11 Temmuz 2024 04:39

Havuz 300 lira, ölüm kanalı bedava

Tarsus’ta cumartesi günü 4.5 yaşındaki Cumali Eren Dalkıran’ın hayatını kaybettiği sulama kanalı yine çocuklarla dolu. Çocuklar kanalda yüzüyorlar, çünkü “Havuz masrafı 300 lira, nasıl gidelim?”

Fotoğraf: Mahsun Kılıç/Evrensel

Paylaş

Mahsun KILIÇ
Mersin

Mersin’in Tarsus ilçesinde, 4.5 yaşındaki Cumali Eren Dalkıran 6 Temmuz günü sulama kanalında boğularak hayatını kaybetti. Dalkıran’ın düştüğü tahmin edilen sulama kanalının bulunduğu Mithatpaşa Mahallesi’nde pek çok çocuk bu kirli ve tehlikeli kanallarda oynuyor, yüzüyor. Aynı kanalda yüzerken bulup konuştuğumuz çocuklar, “Havuza gitsek en az 300 lira, o yüzden burada yüzüyoruz” diyor.

Mahallede ilk olarak, sulama kanalı ve kirli su tahliye alanlarının koruma bariyerlerinin sağlam olmadığı göze çarpıyor. Boğulma olayları TBMM’ye taşınsa da Devlet Su İşleri (DSİ) sorumluluğu ilgili belediyelere, belediyeler ise DSİ’ye atıyor.

"BURASI SABUN GİBİ, AKINTIYA GİREN ÇIKAMAZ"

Paşalar Sekisi denilen ve üç bölümden oluşan yürüyüş yolu, güneyden girince sulama kanalının solda, kirli tahliye kanalın ise sağda kaldığı uzunca bir yol. Kirli su tahliye kanalının koruma bariyerlerinin bazı bölümlerinde 10-15 metrelik boşluklar var. Koruma bariyerlerinin durduğu bölmelerin çoğunda da iç teller yok. Yolu yürüdükçe bariyerlerdeki açıklıklar ve tellerin kesik olduğu kısımlar artıyor.

Paşalar Sekisi-1’de bulunan yurttaşlarla, kanalda hayatını kaybeden 4.5 yaşındaki Cumali Eren Dalkıran hakkında konuşuyoruz. Yurttaşlar yılda birkaç kez benzer boğulma olaylarının yaşandığını söylüyor. Umut adında bir yurttaş, “Burası sabun gibi, bu akıntıya girenin çıkması çok zor” diyor. Küçük çocuklar için tehlikenin daha fazla olduğunu belirten Umut, eliyle telleri kesik bariyerleri işaret ediyor: “O yaştaki bir çocuk buradan düşebilir ve kendi başına çıkması imkansız.”

"BÖYLE OLAYLAR HER SENE OLUYOR"

Yürürken denk geldiğimiz Hasan ise Mersin Büyükşehir Belediyesinin (MBB) kanalın yenilenmesi sırasında çalıştığını, ancak Tarsus Belediyesinin kanalın yürüyüş yolu tarafını MBB gibi yenilemediğini söylüyor. Biz Hasan’la konuşurken çevremizde toplanan kalabalık da boğulma vakalarının sıklığından ve gerekli önlemlerinin alınmadığından söz ediyor. Bir yurttaş şunları anlatıyor: “Bu gördüğünüz korumalar en fazla 10 yıldır var. Sağlam değiller. Benim akrabam da yaşı büyük olmasına rağmen, korumalar olmadan önce düşüp başını çarpıp ölmüştü.”

Daha sonra Eren’in cansız bedeninin sudan çıkarılmasına yardım eden Gazipaşa Mahalle Muhtarı Aydın Kızıltaş ile buluşuyoruz. Kızıltaş, “Akıntı olduğu için suda sabit durmuyor cansız beden. Ekiplerin hemen gelemeyeceğini tahmin ettim ve diğer arkadaşlarla müdahale etmeye çalıştık. Oradaki gençlerle birlikte çocuğu sudan çıkarabildik” diyor. Eren’i sudan çıkaran Hakan adındaki genç de “Böyle olaylar her sene oluyor burada” diyor.

"HAVUZ MASRAFI 300 LİRA, NASIL GİDEYİM AĞABEY?"

