016 yılına kadar 16 takımla düzenlenen Avrupa Şampiyonası’na yalnızca bir kez katılma hakkı kazanıp 24 takımla düzenlenmeye başladıktan sonra arka arkaya katılmaya başlanması da sürekli katılım anlamında seviye atlamadığımızı sistemsel değişikliğin yardımcı olduğunu anlatıyor. Türkiye ligi gibi dünyanın ilk 5 liginde görülmeyen ve dış ülkelere futbolcu ihracı da yeni yeni artan bir ülkenin en sahici hedefi bence turnuvalara sürekli katılan bir ülke olmak olmalıdır.

BAŞARININ SIRRI GENÇLER DE

Burada bize yakın verilebilecek örneklerden birisi hem ülke ligleri açısından hem de kadro kalitesi açısından İsviçre. İsviçre kadro yapısı olarak birkaç tane üst düzey oyuncusu, onları iyi tamamlayan bir yapılanma ve istikrarlı teknik direktör tercihleriyle son 24 senede yalnızca 3 turnuvaya katılamamıştır. Bu görece başarılı tablo kısa vadede Türkiye milli takımının ulaşmak isteyebileceği sahici hedeflere bir örnek olarak gösterilebilir. Son olarak geçmiş turnuvalarla bu turnuvanın karşılaştırmasını yaparak başarı/başarısızlık ve bunların nedenlerini anlamaya çalışalım. Öncelikle 2002 ve 2008’deki turnuvalar Türkiye futbol tarihine damga vurmuş başarılar olarak tarihe geçmiş, 2016 ve 2020 yılındaki turnuvalardaysa milli takım bu turnuvalara katılabilse de skandallar ve kötü sonuçlarla akılda kalmıştır. Başarılı olan turnuvaların ortak noktalarından birisi kulüp takımlarında sürekli oynayan oyuncuların bu turnuvalarda kadroda yer bulmuş olmasıdır. Yabancı kuralı tartışmalarının dönem dönem alevlendiği bu zamanda bu kısır tartışmaları bir kenarı bırakıp yerli-yabancı futbolculardan iyi olanların oynadığı ancak altyapıdan çıkan yerli oyunculara da hak ettiği koşulda şans verildiği bir yapılanmayı oluşturmamız gerekiyor. Bu aşamalarda sürekli başarılı olan takımlara baktığımızda 25 yaş altı oyuncularının onlarca maça çıktığı görünürken Türkiye’de birçok oyuncunun hem kulübünde hem de milli takımlarda çok geç sahne alması var olan potansiyelleri heba ettiğimizi gösteriyor. Ayrıca takımdaki gurbetçi oyuncu sayısı da bu ülkede yetişmemiş futbolcular oldukları için buraya eklenebilecek bir diğer detay.

Yenilgiler sonrası teknik direktör ve futbolcular acımasız eleştirilere maruz kalsa da bu jenerasyona dair ülkede bir sempati ve kenetlenme oluşabildi. Bunun en önemli sebebi geçmiş kadrolara göre ülke içi farklı tartışmalara neden olmuş oyuncuların kadroda olmayışı. Örneğin 2016 yılında ne kadar önemli futbolcular olsalar da geçmişte farklı tartışmalara konu olmuş Arda Turan, Burak Yılmaz gibi isimler hem o dönem takım kampında yaşanan sorunlardan hem de geçmişten gelen tartışmalı kariyerleri ve kişisel hayatlarıyla maalesef kamuoyunda bölünmelere sebep olmuştu. O turnuva futbolcuların maçlar sırasında dahi tepki gördüğü ve hatırlanmak istenmeyecek bir turnuva olarak akıllarda yer etmişti. Bu seneki kadrodaysa Merih’in içine dahil olduğu önceki elemelerde asker selamı ve bu turnuvada “bozkurt” tartışmaları dışında bu şekilde tartışmalara neden olan bir oyuncu bulunmuyor. Bu haliyle de takım başarısız olarak değerlendirildiği koşulda dahi insanlar bu takımın üzüntüsünü ve emeğini sahipleniyor. Türkiye için iyi ve kötü yanlarıyla, öne geçilen bir maçta, kaybedilen bir turla sonu hayal kırıklığı olan bir turnuva geride kaldı. Takımın genç bir kadroya sahip olması, bu turnuva için tecrübesizlik anlamında bazı zaaflar yaratsa da önümüzdeki turnuvalar için umut vaat ediyor. Karabağ teknik direktörü Qurban Qurbanov kaçırdığı gol sonrası kahrolan futbolcusu için bu tarz hayal kırıklıklarına tam oturan o basit ama etkileyici sözü söylemişti: “Golü atsaydı geç büyüyecekti, kaçırdı tez büyüyecek.” Umarız bu genç kadro da bu fırsatı kaçırmıştır ama tez büyür.

ÖNCEKİ HABER

TÜİK Başkanı Çetinkaya, AKP'li ismin damadı çıktı

SONRAKİ HABER

Esad ile görüşme siyasetin gündeminde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...