Olay yerinden ayrıldıktan sonra iki çocuğun sulama kanalındaki az ve kirli olan suda yüzdüklerini görerek yanlarına gidiyoruz. Sudan çıkarak sohbete başlıyorlar. Bu kirli suda neden yüzdüklerini sorunca, 14 yaşında olan Abdulkerim şunları anlatıyor: “Havuza giriş ücreti 250 lira, bir de 50 liraya bandaj (bone) veriyorlar, 300 lira yapıyor; nasıl gideyim ağabey, sen söyle? O yüzden buraya geliyoruz. Hem havuzun suyunu da değiştirmiyorlar, millet içine pisleyebiliyor.” Abdulkerim, bahçede küfe taşıyarak para kazanmaya çalıştığını, her sabah 6.00’da kalktığını ve okulu bıraktığını anlatıyor: “Aileme destek olmak zorundaydım.” Okuduğu ve sevdiği kitap Karayip Korsanları. Hayallerinde ne var peki? “Telefonum olsun, hatta telefon dükkanım olsun” diyor.

Abdulkerim, parkların çocuklar için yeterli olmadığından da yakınıyor: “Parklar hiç güzel değil ağabey, sporlu parklar olsun ama hiçbir şey yok. Mekik çekme aleti, adı nedir hatırlamıyorum ondan olsun. Kaslarımızı geliştirelim. Doğru düzgün maç sahası da yok. Fahrettinpaşa’da var orası da çok uzak buraya.”

"12 SAAT ÇALIŞIP 200 LİRA ALIYORUM"

Sekizinci sınıfa giden Hakim Suriye’den gelmiş. Bir kardeşi var. Annesini henüz çocukken savaşta kaybettiğini anlatıyor, “Babam da annem öldükten sonra bizi bıraktı. Bize anneannem baktı” diyor. Düzenli bir okul hayatı yok. Zaman buldukça sebze-meyve haline gittiğini söylüyor: “Sabah 7’de gidiyorum, akşam 7’ye kadar çalışıyorum. O kadar saat çalışıyorum ama 200 lira veriyorlar. Sebze hali dışındaki vakitlerimde de camiye gidiyor, Kur’an okuyorum, başka da bir şey yapmıyorum.”

Hakim sulama kanalına gelen ama yüzme bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını da aktarıyor, “4 gün önceydi; yüzmeyi bilmiyorsanız girmeyin diye uyardım ama girdiler. Boğuluyorlardı, ben atlayıp kurtardım.” O da parası olmadığı için baraja ve havuza gidemediğini söylüyor. Hakim’in hayali ise bir elektrikli motosiklet almak...

"13 YAŞINDAYIM, GÜNLÜK 200 LİRAYA ÇALIŞIYORUM"

Sonra iki çocuk daha geliyor. Hakim’in kardeşi olduğunu sonradan öğrendiğim Hüseyin’le konuşuyoruz. 13 yaşında. Çalışmak zorunda olduğunu anlatıyor: “Ben kazandığımı neneme veriyorum. Ekmek olmuş 12 lira, mecburen çalışıyorum.” Hal kompleksin de çalıştığını anlatan Hüseyin, sıcakta çalışmanın zorluğuna değinerek, “13 yaşındayım ve o güneşin altında günlük 200 liraya akşama kadar çalışıyorum. Çuvallara sıcak vuruyor, darıları çuvala koyarken kaşıntı oluyor. Hem kaşınıyor hem yanıyorum o sıcakta” diyor. Altı kişi aynı evde yaşıyorlar. Hayali bir ev sahibi olmak: “Ağabey gel oturduğumuz eve bak, durmazsın iki dakika ama yıllık 55 bin kira aldılar bizden.” Hüseyin Kürtçe konuşuyor. Hayallerini sorunca, “Canê te sax be” diyor, “Canın sağ olsun”...

BABA DALKIRAN: BAŞKA CANLAR YANMASIN

Cumali Eren Dalkıran’ın babası Ramazan Dalkıran ile konuşabilmek için Bağlar Mahallesi’ndeki taziye evindeyiz. Baba Dalkıran, “Evim hemen birkaç sokak arkada. Çocuğum buraları çok seviyordu, bazen kardeşleri bazen de bizimle gelirdi buraya. Ev yakın olduğu için kendi de bazen kaçıp gelirdi” diyor. Yetkililere başka canların yanmaması için çağrıda bulunan Dalkıran, bir an önce sulama kanalı ve çevresi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söylüyor: “Oğlumun ölüm sebebi yetkililerin ihmalkarlığı. 4-5 yaşındaki bir çocuk buradan atlayamaz ama açık tellerden rahatlıkla geçebilir. Yetkililerimizden rica ediyoruz başka canlar yanmasın.”

 

Evrensel aboneliği, üniversitelilere yüzde 50 indirimli
ÖNCEKİ HABER

Öğrenci Zeren Ertaş’ın yurtta asansör faciasında ölümü ile ilgili davada cezasızlık

SONRAKİ HABER

Elit Apartmanı davası: Kaçak asma kattan mühürlenen inşaat bağışla affedilmiş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...